Mustafa Ulaş
OKUYALIMMMMMM LÜTFEN
Günümüz de pek çok insan, modern tıbba sorgusuz sualsiz güvendiğinden veya sağlık konusunda ki bilgisizlik ve çaresizlik nedeniyle her türlü hastalık ve sağlık sorunların doktorların ellerine teslim ederler.
Halbuki yapılacak her türlü uygulamanın bütün riskleri sadece hastanın kendisine ait olacağından, her bireyin sağlık problemleri kendi sorumluluğunda olmalıdır.
Pek çok insan, tıbbın belirli uygulamalarının sağlıklarına zarar verebileceğini ya da daha iyi alternatiflerinin var olabileceğinin pek farkında değildir. Herhangi bir tıbbi tedaviye başlamadan önce faydalarını ve risklerini göz önünde bulundurun. Seçeneklerinizi, yapılacak işlemlerin size hangi faydaları sağlayacağını ve risklerini öğrenin.
Neden bu şekilde düşündüğüm sorusuna anlaşılır bir cevap olması açısından "Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta hocamızın, Adamın biri doktora gitmiş... Gidiş o gidiş!" adlı eserinde (Hayykitap yayınları, 6. Baskı 7. Sahifeden itibaren.) "modern tıbbın yanlışlarına dair" yazdıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Modern tıbbın mutlaka düzeltilmesi gereken yanlışları, olumsuzlukları ve hatta günahları var. Hem de pekçok.
Her şeyden önce modern tıp ilaç endüstrisinin esiri olmuş durumda.
Neredeyse tüm kongreler, sempozyumlar, seminerler onların mali katkıları ile yapılıyor.
Tıbbi araştırmalar onların sponsorluğunda gerçekleştirilebiliyor.
Tıp dergileri onların verdikleri reklamlar sayesinde yayınlanabiliyor. Tıp dernekleri onların yardımları, destekleri sayesinde ayakta durabiliyor.
Mezuniyeti sonrası eğitim bile onların denetimi altında.
ilaç endüstrisi sponsorluk, promosyon, reklam konusunda -kendi çok sevdikleri deyimle söyleyelim- hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor.
Modern tıbbın ilaç endüstrisi karşısında gazozuna ilaç konmuş kızlardan hiçbir farkı yok.
İlaç endüstrisi için daha fazla kar etmek adına her şey mübah.
Hastaların kendi pahalı medikal aletlerinden aldıran doktorlara ödül olarak yabancı gelin de sunulabiliyor.
Promosyon olarak doktorlar umreye de götürebiliyor.
Doktorlarla ilaç firması arasında basit bir tükenmez kalem, küçük bir bloknot veya bir kahve kupası ile başlayan seviyeli ilişkinin geldiği küresel seviye bu.
Bilimsel araştırmalar manipüle ediliyor.
Bir ilacın başka hastalıklar için etkili olmadığı sonucuna varan çalışmaların yayınlanmasının geciktirilmesi veya durdurulması, negatif sonuçların pozitif algılanmasını sağlamak için çalışmaların dizaynı ve verilerle oynanması, sonuçları nötralize etmek için negatif bulguların pozitif sonuçlarla harmanlanması bu oyunların bazıları.
Dünyanın en büyük ilaç üreticisine bilim dünyasını açıkça aldatmak ve bilimsel gerçekleri gizlemek gibi taammüden adam öldürmekten farksız çok ağır bir suçlama ile dava açılıyor.
Koruyucu ve önleyici hekimlik kitaplardan siliniyor.
Tedavi seçimi, süreleri, dozlar ilaç endüstrisinin kurmayları tarafından belirleniyor.
Hayatın menopoz, ergenlik, gebelik gibi dönemleri mutlaka ilaç alması gereken hastalıklara dönüştürülüyor.
Yeni ilaçlar için uydurma hastalıklar geliştiriliyor.
Birçok hastalığın şifasının tabiatta olduğu görmezden geliniyor.
Hastalar değil laboratuar bulguları tedavi ediliyor.
Teşhisi hekim değil laboratuar ve aletler koyuyor, hastaları hekim değil, robotlar ve ilaçlar tedavi ediyor.
Sağlık piyasalaşıyor, sağlık-hastalık para ile ölçülüyor.
Hasta-hekim ilişkisi satıcı-tüketici ilişkisine dönüşüyor. Tıp her geçen gün hızla ancak parası olanın faydalanabileceği dünyanın en çok kar getiren sektörlerinden biri haline dönüşüyor.
Tıbbın sadece bir bilim değil aynı zamanda sanat olduğu, içinde fizik de, kimya da, matematik de, biyoloji de, edebiyat da, felsefe de, din de, müzik de, sosyoloji de, psikoloji de bulunduğu unutuluyor.
Hastaların korkularının, endişelerinin, heyecanlarının... hiç dikkate alınmadan, onlarla hemhal olmadan, onların sadece bir obje olarak görünmesi de modern tıbbın bir marifeti.
Hastalık yoktur hasta vardır prensibi de, geleneksel tıbbın sıcaklığı, insancıllığı da rafa kaldırılıyor.
Halbuki yapılacak her türlü uygulamanın bütün riskleri sadece hastanın kendisine ait olacağından, her bireyin sağlık problemleri kendi sorumluluğunda olmalıdır.
Pek çok insan, tıbbın belirli uygulamalarının sağlıklarına zarar verebileceğini ya da daha iyi alternatiflerinin var olabileceğinin pek farkında değildir. Herhangi bir tıbbi tedaviye başlamadan önce faydalarını ve risklerini göz önünde bulundurun. Seçeneklerinizi, yapılacak işlemlerin size hangi faydaları sağlayacağını ve risklerini öğrenin.
Neden bu şekilde düşündüğüm sorusuna anlaşılır bir cevap olması açısından "Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta hocamızın, Adamın biri doktora gitmiş... Gidiş o gidiş!" adlı eserinde (Hayykitap yayınları, 6. Baskı 7. Sahifeden itibaren.) "modern tıbbın yanlışlarına dair" yazdıklarını sizlerle paylaşmak istiyorum:
"Modern tıbbın mutlaka düzeltilmesi gereken yanlışları, olumsuzlukları ve hatta günahları var. Hem de pekçok.
Her şeyden önce modern tıp ilaç endüstrisinin esiri olmuş durumda.
Neredeyse tüm kongreler, sempozyumlar, seminerler onların mali katkıları ile yapılıyor.
Tıbbi araştırmalar onların sponsorluğunda gerçekleştirilebiliyor.
Tıp dergileri onların verdikleri reklamlar sayesinde yayınlanabiliyor. Tıp dernekleri onların yardımları, destekleri sayesinde ayakta durabiliyor.
Mezuniyeti sonrası eğitim bile onların denetimi altında.
ilaç endüstrisi sponsorluk, promosyon, reklam konusunda -kendi çok sevdikleri deyimle söyleyelim- hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor.
Modern tıbbın ilaç endüstrisi karşısında gazozuna ilaç konmuş kızlardan hiçbir farkı yok.
İlaç endüstrisi için daha fazla kar etmek adına her şey mübah.
Hastaların kendi pahalı medikal aletlerinden aldıran doktorlara ödül olarak yabancı gelin de sunulabiliyor.
Promosyon olarak doktorlar umreye de götürebiliyor.
Doktorlarla ilaç firması arasında basit bir tükenmez kalem, küçük bir bloknot veya bir kahve kupası ile başlayan seviyeli ilişkinin geldiği küresel seviye bu.
Bilimsel araştırmalar manipüle ediliyor.
Bir ilacın başka hastalıklar için etkili olmadığı sonucuna varan çalışmaların yayınlanmasının geciktirilmesi veya durdurulması, negatif sonuçların pozitif algılanmasını sağlamak için çalışmaların dizaynı ve verilerle oynanması, sonuçları nötralize etmek için negatif bulguların pozitif sonuçlarla harmanlanması bu oyunların bazıları.
Dünyanın en büyük ilaç üreticisine bilim dünyasını açıkça aldatmak ve bilimsel gerçekleri gizlemek gibi taammüden adam öldürmekten farksız çok ağır bir suçlama ile dava açılıyor.
Koruyucu ve önleyici hekimlik kitaplardan siliniyor.
Tedavi seçimi, süreleri, dozlar ilaç endüstrisinin kurmayları tarafından belirleniyor.
Hayatın menopoz, ergenlik, gebelik gibi dönemleri mutlaka ilaç alması gereken hastalıklara dönüştürülüyor.
Yeni ilaçlar için uydurma hastalıklar geliştiriliyor.
Birçok hastalığın şifasının tabiatta olduğu görmezden geliniyor.
Hastalar değil laboratuar bulguları tedavi ediliyor.
Teşhisi hekim değil laboratuar ve aletler koyuyor, hastaları hekim değil, robotlar ve ilaçlar tedavi ediyor.
Sağlık piyasalaşıyor, sağlık-hastalık para ile ölçülüyor.
Hasta-hekim ilişkisi satıcı-tüketici ilişkisine dönüşüyor. Tıp her geçen gün hızla ancak parası olanın faydalanabileceği dünyanın en çok kar getiren sektörlerinden biri haline dönüşüyor.
Tıbbın sadece bir bilim değil aynı zamanda sanat olduğu, içinde fizik de, kimya da, matematik de, biyoloji de, edebiyat da, felsefe de, din de, müzik de, sosyoloji de, psikoloji de bulunduğu unutuluyor.
Hastaların korkularının, endişelerinin, heyecanlarının... hiç dikkate alınmadan, onlarla hemhal olmadan, onların sadece bir obje olarak görünmesi de modern tıbbın bir marifeti.
Hastalık yoktur hasta vardır prensibi de, geleneksel tıbbın sıcaklığı, insancıllığı da rafa kaldırılıyor.
bitki tüccarının türemesi de bu yüzden."
Cuma gününün sağlık bilincimizin çoğaltılmasına vesile olması dileğiyle...
Saygılarımla,
Ümit Yurtkuran - Her Taraf Haber
Cuma gününün sağlık bilincimizin çoğaltılmasına vesile olması dileğiyle...
Saygılarımla,
Ümit Yurtkuran - Her Taraf Haber
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder