olunduğumuz şeyi yerine getirmek elbette lâzımdır. Nehyolunduğumuz şeylerden de kaçmaktan başka çare yoktur.
Hiç tembellik ve gevşeklik göstermeden tadîl-i erkâna ve diğer şartlarına riâyet ederek beş vakit namazı edâ etmek îcâb eder. Nisâb miktarına eriştiği zaman, malın zekâtını vermek lâzımdır. İmâm-ı Âzam’a (rah.) göre hanımların ziynetlerine de zekât vâcip olur.
Vakti oyun ve eğlence peşinde sarf etmek, kendisinden nehyolunduğumuz şeyleri yapmak şöyle dursun, ömrü mâlâyanî ile telef etmek bile hiç uygun değildir. Şarkı, türkü ve nağmeye rağbet etmekten ve ondan lezzet duymaya kapılmaktan sakınınız. Çünkü onlar bal ile yaldızlanmış zehirdir. “” - - - Gıybetten ve nemîmeden sakınmalısınız. Zîrâ bu iki kötü ahlâkı işleyenler hakkında şiddetli tehditler vârid olmuştur. Yalan ve bühtandan da sakınmanız zarûrîdir. Çünkü bu iki rezil huy, (geçmişteki) bütün hak dinlerde de haramdır. Bunları işleyenler hakkında birçok tehditler bildirilmiştir.
“. Halkın ayıplarını ve günahlarını örtmek, hatâlarını affedip geçivermek yapılması gereken işlerdendir... İnsanın önce Cenâb-ı Hakk’a karşı devamlı vâki olan kendi kusurlarına bakması lâzımdır. Hâlbuki Hazret-i Allah, kusurlarımızdan dolayı bizi hesaba çekmekte hiç acele etmiyor, kusurlarımız sebebiyle bizi rızıktan da mahrûm etmiyor.
İtikâdı düzeltip fıkhî hükümlerle de amel ettikten sonra bütün vakitleri size öğretildiği şekilde zikrullah ile geçirmek ve zikre aykırı ve mâni olan her şeyden de kaçınmak lâzımdır…
Her ne zaman dînî işlerde ihtiyat vâki olursa zikrullah ile meşgûliyet ziyâdeleşir. Her ne zaman da şer’î/dînî hükümleri yerine getirmekte gevşeklik vâki olursa, zikirden alınan tat ve lezzet yok olur. Bunun üzerine daha ne yazayım? Allâhü Teâlâ en iyi bilendir.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 3, m. 34)
Hiç tembellik ve gevşeklik göstermeden tadîl-i erkâna ve diğer şartlarına riâyet ederek beş vakit namazı edâ etmek îcâb eder. Nisâb miktarına eriştiği zaman, malın zekâtını vermek lâzımdır. İmâm-ı Âzam’a (rah.) göre hanımların ziynetlerine de zekât vâcip olur.
Vakti oyun ve eğlence peşinde sarf etmek, kendisinden nehyolunduğumuz şeyleri yapmak şöyle dursun, ömrü mâlâyanî ile telef etmek bile hiç uygun değildir. Şarkı, türkü ve nağmeye rağbet etmekten ve ondan lezzet duymaya kapılmaktan sakınınız. Çünkü onlar bal ile yaldızlanmış zehirdir. “” - - - Gıybetten ve nemîmeden sakınmalısınız. Zîrâ bu iki kötü ahlâkı işleyenler hakkında şiddetli tehditler vârid olmuştur. Yalan ve bühtandan da sakınmanız zarûrîdir. Çünkü bu iki rezil huy, (geçmişteki) bütün hak dinlerde de haramdır. Bunları işleyenler hakkında birçok tehditler bildirilmiştir.
“. Halkın ayıplarını ve günahlarını örtmek, hatâlarını affedip geçivermek yapılması gereken işlerdendir... İnsanın önce Cenâb-ı Hakk’a karşı devamlı vâki olan kendi kusurlarına bakması lâzımdır. Hâlbuki Hazret-i Allah, kusurlarımızdan dolayı bizi hesaba çekmekte hiç acele etmiyor, kusurlarımız sebebiyle bizi rızıktan da mahrûm etmiyor.
İtikâdı düzeltip fıkhî hükümlerle de amel ettikten sonra bütün vakitleri size öğretildiği şekilde zikrullah ile geçirmek ve zikre aykırı ve mâni olan her şeyden de kaçınmak lâzımdır…
Her ne zaman dînî işlerde ihtiyat vâki olursa zikrullah ile meşgûliyet ziyâdeleşir. Her ne zaman da şer’î/dînî hükümleri yerine getirmekte gevşeklik vâki olursa, zikirden alınan tat ve lezzet yok olur. Bunun üzerine daha ne yazayım? Allâhü Teâlâ en iyi bilendir.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 3, m. 34)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder