3 Eylül 2020 Perşembe

CİNSİ ŞEHVET – Cinsi Münasebetin Fayda ve Zararları Cinsi münasebet şehveti iki faydayı sağlaması için sana verilmiştir: 1. FAYDA: Cinsi münasebetin zevkine varmakla, ahiretteki daha büyük

 

CİNSİ ŞEHVET – Cinsi Münasebetin Fayda ve Zararları
Cinsi münasebet şehveti iki faydayı sağlaması için sana verilmiştir:
1. FAYDA: Cinsi münasebetin zevkine varmakla, ahiretteki daha büyük zevki hatırlamak ve ona hazırlanmak. Cinsi münasebetin zevki kısa bir süre değil de devamlı olsaydı, bütün zevklerin en kuvvetlisi olurdu. Ahirette ise bu zevk devamlıdır. Herhangi bir şeye teşvik veya herhangi bir şeyden korku insanı saadete ulaştırır. Bu da daha önce zevkine ermek veya acısını tatmakla olur. zevki bilinmeyen şeye fazla rağbet edilmez.
2. FAYDA: Soyun kesilmemesidir.
Cinsi münasebet şehvetinin bu iki faydası vardır. Ancak bu faydaların yanında insanı felakete sürükleyen zararları da vardır. İnsan bu şehvetine hakim olup onu normal durumda tutmazsa hem dünyada hemde ahirette perişan olur.
“Ey Rabbim, güç getiremeyeceğimiz şeyleri bize yükleme” ayeti celilesinin yorumunda, güç getiremeyeceğimiz şeyin aşırı şehvet olduğunu söylemiş lerdir.
Peygamberimiz buyuruyor ki:
“Allah’ım, gözümün , kulağımın, edep yerimin ve menimin şerrinden sana sığınırım.“
Peygamberimiz buyuruyor ki:
“Kadınlar şeytan aleti ve vasıtalarıdır.”
Musa (A.S.) bir yerde oturuyordu. Yanına başörtülü birisi geldi. Sonra başörtüsünü çıkarıp yere koydu ve Musa (A.S.)’a selam verdi. Musa (A.S.) sordu:
“Sen kimsin?” karşısındaki:
“Ben İblisim” dedi.
Musa: “Sana selam yok. Buraya niçin geldin?”
İblis : “Senin Allah katındaki mevkini bildiğim için sana selam vermeye geldim.”
Musa (A.S.): “Başındaki şey nedir?”
İblis : “Burnuştur (Bir nevi baş örtüsü). Bununla insanları kendime çeker sonra da kalblerine girerim.”
Musa (A.S.): “Ne zaman insanlara galip gelirsin.”
İblis : ” İnsan kendini beğendiği Allah için yaptıklarını çok gördüğü ve günahlarını unuttuğu zaman ona galip gelirim. Ey Musa! Üç şeyten sakın:
a) Mahremin olmayan kadınla bir arada bulunma. Zira ikisinden baş ka üçüncü kişi ben olur ve onları aldatırım.
b) Yapamayacağın şeyi söz verme, verdiğin sözde de dur.
c) Ayırdığın sadakayı bekletmeden ver. Şayet hemen vermezsen ben araya girer, verilmesine engel olurum.” dedi. Sonra da “Eyvah Musa (A.S.) insanları nelerden koruyacağını öğrendi.” diye feryat etti.
Bir büyüğümüze göre şeytan kadına şöyle der:
“Benim kuvvetimin yarısı senden meydana gelmiştir. Sen tam hedefe varan ok gibisin. Benim mahrem yerim ve ihtiyaç anında elçim sensin.” Şeytanın ordusunun yarısı öfke ve kin, diğer yarısı da şehvettir. Şehvetlerin en büyüğü ise kadın şehvetidir.
Bu şehvetin de diğer şehvetler gibi aşırı tarafı ve orta derecesi vardır.
Aşırı tarafı aklı yener, insanın düşünce ve yakınlığını kadınlara sarfettirir.
Bu derecede şehvetinin esiri olanlar ahiret yolunu kaybeder, dinlerini unuturlar. Artık fahişeler peşinde koşmaktan başka bir şey düşünmezler.
Bu aşırı şehvet bazılarını çok kötü iki yola sevk eder:
1- Fazla münasebette bulunabilmek için şehveti artıcı şeyler kullanmak. Çok yemek yemek için iştah ve sindirme ilaçları kullanmak gibi. Fazla yemek ve münasebet şehveti hastalıktır. Zevki, bu hastalığı arttırmakta değil, bundan kurtulmakla olur.
Bir hadis te rivayet edildiğine göre,
Peygamberimiz buyuruyor ki:
“Cebrail’e münasebet zafiyetimden şikayet ettim. O da bana Herise (keş kek) yememi tavsiye etti.”
Bana göre şehevi arzusu için değil, dokuz eşinin hakkını ödemek için bu kuvvet talebinde bulunmuştur. Peygamber efendimizin dokuz eşi vardı.
Bunların hakkını ödemek kendisine borç idi. Onları boşasaydı baş kalariyle evlenmeleri yasak ve haramdı. Zira onlar mü’minlerin anneleri idiler.
2- Bir zarar da bu şehvetin insanı aşk sapıklıklarına sürüklemesidir. Bu ise en büyük akılsızlıktır. Hatta hayvandan bile daha aşağı olmaktır. Zira aşık, şehvetinin tatmini ile yetinmez. Aşk, şehvetlerin en çirkini ve en çok utanılacak olanıdır. Ona göre şehvetini teskin etmenin tek yeri maşukudur.
Oysa hayvan böyle değildir. Bir yerde şehveti teskin olunca artık dinlenir.
Ama aşık maşukundan başka bir şey düşünmez. Ona adeta tapar ve onun için her zillete katlanır. Aklını da şehvetinin hizmetine verir. Oysa akıl şehvete hizmet etmek için değil, şehvetin kendisine hizmet etmesi için yaratılmıştır.
Aşk, şehvetin en aşırı durumudur. Buna düşmemek için kadınlara bakmaktan veya onları düşünmekten kendini alıkoymak gerekir.
Başlangıçta bunlardan kaçınılmazsa, tutulduktan sonra vazgeçmek, yerleşmiş olan aşkı söküp atmak zor olur. Kadına karşı duyulan aşkta durum böyle olduğu gibi, mal ve mevkiye karşı duyulan aşk için de durum aynıdır. Tamamiyle tutulduktan sonra ayrılmak zordur. Bazı kimseler bu durumlara düşmüş dünya ve ahirette perişan olmuşlardır.
İlk başlangıçta aşkın hücumuna karşı koyan kimse, ilk dönemeçte şahlanmak üzere olan atın dizginini çeken biniciye benzer. Eğer ilk etapta dizgini çekmezse atı şahlanıp onu parçalayabilir. Onun için ilk başta, iş işten geçmeden ihtiyatlı davranmak gerekir. İş işten geçtikten sonra ise çok çetin mücadele etmek gerekir. İnsanı ölüme kadar götürebilir.
Şehvetin bir de iktidarsız olmak veya hiç evlenmemek gibi geri derecesi vardır ki o da kötüdür. Makbul olan orta derecede olmak akıl ve şeriata uygun hareket etmektir. Şehvette aşırıya kaçan hemen evlensin veya oruç tutsun.
Peygamberimiz buyuruyor ki:
“Ey gençler, evleniniz. Evlenmeğe gücü yetmeyenler ise oruç tutsunlar. Zira oruç şehveti kırar.“
Kaynak : Kimyay-ı Saadet – İmam Gazali

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder