İmam-ı Âzam Sevenleri
Bu Hadis-i Şerife göre Deccal hayatta oluyor
✓ Cessase Hadisi
Cessase: Saçları ve vücudundaki kılları yerde sürünecek derecede çok kıllı bir kadındır.
Cessase: Saçları ve vücudundaki kılları yerde sürünecek derecede çok kıllı bir kadındır.
Ebu Davud 4328
Bu hadis-i şerifi, Fatıma binti Kays (Radiyallahu Anha), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ağzından naklediyor. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), daha önce Hristiyan iken gelip Müslüman olan sahabe Temim Ed-Darî (Radiyallahu Anh)’dan duyduğu gibi ashabına anlatıyor. Temim Ed-Darî, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in daha önce ashabına Deccal ve onun sıfatına dair anlattıklarına uygun bir olay anlatmıştı.
Burada Temim (Radiyallahu Anh) hakkında açıklama yapmamız gerekmektedir.
İmam Zehebî, Siyer-u Âlâmu’n-Nubelâ isimli kitabında şöyle anlatıyor:
“Temim (Radiyallahu Anh), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sahabesidir. Künyesi Ebu Rukiyye’dir. Nesebi, Cuzeyme oğlu Suud oğlu Harice oğlu Evs oğlu Temim El-Lihamî El-Filistinî’dir. Temim, İslam’ın dokuzuncu senesine yetişmiş ve Müslüman olmuştur.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Deccal hakkındaki Cessase hadisini minber üzerinde ondan nakletmiştir. Temim (Radiyallahu Anh)’ın birçok hadisi vardır. Abid ve Kur’an’ı çokça tilavet eden biri idi.
İbni Sad şöyle demiştir:
“Osman (Radiyallahu Anh)’ın katlinden sonra Şam’a gidinceye dek Medine’de kalmıştır.” Yine der ki: “Ed-Dâr kabilesinin ileri gelen delegeleri on kişidir, onlardan biri de Temim’dir.”
Mesrûk şöyle anlatıyor:
“Mekke ehlinden bir adam bana şöyle dedi; Burası kardeşin Temim’in yeridir. Gece sabaha kadar namaz kıldı. Şu ayeti tekrarlayıp ağlıyordu:
“Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında kendilerini iyi amel işleyenlerle bir tutacağımızı mı sandılar?”
Casiye 21
Temim (Radiyallahu Anh)’ın kabir taşı üzerinde “Hicri kırk senesinde vefat etti” yazısı olduğu söylenir. Naklettiği hadisler on sekiz civarındadır. O hadislerden birini, Müslim, Sahih’inde rivayet etmiştir.
Zehebi Siyer-u Âlâmu’n-Nubelâ 2/442
Amr bin Şurahbil şöyle anlatıyor:
“Muhacir kadınların ilklerinden olan Dehhak bin Kays’ın kız kardeşi Fatıma binti Kays (Radiyallahu Anha)’ya:
−Bana, başkasına isnat etmeyeceğin direkt Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den duyduğun bir hadisi zikret, dedim.
Fatıma binti Kays (Radiyallahu Anha):
−İstersen bunu yaparım, dedi.
Ben de:
−Evet, yap, dedim.
Fatıma binti Kays (Radiyallahu Anha) şöyle anlattı:
−Kureyş gençlerinin hayırlılarından Mugire’nin oğlu beni nikâhladı. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile beraber katıldığı bir cihadda yara aldı. Ben ondan dul kalınca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabından bir grup içinde Abdurrahman bin Avf bana talip oldu. Usame bin Zeyd de bana talip oldu.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in:
‘Beni seven Usame’yi sevsin!’ buyurduğu bana tahdis edilmişti.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) benimle konuştuğu zaman dedim ki:
−Benim işim senin elindedir, dilediğine nikâhla.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ümmü Şerik’e git!’ buyurdu. Ümmü Şerik, Ensar’dan, Allah yolunda çok infak eden zengin bir kadındı, misafiri çok olurdu.
Ben:
−Tamam, giderim, dedim.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hayır gitme! Ümmü Şerik’in misafiri çok olur. Başörtün düşer, elbisen ayaklarından açılır, hoş karşılamayacağın yerleri insanların görmesinden korkarım. Sen amcanın oğlu Abdullah bin Ümmü Mektum’a git. O Fihr oğullarındandır. Fihr ise Kureyş’tir. O adam senin çıktığın karındandır’ buyurdu.
Ben de ona gittim. İddetimi doldurunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in münadisinin çağırdığını duydum. Kavmin arkasında kadınlar safında idim. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) namazını bitirdiği vakit güler halde minbere çıktı ve:
−‘Herkes namaz kıldığı yerde kalsın!’ buyurdu.
Sonra:
−‘Sizi neden topladım biliyor musunuz? diye sordu.
Cemaat:
−Allah ve Rasulü daha iyi bilir, dediler.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−‘Allah’a yemin olsun ki, bir sevinç yahut bir korku yüzünden toplamadım sizi, ancak Temim Ed-Darî, Hristiyan idi, geldi biat edip Müslüman oldu. Benim size Deccal hakkında anlattıklarıma uygun bir olay anlattı. Temim Ed-Darî şöyle anlattı:
−Temim, Lahım ve Cuzam kabilelerinden otuz kişiyle deniz yolculuğuna çıkmıştı. Dalgalar bir ay boyunca onlarla oynadı. Sonra güneş batımına yakın bir zamanda denizde bir adaya gemiyi yanaştırdılar. Sandallara binip adaya çıktılar. Müteakiben çok kıllı, hatta kıllarının çokluğundan önü neresi, arkası neresi belli olmayan bir yaratığa rastladılar.
Ona:
−Vay sana! Sen de kimsin? diye sordular.
O:
−Ben Cessase’yim, dedi.
Onlar:
−Cessase nedir? diye sordular.
O yaratık:
−Ey kavim! Şu manastırdaki adama gidin! O sizin haberinizi şevkle beklemektedir, dedi.
Temim diyor ki:
−Bize adamı söyleyince onun şeytan olmasından korktuk. Hızlıca ona gittik, manastıra girince bir de baktık ki, cüsse bakımından en büyük insan, elleri birleştirilmiş vaziyette boynuna sıkıca bağlı, diz kapağı ile topukları arasında demirler vardı.
Ona:
−Vay sana! Sen de kimsin? diye sorduk.
O:
−Siz benim haberimi aldınız. Söyleyin siz kimsiniz? dedi.
Onlar:
−Biz Araplarız, bir deniz yolculuğuna çıkmıştık. Denizin dalgalı olduğu zamana denk gelmişiz. Dalgalar bir ay bizimle oynadı. Sonra bu, senin adana gemiyi yanaştırdık. Sandallara binip adaya çıktığımızda çok kıllı, hatta kıllardan önü neresi, arkası neresi belli olmayan bir yaratıkla karşılaştık.
Ona:
−Vay sana sen kimsin? diye sorduk.
O da:
−Ben Cessase’yim, dedi.
Biz:
−Cessase nedir? diye sorduk.
O yaratık da:
−Manastırdaki şu adama gidin, o sizin haberlerinizi şevkle beklemektedir, dedi. Hızlıca sana geldik. O yaratıktan korktuk, onun bir dişi şeytan olmadığından emin olamadık, dedik.
O:
−Beysan hurmalıklarından haber verin, dedi.
Biz:
−Onun neyini soruyorsun? dedik.
O:
−Hurmalarından soruyorum, hâlâ meyve veriyor mu? dedi.
Biz:
−Evet, dedik.
O:
−Meyvelerinin kesilmesi yakındır, dedi.
Sonra:
−Taberiye gölünden haber verin, dedi.
Biz:
−Neyini soruyorsun? dedik.
O:
−Gölde su var mı? dedi.
Biz:
−Evet, suyu çoktur, dedik.
O:
−Suyun gitmesi yaklaşmıştır, dedi.
Sonra:
−Zugar pınarından haber verin dedi.
Biz:
−Neyini soruyorsun? dedik.
O:
−Suyu var mı, ahali o pınarın suyuyla ziraat yapıyorlar mı? diye sordu.
Biz:
−Evet, suyu çoktur, ahali onunla ziraat yapıyorlar, dedik.
O:
−Ümmilerin Nebisinden haber verin, ne yaptı? diye sordu.
Biz:
−Mekke’den çıktı, Yesrib’e yerleşti, dedik.
O:
−Araplar onunla savaştı mı? diye sordu.
Biz:
−Evet, dedik.
O:
–Onlara ne oldu? diye sordu.
Biz:
−Ona karşı gelen Araplara üstün olduğunu ve Ona itaat ettiklerini haber verdik.
O:
−Öyle mi oldu? dedi.
Biz:
−Evet, dedik.
O:
−Ona itaat etmeleri onlar için hayırlı olur. Ben kendimi size haber vereyim:
−Ben Mesih’im (Deccal’im), bana çıkmam için izin verilmesi yakındır. Çıkarım ve yeryüzünde dolaşırım. Kırk gecede girmediğim hiçbir belde bırakmam. Ancak Mekke ve Taybe hariç! O iki belde bana haramdır! Her ne zaman onlardan birine girmek istesem, yalın kılıç bir melek beni karşılar ve oraya girmemi engeller. Oraların her geçidinde koruyucu melekler vardır, dedi.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bastonunu minbere vurarak:
−‘Taybe budur, Taybe budur, Taybe budur. Yani Medine’dir. Dikkat! Ben size bunu haber verdim mi?’ diye sordu.
İnsanlar:
−Evet, dediler.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Temim’in anlattıkları, benim Deccal ve sıfatı hakkında anlattıklarıma uygun olması benim hoşuma gitti. Dikkat! Deccal, Şam denizindedir yahut Yemen denizindedir! Hayır, bilakis o doğu tarafındadır, doğu tarafındadır, doğu tarafındadır!’ buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti.
Fatıma binti Kays (Radiyallahu AnhA) şöyle demiştir:
−Ben bunu, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den ezberledim.”
Müslim 2942/119, Ebu Davud 4326, İbni Mace 4074
Hadiste; ‘yara aldı, ben ondan dul kaldım’ şeklindeki ifadenin manası, ‘Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte savaşırken yara aldı, öldü ve ben bu sebeple dul kaldım’ şeklinde değildir. Ancak ‘savaştan sonra dönünce beni boşadı, ben bu sebeple dul kaldım’ şeklindedir.
Beysan; Ürdün nehri deltasında bir belde ismidir.
Zugar; Şam’ın kuzey taraflarında bir belde ve bu beldede bulunan bir pınar ismidir. Galiba ismini şuanda Yahudilerin elinde bulunan Tevrat’ta geçen ‘Sûgar’dan almıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder