14 Temmuz 2019 Pazar

Tesbih duası bize nasıl geldi Arş-ı A‘lâ’yı taşıyan melekler, Hz. Âdem’in yaratılmasına kadar uzun müddet “Sübhanellâh” diye tesbîh ederek taşıdılar. Hz. Âdem aleyhisselamın ruhu dimağına, beynine ulaşınca, aksırdı. Allâhü Teâlâ’nın ilhâmıyla Âdem aleyhisselam “Elhamdülillah” dedi. Allâhü Teâlâ “Yerhamuke Rabbüke (Rabb’in sana rahmet edecektir.). Seni bunun için yarattım ey Âdem!” buyurdu. Hz. Âdem’in tesbihini duyan melekler “Bu kelime güzel” dediler ve onu tesbihlerine eklediler ve Hz. Nuh’un peygamberliğine kadar “Sübhânellâhi ve’l-hamdülillâhi’’ diye tesbih ettiler. Hazret-i Nuh’un kavmi puta tapardı. Allâhü Teâlâ, Hz. Nuh’a, kavmi “Lâ ilâhe illallâh” derlerse onlardan razı olacağını bildirdi. Bu kelimeyi duyan melekler “Bu da üçüncü kelime” dediler ve ilk iki tesbihe bunu da ilâve edip Hz. İbrahim’in gönderilmesine kadar “Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâh’’ diyerek tesbih ettiler. Allâhü Teâlâ, Hz. İbrâhim (a.s.)’e oğlu İsmâil (a.s.)’i kurban etmesini emredip, sonra da ona fidye olarak bir koç gönderince, Cebrâil (a.s.) “Allâhü Ekber’’ dedi. Bu kelimeyi duyan melekler “Bu dördüncü güzel kelime” dediler ve tesbihlerine ilâve ettiler. “Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhü ekber” diyerek tesbih etmeye başladılar. Cebrâil (a.s.), Resûlullâh Efendimize (s.a.v.) bunu anlatınca Resûlullâh Efendimiz taaccüble “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm” dedi. Bunun üzerine Cebrâil (a.s.), “Bu kelimeyi de bu tesbihe ilâve edelim” dedi. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Muhakkak bu kelimeler (Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber ve lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm) bana, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha sevimlidir.” (Hulasatu’l-ahbâr)

ÇocuklarlaVakit Geçirmek Başka Alakadar Olmak Başka
Yaz sezonunda okuduğum bir makale hayatımı değil ama bakış açımı değiştirdi. Makale, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız üzerinde, çocuk yetiştirme davranışları hakkında, yabancı bir bilim adamının yaptığı bir çalışmaydı. Çocukları yetiştirirken anne babalar tarafından “Sen harikasın, sen yaparsın, yapabileceklerin konusunda sana güveniyorum, ha gayret, aferin, başarabileceğini biliyordum…” gibi taltif edici sözlerle, “Yine yapamadın, sen zaten başaramazdın, sana güvenmiyorum, yapamazsın, senden adam olmaz.” gibi tahkir edici sözleri araştıran bilim adamı, menfi sözlerin sıkça kullanıldığını tespit ediyor.
Çalışma; çocuk yetiştirme maksatlarımız ve onları yetiştirirken olmasını istediğimiz hedeflerimizle, onlara söz ve davranışlarımız arasındaki tutarsızlığa dikkat çekiyor ve devam ediyor “Acaba çocuklar üzerinde menfi sözler mi tesir eder, yoksa arada sırada kullandığımız müspet ifadeler mi?”
Ve makalesini; “Hâlbuki Anadolu’da bir söz var, bir kişiye 40 kez deli dersen deli olur. Peki, çocukluktan, gençliğe kadar yıllarca menfi söz kullanılırsa ne olur?” diyerek oldukça vurucu bir cümle ile bitiriyor.
Evde çocuk yetiştirirken özellikle zorlandığım, çocuklara verdiğim terbiyenin onlar tarafından algılanmaması, sözlerimin bir kulaktan girip
diğerinden çıkması, hatta dilimde tüy bitmeye başlamasından da anladım ki çerçeveyi değiştiremiyorum ve onların çerçevesine giremiyorum. Bu özeleştiriyi ortada bırakmadan neleri yanlış yapıyorum, nasıl düzeltebilirim diyerek araştırmaya başladığım neticede ortaya çıkanlarla önce kendimi değiştirmeye çalıştım.
Bütün yatırımlarımız gözümüzün gördüğüne olurken, asıl olanı gözden kaçırıyoruz. Çocukların bizden istedikleri, bizim onlara asıl vermemiz gereken, onlarla alakadar olmak, kaliteli vakit geçirmektir. Onlarla aramızdaki samimiyeti besleyen de budur.
Alakadar olmak aslında çok kolay
Onların oyunlarına dâhil olmak ama çok yönlendirmeden, onların göz seviyesine inerek veya onları seviyemize çıkararak konuşmak, yapılacak işlerde küçük sorumluluklar vermek, verdiğiniz işe başlamadan cesaretlendirmek, yapınca da taltif ve teşekkür etmek, onlarla ilgilenirken TV’yi kapatmak, başkalarıyla veya telefonla konuşurken onu da dinliyormuş gibi gözükme hatasına düşmemek başlıca yapılması gerekenlerdendir.
Bu noktada ailenin bütün planını çocuğa göre ayarlayarak her anını çocukla geçirmesi mesajını da vermek yanlış olacaktır. Kaliteli zaman geçirmekten kasıt, uzun zaman geçirmekten ziyade geçirilen zamanın kalitesidir. Bu sebepten anne babalar vakit konusunu çok abartmadan hareket etmeliler.
Çünkü çocukların yalnız kalmaya, arkadaşları ile zaman geçirmeye, onlarla oynamaya da ihtiyaçları vardır. Mevzunun daha iyi anlaşılacağını düşündüğüm birkaç misalle devam edelim.
Evde yemek saatlerinde mutlaka beraberce yemeğe oturmak, büyüklerden önce başlamama adetini ve yemekten sonra şükür için dua etmek, kaliteli zamandır. Sofra hazırlığında ve sofrayı kaldırmada sabit bir görev vermek, bereketin orada olduğu hadis-i şerifine vurgu yapılarak ekmek kırıntılarını duadan sonra hep birlikte toplamak da yemek saatlerinde kaçırılmayacak fırsatlardır.
Alışveriş listesini beraber hazırlamak, yazabilecek yaşta ise yazdırmak, değilse “evimizde neler eksikti” sorusuna beraber cevaplar aramak, markette eksikleri beraber arama, listeyi işaretleme vazifesinin verilmesi uygulamalar da günlük ve haftalık yapılabilecek kaliteli zaman geçirme uygulamalarıdır.
Babaların evde tamir yaparken zararsız malzemeleri çocuğa getirtmeleri, sence nasıl tamir edebiliriz sorusuyla işin içerisine onları dâhil edip fikirlerini almaları, basit ve zarar vermeyecek tamirleri onlara yaptırmaları çocuklar için harika zamanlardır.
Namaz için abdest alırken çocuklarımızı yanımıza almak onlara hem eğlenceli hem de öğretici gelecektir. Ardından çocukla beraber namaz kılmak, sesli olarak dua etmek hem onları yedi yaşında namaza alıştırma; hem birlikte Rabbimize şükür hem de sonradan hatırlayacakları harika bir zaman dilimi olacaktır.
En kaliteli zaman beraber okumaktır
Tv’nin aydınlatıcılığından (?)uzaklaşıp, kapatma düğmesine basıp, sonra da herkes okuduğu kısmı üç dakikada özetleyecek denilerek evde hep beraber kitap okuma uygulamasının yapılması, çocuğunuz eğer çok küçükse yatarken ona masal okumanız onlarla geçirilecek keyifli vakitlerdir.
Çocuk sayınız fazla ise yine işinize yarayacak bir oyun uygulaması da; kutuya onlara göstermeden koyacağınız bir nesnenin ne olduğunu bulabilme oyunudur. Nesnenin özellikleri ile alakalı 3 soru sorma hakkı vererek bulmaya çalışırken keyifle geçirdikleri vakti göreceksiniz. Yine aynı kutuya farklı 10 küçük malzeme koyarak, her birini kutudan çıkararak “bu olmasaydı, ne olurdu?” sorusunda ummadığınız cevaplar alınca eminim siz de eğleneceksiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder