Mevlânâ Hazretleri, Ney, rebap, tanbur gibi çeşitli çalgı aletlerini çalmamış ve onlarla zikir etmemiştir.
Mevlevî tarihine baktığımız zaman, Ney,-rebap, tanbur gibi çalgı aletlerinin çalınarak yapılan tören ve sema meclisleri, ilk defa onbeşinci asırda ortaya çıkmıştır. İlk mevlevî bestelerinin bestelenmesi de aynı zamana rastlar. Bu tarih Mevlânâ Hazretlerinin yaşadığı dönemden 3-4 asır sonradır. Çalgı aletleri, Mevlânâ tarafından değil”; ‘gerçek aşk, vecd ve cezbeden yoksun olan bazı cahil kişiler tarafından zamanla Mevlevî tarikatına sokulmuştur.
Mesnevî’nin birinci beytinde geçen “Ney” kelimesi bizim bildiğimiz çalgı aleti olan ney değil; mürşidi kâmil demektir. Mesnevî’nin “Dinle şu neyden nasıl şikâyet ediyor! O ayrılıklar hikâye ediyor..,!” diye başlayan birinci beytinde geçen “Ney” den maksad’m mürşidi kamil olduğunu, rahmetli Abidîn paşa dokuz türlü isbat etmiştir.
Mevlânâ Hazretleri, ney çalmak, ilâhi okumak, oynamak, zıplamak, dans etmek, semâ dönmek şöyle dursun yüksek sesle zikir bile yapmazdı. O, zikri hafi yani gizli zikir ile meşguldü.
Bu konuda daha geniş bilgi için; Merhum Abidîn Paşa’nin ‘Terceme ve Şerh-i Mesnevi Şerif c. 1, s. 17’ye ve Türkiye Gazetesi, Evliyalar Ansiklopedisi c. 4, s.273’ bakınız
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder