17 Ocak 2021 Pazar

Bir gün Dükkânına gitmek için evinden çıkan Tavaslı Hamza bey amcamız birden

 Bir gün Dükkânına gitmek için evinden çıkan Tavaslı Hamza bey amcamız birden sokağın başında Efendi hazretlerini görür. Hazreti Üstazımız eliyle “gel” işareti yapar. Hızlıca yanına giderken, Efendi hazretlerini caddenin öbür ucunda, yine “gel” işareti yaparken görür. Hızlı hızlı oraya varır. Bu sefer Hazreti Üstadımızı Tavasın çıkışında “gel” işareti ile zuhur ettiğini görünce anlar ki Efendi Hazretleri beni İstanbul’a çağırıyor. Maamafih İstanbul’dan da yeni dönmüştür. Evine gelir. Hazırlığını yapar. Akşamüzeri Denizli’den trene binip İstanbul’a gider. Huzura varır. “Geldin mi? Hamza Bey” buyuran Hazreti Üstadımıza “Geldim. Efendim.” Cevabını veren Hamza Bey Amca bir haftaya yakın Efendi Hazretlerinin yanında kalır. “Hamza Bey sen gidebilirisin.” Buyurulunca da huzurdan öyle mahzun ayrılır ki “Efendi Hazretleri çağırdı bir şey demedi. Bir şey demeyecekti niçin çağırdı.” düşünceleri ile Beyazıttaki sahaflar çarşısından Abdülkadir Geylani Hazretlerini hatıralarını anlatan farsça kitabı alıp trene binerek yola revan olur. İçindeki Müşarun ileyh düşünceler ile kitabı okumaya başladı. Bir ara “ben ne yapıyorum” diye irkilip kitabı kapattı. Kitapta şu hadise anlatılıyordu.

Abdulkadir Geylani Hazretleri her yıl okuttuğu talebeleri hizmete dağıtıyor. Bir tanesine hizmet vermiyordu. Hizmet isteyince ”sen yeni gelecek talebelere helva pişir” diyordu. Üç dönemde de hizmet alamayan bu talebe mahzun bir vaziyette helva karıştırırken, Küfe’den bir heyet huzura çıkagelir. Hasbü halden sonra heyetin sözcüsü “Efendim. Sizlere ömür, bizim Valimiz vefat etti. Halkımız da Valimizin, illa sizin talebelerinizden olmasını istiyor. Talebelerinizden birini Vali olarak bize verebilirmisiniz?” Sualine cevap, ”veremem, yok.” İdi. “Efendimiz, yeni gönderdiğiniz talebelerden birini bize sevk buyursanız da oraya sonra gönderseniz.” arzusuna da “olmaz” cevabı veriliyordu. Aşırı ısrar üzerine, “şu bizim helvacıyı çağırın” buyurdu. Talebe geldi. “Evladım. Bak, Küfeliler seni Vali olarak istiyorlar. Tek şartla Vali yaparım. Kabul mü?”, “Kabul” diyor talebe. “Ne kazanırsan ortak olacak.” “Tamam Efendim.” diye ahit verip heyetle beraber Küfeye geldi. Çok gayretli, cana yakın. Âlim birisi oluşu ile temayüz eden talebe, çok büyük hizmetler yapıyordu. Kendisini de evlendirmişler. Huzurlu bir yaşantısı vardı. Bir gün, Küfede Abdülkadir Geylani Hazretlerinin geleceği haberi yayılınca herkesi bir heyecan sardı. Kuşluk vakti teşrif eden mübarek zat, öğle, ikindi ve yatsı sohbetleri ile halkın gönüllerini ihya ediyordu. Yat vakti gelmiş, talebesi Vali ile beraber baş başa kalmışlardı. Abdulkadir Geylani Hazretleri “Evladım şartımızı unutmadın değil mi? Buyurunca “unutmadım efendim. Şu kadar akçe, şu kadar dinar, şu kadar dirhem, bu kadar gayrimenkul”, “Başka yok mu?” “yok” diye cevap verir Vali. “Hani Evladım var diyordun. O da Cenabı Hakkın ihsanıdır. Onu da paylaşacağız.” Buyurur. Evvela latife zanneden Vali, aldığı ciddi emir üzerine çocuğu da huzura getirmiştir. Eline bıçağı alan Abdulkadir Geylani Hazretleri, tekbir getirmeye başlayınca, kuşağındaki hançeri mübareğe saplamak ister. O esnada ne makam, ne mevki, ne para, ne pul, ne evlat, ne çoluk-çocuk hiçbir şeyi kalmayan vali kendisini helva kazanının başında bulmuştur
Hamza Bey Amcamız bu hatırayı okur okumaz “Ne yapıyorum ben, Üstazım çağırırsa çağırır. Bir şey demez, gönderir. Bana da itaat yakışır. Diyerek mahzun-ul hal ve münkesir-ul bal olarak Denizli’ye gelir. Ama ortalık toz dumandır. Çünkü kendisi her tarafta aranmaktadır. Tavas’a iner inmez soluğu emniyette almıştır. Emniyet Amiri “Birde Tavas’ın eşrafından oluyorsun. Kaymakamın evini taşlatıyorsun. Gençler “tamam” dedikçe; “Hayır, kiremitler de kırılacak” diyorsun. Yakışır mı bu eşraflığa.” şeklindeki kin ve nefret dolu ifadeleri dinlerken Hacı Hamza Bey Amca cebindeki tren biletlerini amirin masasının üzerine koymuştur. Fişleri inceleyen Amir, bu iftiranın asılsız olduğunu anlamış ve komplo olduğu açığa çıkmıştı. Zaman zaman bu hatırayı anlatan Bey amcamız “Efendi Hazretleri evladım bir sıkıntı görmesin” diye yanına çağırıyor. Ben ise “çağırıyor. Bir şey demiyor. Bir şey demeyecekti. Niçin çağırıyor? Düşüncesi içerisinde oluyorum.” Diye üzüntüsünü beyan ederlerdi
Hatırayı Anlatan: Salim Ünal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder