26 Mart 2022 Cumartesi

Bir gün Sultan Dördüncü Murad'a gelip, subaşılardan (polis) birinin halktan rüşvet aldığını, bildirdiler.

 Bir gün Sultan Dördüncü Murad'a gelip, subaşılardan (polis) birinin halktan rüşvet aldığını, bildirdiler.

Padişah hemen bir müfettiş görevlendirdi ve şikâyeti araştırmasını emretti. Müfettiş tam bir ay adamı takip ettiği halde suçüstü yakalayamadı. Gelip durumu Padişah'a arzetti:
— Padişahım, zannedersem halk yanılıyor, şikâyet edilen subaşının rüşvet aldığına dair bir işarete rastlamadım.
Padişah kaşlarını çattı:
— Benim halkım yanılmaz, dedi, ama sende feraset yoktur.
— Feraset de ne ola ki Padişahım? Şöyle cevap verdi:
— Peygamber Efendimiz (sas) buyuruyor ki:
"Mü'minin ferasetinden sakının. Çünkü o Allah'ın nuruyla bakar." Feraset üstün zekâ. üstün kabiliyettir, anlayıştır. Hadi git...
Müfettişi gönderdikten sonra rüşvet aldığı iddia edilen subasını huzuruna çağırttı. Ona bir kese uzattı.
— Bunu al, sabah namazında Ayasofya Câmii'ne git, top kandilinin altında seni bekleyen fakire ver.
Adam keseyi aldı, kuşağının arasına koydu ve izin isteyip Padişahın huzurundan ayrıldı.
Ve sabah namazında Ayasofya Camii'ne gitti... Padişah'ın söylediği yerde kendisini bekleyen dilenci kılıklı adama keseyi uzattı:
Adam keseyi aldı.
— Allah Padişahımıza ve devletimize zeval vermesin, diye dua ederek koynuna attı. Subaşı gittikten sonra keseyi koynundan çıkarıp saydı. Yalnızca beş altın vardı.
Ertesi gün öğle üzeri halk rüşvetçi subaşının padişah tarafından yakalanıp cezalandırıldığı haberiyle bayram ediyordu. Bir belâdan kurtulmuşlardı.
Müfettiş işi merak etti. Kendisi bir ay peşinde dolaştığı halde adamı yakalayamamıştı da, padişah bir gece içinde bunu nasıl başarmıştı? Huzuruna çıkıp sorunca Padişah:
— Feraset dediğim budur işte. dedi. Adama verdiğim kesede elli altın vardı. Ama camide bekleyen fakire sadece beş altın verdi. Demek kırk beş altını kendi cebine attı. Böylece haram yediği anlaşıldı.
— Padişahım, kesede beş altın olduğunu nereden bildiniz?
Dördüncü Murad güldü:
— Camideki dilenci bendim. Bir suçluyu yakalamak için yapmayacağım yoktur. Çünkü ben Allah'tan korkarım.
Müfettiş, Padişahın ellerini minnetle öptükten sonra:
— Ferasetin ne demek olduğunu anladım, diye mırıldandı...!!!

TEŞEHHÜTTE İŞARET PARMAĞI İLE İŞARET ETME MESELESİ

 

TEŞEHHÜTTE İŞARET PARMAĞI İLE İŞARET ETME MESELESİ
144 - أَخْبَرَنَا مَالِكٌ، أَخْبَرَنَا مُسْلِمُ بْنُ أَبِي مَرْيَمَ، عَنْ عَلِيِّ بْنِ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْمُعَاوِيِّ، أَنَّهُ قَالَ: رَآنِي عَبْدُ اللَّهِ بْنُ عُمَرَ وَأَنَا أَعْبَثُ بِالْحَصَى فِي الصَّلاةِ، فَلَمَّا انْصَرَفْتُ نَهَانِي، وَقَالَ: اصْنَعْ كَمَا كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَصْنَعُ، فَقُلْتُ: كَيْفَ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَصْنَعُ؟ قَالَ: “كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ إِذَا جَلَسَ فِي الصَّلاةِ وَضَعَ كَفَّهُ الْيُمْنَى عَلَى فَخِذِهِ الْيُمْنَى، وَقَبَضَ أَصَابِعَهُ كُلَّهَا، وَأَشَارَ بِإِصْبَعِهِ الَّتِي تَلِي الإِبْهَامَ، وَوَضَعَ كَفَّهُ الْيُسْرَى عَلَى فَخِذِهِ الْيُسْرَى” .
قَالَ مُحَمَّدٌ: وَبِصَنِيعِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُؤْخَذُ، وَهُوَ قَوْلُ أَبِي حَنِيفَةَ رَحِمَهُ اللَّهُ تَعَالَى، فَأَمَّا تَسْوِيَةُ الْحَصَى فَلا بَأْسَ بِتَسْوِيَتِهِ مَرَّةً وَاحِدَةً، وَتَرْكُهَا أَفْضَلُ وَهُوَ قَوْلُ أَبِي حَنِيفَةَ رَحِمَهُ اللَّهُ
144-Muhammed, Mâlik’ten, o Müslim b. Ebû Meryem’den, o Ali b. Abdurrahman el-Muâvî’den şöyle rivâyet etmiştir:
Ben namazda çakıl taşları ile oynarken Abdullah b. Ömer gördü. Namazı bitirince beni bundan men ederek: “Allah Resûlü Sallellâhü Aleyhi ve Sellem’in yaptığı gibi yap!” dedi.
Ben: “Allah Resûlü nasıl yapardı?” dedim.
Abdullah b. Ömer: “Hz. Peygamber, namazda oturduğu zaman sağ elini sağ baldırının üzerine koyar, bütün parmaklarını yumar ve işaret parmağı ile işaret ederdi. Sol elini de sol baldırının üzerine koyardı” dedi.
(Muhammed b. Hasan, Muvatta, 144; Müslim, 850; Ebû Dâvûd, 987; Tirmizî, 294; Neseî, 1191; İbn Mâce, 913; Ahmed, el-Müsned, 4575; İbn Hibbân, Sahîh, 1942; Şâfiî, el-Müsned, 273)
İmam Muhammed der ki: “Allah Resûlü Sallellâhü Aleyhi ve Sellem’in yaptığı alınır. Bu, Ebû Hanîfe Rahımehullâh’ın da görüşüdür. Namazda çakıl taşlarını düzeltmeye gelince, bunu bir defa yapmakta bir sakınca yoktur. Terk edilmesi/yapılmaması ise daha faziletlidir.”
Açıklama:
Tahiyyatta otururken işaret parmağı ile işaret etmek sünnettir. Nitekim İmam Muhammed; “Allah Resulü’nün yaptığı alınır” buyurmuş peşinden de İmam Ebû Hanîfe’nin de bu görüşte olduğunu belirtmiştir.
İşaret parmağı ile işaret etmek meselesinde iki imamın görüşü bilindiğine göre İmam Ebû Yûsuf’un bu meseledeki fetvasına bakalım.
Ebû Yûsuf “el-Emâlî” kitabında der ki:
“Namaz kılan kimse, serçe ve yüzük parmağını yumar, orta ve başparmağını halka yapar ve işaret parmağı ile de işaret eder.”
(el-Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi’, I, 214; Serahsî, el-Mebsût, I, 166)
Hanefî ulemasından Şürünbilâlî (ö. 1069/1659), Nûru’l-Îzâh kitabında namazın sünnetleri bahsinde şöyle der: “Sahih görüşe göre sağ elin işaret parmağı ile şehadet okurken nefiy halinde (Lâ ilâhe derken) parmağını kaldırır, ispat halinde (illallah derken) ise parmağını indirir.”
(Şürünbülâlî, Nûru’l-Îzâh, s.60.)
Teşehhütte işaret parmağı ile işaret etmek hususunda icma vardır. Nitekim Molla Ali el-Kârî şöyle der:
“Bu mesele hakkında ne sahabeden ne de selef ulemasından bir muhalefet bilinmemektedir. Aksine imamımız İmam A'zam ve iki talebesi, İmam Malik, İmam Şâfiî, İmam Ahmed ve diğer şehir ve asırlarda yaşayan âlimler bunun sünnet olduğunu söylemişlerdir.”
(Ali el-Kârî, Şerhu Müşkilâti’l-Muvatta, I, 278.)
Yine Ali el-Kârî der ki: “Tahiyyatta parmakla işaret etmekle alakalı âlimler ve mezhepler arasında bir ihtilaf bilmiyoruz. Sadece sonradan gelen Hanefî âlimlerimizden bazı fakihler buna muhalefet etmişlerdir.”
(Ali el-Kârî, Şerhu Müşkilâti’l-Muvatta, I, 279.)
Hanefî ulemâsından sonra gelenlerin (müteahhirûn) bu meselede öncekilere muhalefet etmeleri icmaya zarar vermez. Nitekim kaideye göre sonrakilerin muhalefeti öncekilerin icmasını bozmaz.
Hanefî ulemâsından bazısı; “Namazın binası sekinet ve vakar üzerine kurulmuştur. Parmakla işaret etmek ise bunu bozmaktadır. Bu sebeple işaretin terk edilmesi evladır” demişleridir.
Molla Ali el-Kârî buna şöyle cevap vermiştir: “Bu söz merduttur/reddolunmuştur. Eğer işaret etmemek evla olsaydı, Hz. Peygamber elbette bunu terk ederdi. Bilakis Hz. Peygamber, en yüksek şekilde sekînet ve vakarın makamıdır. Sonra tevhîd lafzında Allah’ı birlemek maksadıyla işaret etmek nur üzerine nur, sürûr üzerine ziyadedir.”
(Ali el-Kârî, Şerhu Müşkilâti’l-Muvatta, I, 277.)
Teşehhütte işaret etmekle alakalı hadisler mütevâtirdir.
Molla Ali el-Kârî: “Tahiyyatta teşehhüt okurken işaret parmağı ile işaret etmekle alakalı hadisler birçok yoldan meşhûr olarak rivâyet edilmiştir. İşaret etmenin aslı hakkında şüphe yoktur. Çünkü mesele ile alakalı hadisler Kütüb-i Sitte ve diğer hadis kitaplarında mevcuttur. Öyle ki neredeyse mütevâtir derecesine çıkmıştır. Hatta bu “konuda gelen hadisle manen mütevatirdir” demek doğru olur. Böyle olunca Allah ve resulüne iman eden bir müminin bununla amel etmekten nasıl kaçınır?”
Teşehhütte işaret nasıl yapılır?
İmam el-Hulvânî (ö. 250/864) der ki: “Lâ ilâhe” lafzında işaret parmağını kaldırır “illallah” lafzında ise indirir. Parmağını kaldırmakta diğer bütün ilahları nefyetmek, indirmekte ise tek olan Allah’ı ispat manası olması için böyle yapar.”
(Zeylaî, Tebyînü’l-Hakâyık, I, 120.)
Hâfız İbnü’l-Hümâm (ö. 861/1457) el-Hidâye’nin şerhinde der ki:
İmam Muhammed, “Namaz kılan kimse, serçe ve yüzük parmağını yumar, orta ve başparmağını halka yapar ve işaret parmağını diker” demiştir. Aynısı Ebû Yûsuf’un“el-Emâlî” kitabında da geçer. Hanefî ulemasından birçoğu parmakla asla işaret edilmeyeceğini söylemişlerdir. Onların bu görüşü, hem rivâyete hem de dirâyete zıttır."
(İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-Kâdîr, I, 313)
Molla Ali el-Kârî der ki: “Ashabımızın cumhurunun sahih olarak tercih ettiği görüş şudur: Tahiyyatta otururken eller dizler üzerine konur. Sonra kelime-i tevhide varıldığı zaman serçe ve yüzük parmağını yumar, orta ve başparmağını halka yapar. Nefiy manasında olan “Lâ ilâhe” lafzında işaret parmağını kaldırır, ispat manasında olan “illallah” lafzında ise indirir. Sonra parmaklarını çözmeden bu hal üzere okumalarına devam eder.”
(Ali el-Kârî, Şerhu Müşkilâti’l-Muvatta, I/282. Ayrıca bkz: İbrahim el-Halebî, Şerhu’l-Münye (Halebî Sağîr), s.157)
Parmakla işaret edilirken dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi parmağın devamlı hareket ettirilmemesidir. Nitekim Ebû Dâvûd ve Neseî şöyle rivâyet etmişlerdir: “Hz. Peygamber (Tahiyyatta) dua ettiğinde parmağıyla işaret eder, ama (sürekli) hareket ettirmezdi.”
(Ebû Dâvûd, 989; Neseî, 1194 (Şuayb Arnavûd: Sahih)
Teşehhütte işaretin hikmeti nedir?
Namazda işaret parmağı ile işaret etmekle alakalı hadislerin bazısının sonunda şu ilave kısım da vardır. Allah Resûlü Sallellâhü Aleyhi ve Sellem: “…Parmakla işaret etmek, şeytanı bıçakla kovalamaktır” buyurdu.
(Taberânî, el-Mu'cemü’l-Kebîr, 512.)
Ayrıca İmam Ahmed b. Hanbel, Abdullah b. Ömer’den (Radıyallâhu anhâümâ) rivâyet ettiğine göre Allah Resûlü Sallellâhü Aleyhi ve Sellem: “Teşehhütte parmakla işaret etmek, şeytana karşı demirden daha şiddetlidir” buyurdu.
(Ahmed, el-Müsned, 6000)
Hanefî ulemâsından Molla Ali el-Kârî (ö. 1014/1605) der ki: “Parmağı ile işaret ettiği müddetçe sehiv/hata yapmazsınız.”
(Ali el-Kârî, Şerhu Müşkilâti’l-Muvatta, I, 358)
Malikî ulemâsından Allâme el-Bâcî(ö. 474/1081) der ki: “Tahiyyatta parmakla işaret etmenin manası, hatayı def etmek ve vesvese veren şeytanı zapt etmektir.”
(El-Bâcî, el-Müntekâ, I, 165)
Şâfiî ulemâsından İmam Suyûtî (ö. 911/1505): “İşaretin manası tevhittir/Allah’ı birlemektir.”
(Suyûtî, Tenvîru’l-Havâlık, I, 86-87.)
Molla Ali el-Kârî, Tahiyyatta işaret parmağı ile işaret etmenin sünnet olduğuna dair bir risale yazmıştır. İsmi: “Tezyînü’l-İbâre liTahsîni’l-İşâre”dir. 20 sayfa olarak “Mecmû’uResâili Allâme Molla Ali el-Kârî” içinde 33. Risale olarak basılmıştır.
(Heyet, Mecmû’u Resâili Allâme Molla Ali el-Kârî, I-VIII, Dâru’l-Lübâb, İstanbul, Türkiye)
Bu mesele ile alakalı Allâme İbn Âbidîn, “Raf’u’t-Tereddüd fî Akdi’l-Esâbi’ı ınde’t-Teşehhüd” isminde bir risale yazmıştır.
En doğrusunu Allah bilir.

PAZARTESİ VE PERŞEMBE GÜNLERİNİN FÂZİLETİ*..!

 PAZARTESİ VE PERŞEMBE GÜNLERİNİN FÂZİLETİ*..!

▪️ *Resûlullah* sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’e pazartesi günü oruç tutmanın fazileti soruldu. O da şöyle buyurdu:
▪️👉 ```“O gün, benim doğduğum, peygamber olduğum (veya bana vahiy geldiği) gündür.”```
[Müslim, Sıyâm 197, 198]
▪️ Ebû Hüreyre radıyallahu anh‘den rivayet edildiğine göre *Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem* şöyle buyurdu:
▪️👉 *“Pazartesi ve perşembe günleri* ameller (Allah’a) arz olunur. ```Ben, oruçluyken amellerimin arz olunmasını isterim.”```
▪️ Ayrıca bir başka *Hadis-i Şerif’te 😘
▪️👉 ```“Cennet kapıları pazartesi ve perşembe günleri açılır…”``` buyurulmaktadır.
[Müslim Birr ve’s-sıla 35]
▪️ *Ebü’l Faruk Süleyman Hilmi Tunahan Efendi Hazretleri buyurdular ki* ;
▪️👉 ```“Her mü’minde muhafazasına müvekkel ve ona bağlı iki melek vardır. Biri Perşembe günü ikindi namazında insanı teslim alır Pazartesi ikindiye kadar, diğeri Pazartesi ikindide alır Perşembe günü ikindiye kadar muhafaza ederler.
Bu sebeple bu iki vakitte daha dikkatli olmalı ve Sûre-î Yâsin ve Sûre-i Mülk’ü okumalı ; Melekler insanı bu sûrelerle okurken bulur da ecri büyük olur.”```
▪️ ```Kulların amelleri,``` *Haftalık olarak pazartesi ve perşembe günleri* , *Yıllık olarak da (bu ayda) Şaban ayında* ```Cenab-ı Hakk’a arzolunur.``` amellerimizin Rabbimize en güzel vakitte ve en güzel halde iken arzolunabilmesi temennisiyle
cuma ile hayırlı feyizli bereketli olalım inşaallah. *
Cumamız mübarek olsun*

25 Mart 2022 Cuma

Çobanın kaval sesine kanıp yaylaya gittiğini zanneden koyunlar, mezbahaya gittiğini hiçbir zaman öğrenemediler…

 Çobanın kaval sesine kanıp yaylaya gittiğini zanneden koyunlar, mezbahaya gittiğini hiçbir zaman öğrenemediler…

Sümer Atasözü
"Vatan, Dürüst Bir Adam Tarafından İnşa Edilir ve Bir Hain Tarafından Yok Edilir."
Sümer Atasözü

21 Mart 2022 Pazartesi

Nevruz Kutlamak Günahdır HARAMDIR

 

🔥Nevruz Kutlamak Günahdır HARAMDIR🔥
(KÜFRE SEBEBTİR NEVRUZ TÜRK BAYRAMI DEĞİLDİR
👉Dürr-ül-muhtâr da diyor ki, (Nevruz veyâ Mihrican [Martın ve Eylülün yirminci] günlerinde, bunların isimlerini söyliyerek hediyye vermek harâmdır.
❗Bu günleri bayram bilerek hediye vermek, küfr olur. Bu günleri ta’zîm ederek kâfire yumurta veren kâfir olur. Bu günlerde bu niyyetle birşey satın almak da böyledir.
➖Bezzâziyye fetvâsında diyor ki, (Nevruz günü, mecûsîlerin bayramıdır. O gün, mecûsîlerin yanına gidip, onların yapdıklarını yapmak küfrdür. O gün, bayram yapan müslümanın îmânı gider de haberi olmaz).
Noel günü ve gecesinde ve kâfirlerin paskalya ve yortularında, onlar gibi bayram yapanın da kâfir olduğu bu fetvâdan anlaşılmakdadır.
👉İmam-ı Rabbani kuddise sirruh buyuruyor ki:
➖Hindûların bayram günlerine [ve ateşe tapınanların Nevruz günlerine ve hıristiyanların Noel gecelerine ve diğer paskalyalarına] hürmet etmek ve o zamânlarda, onların âdetlerini, onlar gibi yapmak, şirk olur.
Küfre sebeb olur.
---Kâfirlerin bayramlarında, müslümânların câhilleri ve hele kadınlar, kâfirlerin yapdıklarını yapıyor ve bu günleri, musliman bayramı zan ediyor ve kâfirler gibi, birbirlerine hediyye gönderiyorlar. Eşyâlarını, sofralarını kâfirlerin yapdığı gibi, süsliyorlar. O geceleri, başka gecelerden ayırd ediyorlar. Bunlar hep şirkdir, kâfirlikdir.
Sûre-i Yûsüfdeki âyet-i kerîmede meâlen, (Biz, Allahü teâlânın varlığına, birliğine, herşeyi yaratan O olduğuna inandık, müslümân olduk diyenlerin çoğu, başkalarına ibâdet ve itâ’at ederek ve dahâ birçok hareketleri ve sözleri ile, müşrik oluyorlar) buyuruldu.
(Mektubat, 3. cild, 41. mektub)
PEYGAMBER EFENDİMİZ GAYRİ MÜSLİMLERİN NEVRUZ VE MİHRİCAN BAYRAMLARINA KARŞILIK ALLAH MÜSLÜMANLARA KURBAN VE RAMAZAN BAYRAMLARINI VERMİŞTİR BUYURMUŞTUR
👉Aynı malumat şu eserlerdede mevcuttur
🔹️Birgivi Vasiyetnamesi Şerhi (Kadızade Ahmed Efendi), Bedir Yayınevi, s.133 ve 200-214.
🔹️İbn-i Abidin (Reddü’l-Muhtar) tercümesi, Şamil Yayınevi, c.15, s.381 ve c.17, s.310.

nevruz ateşperes dininden tüm milletlere yayılmış sapkınlıktır.

 

#Resulullahﷺ.Medineye geldiğinde nevruz kutlandığını görmüş yasaklamıştır.
Nevruz ateşperest iran kralının ihdas ettiği, dini bir ritüeldir. O zamanın süper gücü irandan özenti olarak diğer milletlere yayılmıştır.

Ağız eğriliği yüz felci tedavi yöntemleri

 Ağız Eğriliği

 

Ayrıca günlük ve karanfil çiğnemek faydalıdır. Bir başka şaşırtıcı tecrübe ki sürekli denedik.

Turna dedikleri kuşun ödü, pazu suyuyla veya çügündür suyuyla ezilip hastanın burnuna damlatılır. İki üç kez veya biraz fazla da olabilir, hasta şifa bulur.

Hindistan fındığının yağını damlatmak da tecrübe edilmiştir.

İki üç kez damlatıldıktan sonra hasta şifa bulur.

Bazen çörek otu yağını damlatmak da fayda eder, hoş olur.

Nicelerini gördük ki bunlarla ilaç ettiler hoş oldu. Bazı kimseler çörek otunu ince (yumuşak) dövdüler, sıcak suyla ezip süzdüler ve burna damlattılar fayda buldular.

İbni Şerif,Yadigar

Besmele ve yedi Fatiha-i Şerife, bütün hastalıklar için şifaya vesiledir. Besmele, cifrî hesabı miktarı (786) çekildiğinde her ne istenirse yerine getirileceğine kefilolabilirim. Bismillah irrahmanirrahim ilahî bir şifredir. Allah “acz”, Rahman “fakr”, Rahim “şefkat”in anahtarıdır. 19 euzü çekilirse kayıp bulunur.

 salavat getirin

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim hapşırınca veya geğirince;

 Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kim hapşırınca veya geğirince;

ﺍﻟﺤﻤﺪ ﻟﻠﻪ ﻋﻠﻰ ﻛﻞ ﺣﺎﻝ
Elhamdu lillâhi alâ külli hal
Manası; Her hal üzere ALLAH’a hamdolsun.
Derse, ALLAH teala ondan en hafifi cüzzam olan 70 çeşit belayı defeder.” (Kaynak: Şihabuddin Sühreverdi, Avarifu’l-maerif; syf:349)

Felç

 Felç

 

Felçli kimselerin bulunduğu evde güvercin beslenmelidir.

Şöyle ki hastanın yattığın yerin altında veya üstünde olabilir.

Zaruret olursa tahtadan kerevet yapılmalıdır,özellikle faydalıdır.

Allahın izniyle felçten kurtulur. Çok kişiye tecrübe ettik fayda buldular.

İbni Şerif,Yadigar

hasta ise ziyaretine giderdi.

 Peygamber (as) birkaç gün birilerini görmezse, onu sorar, hasta ise ziyaretine giderdi. Eğer yola çıktıysa onun sağ salim dönmesi için dua ederdi.

Allah‟ın elçisi bir hasta görse onun için: “Allah‟ım şifa ver” Allah‟ım şifa ver” diye dua ederdi. Hasta ziyaretine gitse “Allah sana şifa versin” der, dua ederdi.
– Hasta ziyaretinde hasta sahiplerine hastayı iyi bakmalarını ona katlanmalarını ve sabretmelerini tavsiye ederdi.
– Hastanın zorla yedirilip içirilmemesini söylerdi.
– Hastanın yanında moral bozucu şeyler söylemezdi.
– Hastayı rahatlatırdı, gönlünü hoş ederdi.
– Hastanın yanında uzun süre kalıp onu rahatsız etmezdi.
– Şifa diler, dua eder ve hastalığın günahlara kefaret olduğunu söylerdi. Böylece hastanın ümitsizliğini, korkusunu giderirdi.
– Hastanın kendisinden her hangi bir isteğinin olup olmadığını sorardı. Hastanın duyacağı şekilde dua ederdi.

Hz.Aişe (ra)nın naklettiğine göre:
– “Ey insanların Rabbi! Zararımızı gider. Şifa ver. Şifa veren sensin. Senin vereceğin şifadan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki hastalık bırakmasın.” Derdi. (Buhari, Tıp:5743)

Peygamber (as) Müslüman‟lara şunu tavsiye etmiştir:
– “Hastayı ziyaret edin, aç olanı doyurun, esiri kurtarın.” (Riyaz üs-Salihın:901)

Hasta ziyaretinde bulunan bir kimse için şu müjdeyi vermiştir:
Hz.Ali (ra) peygamber (sav) in şöyle dediğini nakleder:
– “Kim hasta kardeşini ziyaret ederse, melekler ona rahmet okur.” (Riyaz üs-Salihın:903)

Bir hadislerinde de:
– “Hasta ziyaretinde bulunan kimse, dönünceye kadar cennet yolundadır.” (Müslim, Birr:39)

Hasta ziyaretinde bulunan kimsenin ne diyeceği konusunda da şöyle buyurmuştur:
– “Sizden biri bir hastayı ziyaret ettiğinde selamlaşsın. Hastaya nasıl olduğunu sorsun. Onun için şifa ve uzun ömür dileğinde bulunsun ve ondan kendisi için de dua etmesini istesin. Zira hastanın duası, meleklerin duası gibidir.” (Ramuz el-Ehadis:45/1)

Hasta sahiplerine de şunları tavsiye etmiştir.
– “Sizden birinin hastasının canı bir şeyi çektiği zaman onu yedirsin.” (Age:31/4)

– “Sütlü bulamaç, hastanın midesini kuvvetlendirir ve bazı sıkıntılarını da giderir.” (Buhari, Tıp:13)
– “Hastalarınızı yemeye ve içmeye zorlamayın!” (İbni Mâce, Tıp:3444) + (Tirmizi Tıp:4)
Atalarımız: “İstenmeyen aş ya karın ağrıtır ya da baş” demişlerdir. İstenmeyen bir şeyin zorla yedirilip içirilmesinin faydasından çok zararı olur.
İbadet hayatı içinde olan bir kimsenin hastalık sebebiyle sevap kazandığını şöyle müjdeler:
– “Eğer kul hastalanırsa, sıhhatli iken yaptığını cenab-ı Allah aynen hastalığı müddetince ona yazar.”
Demek ki iyi insanın hastalığı da bir nimet oluyor.

Hastalık iyi değerlendirilirse, kazayı, belayı def eder. Peygamber (as) şöyle buyurur:
– “Hastalıklarınızı sadaka ile tedavi edin. Mallarınızı zekatla koruyun. Zira onlar sizden kötülükleri ve hastalıkları giderir.” (Ramuz el-Ehadis:283/1)

Peygamber (as) bu tavsiye ve müjdeleri veriyor ki, hasta moralini yüksek tutsun, kendi yararına olduğunu düşünsün, hastalığı daha kolay atlatsın, sabretsin, şükretsin, isyan etmesin.

Peygamber (sav) hasta ziyaretine büyük önem vermiştir. Çünkü hastaya ziyaret etmek Allah‟a ziyaret etmek gibidir. Bir kutsi hadiste Cenab-ı Allah‟ın kıyamet gününde şöyle diyeceği haber verilmiştir:
– “Ey Ademoğlu! Ben hastalan-dım da sen beni ziyaret medin! Neden?
Kul cevap verecek:
– Sen nasıl hastalanırsın, ben seni nasıl ziyaret edebilirdim Allah‟ım?
Cenab-ı Allah ona:
– Falan kulum hastalanmıştı da onu ziyaret etmedin. Eğer onu ziyaret etseydin beni ziyaret etmiş olacaktın.” Buyurur. (Müslim, Birr:43)

İbn-i Ömer (ra), hasta ziyareti ile alakalı şöyle bir hadise anlatmaktadır.
“Biz Rasûlullah (sa) ile oturuyorduk. O sırada Ensâr‟dan bir kişi gelip selam verdi, sonra da geri döndü. Efendimiz ona:
– „Ey Ensâr‟dan olan kimse! Kardeşim Sa‟d bin Ubâde nasıl?‟ diye sordu. O da:
– İyiye gidiyor, cevabını verdi. Bunun üzerine Allah Rasûlü:
– “Kim benimle birlikte onu ziyarete gelecek?” buyurarak ayağa kalktı. Biz de on, on beş kişi kalktık. Ne ayağımızda ayakkabı veya mest ne başımızda bir giyecek ne de üstümüzde bir gömlek vardı. Çorak arazide yürüyorduk. Nihayet Sa‟d‟ın yanına geldik. Yakınları, Efendimiz ve beraberindeki arkadaşlarının yaklaşması için onun etrafından geri çekildiler.” (Müslim, Cenaiz:13)

Yine Hz.Aişe validemiz Allah Rasulü‟nün bu güzel hasletini şu çarpıcı misalle anlatmaktadır:
“Sa‟d bin Mu‟az Hendek Savaşı sırasında kol damarından yaralanmıştı. Rasûlullah (sa) onun için mescide bir çadır kurdurdu. Maksadı, onu daha sık ve yakından ziyaret etmek (onunla ilgilenmek)ti.” (Buhari, Megazi:30)
Hasta ziyareti hem hastaya hem de ziyaret edene iyi mesajlar verir, iyi şeyler telkin eder.
Hasta ziyareti hastaya:
– Moral verir, iyileşmesini kolaylaştırır.
– Helalleşme imkanı olur.
– Dua alır. Yani kendisi için hayır dua edilir.
– Dostluğu pekiştirir.
– Dini, insani görevleri hatırlatır.
– Acılar üzüntüler paylaşılır.

Ziyaret eden açısından da faydalıdır:
– Hastanın duasını alır.
– Ölümü hatırlar ve hazırlanması-na vesile olur.
– Kendi haline şükretmesini sağlar.
– Sen de hastalanırsın, bu sıkıntıları aynen sen de çekebilirsin mesajını alır.
– Hastanın gönül hoşnutluğunu alırken, Allah‟ında rızasını kazanır.
Atalarımız: “Dağ adamı, hasta eder sağ adamı” demiştir. Ziyaret adabını bilmeyen kimselerin faydadan çok zararı olur.
– Hastadır, hasta ziyaretine gider.
– Hastalığından, ölümden bahseder.
– Çok oturur, çok soru sorar; çayını, kahvesini ve meyvesini yeyip içmeden kalkmaz. Hastaya ev halkına sıkıntı verir, üzüntü verir.
– Yüksek sesle konuşur, çok konuşur, can sıkacak şeylerden bahseder. Falan bu hastalıktan iyileşmedi, senin halin iyi değil, falan bu hastalıktan öldü gibi moral bozucu şeyler söyler.
Böyle bir ziyaretin kimseye faydası olmaz.

🌡ATEŞ DURUMUNDA YAPILACAKLAR*🌡


🌡  Öncelikle ateşten korkmayacaksınız, ateş vücudun savunma sistemi, temizlik işlemidir. Ateş olması değil olmaması kötüdür. 


🌡 Ateş 39 olmadan müdahaleye hiç gerek yok, ateş müdahaleyi sevmez, aksine müdahale ettikçe savaşır. 


🌡  1 kere bile ateş düşürücü ile ateş yok edildiğinde, bağışıklık zayıflar, doğal bağışıklık kazanmak zorlaşır.


🌡 Nar,çilek yemek ateşi düşürür.


🌡 Papatya, adaçayı ateşi düşürür,toksin atar, balgam söker.


🌡 Limonlu çorabın içine sıkıp giyidirin, bu ateşi düşürür.


🌡 Sirke içirmek ateşi düşürür.(Elma Sirkesi)


🌡 Eklem yerlerine çörekotu yağı sürmek ateşi düşürür.


🌡 Gül suyu ile ılık dus aldırmak ateşi düşürür.


🌡 En etkili yöntemlerden biri kulağın uç noktasından (katlayınca görünüyor) kan çıkarmaktır. 1 2 damla çıkarmanız yeterli, ates düşecektir.


🌡   Ateş için dut kürü çok iyi geliyor. 

1.5 su bardağı su 3 kasık dut kurusunu 7 dakika kaynatın ılıyınca süzün ve üç yudumda için. 


🌡  Çocuk halsizlikten uyumak isteyecektir, uyusun, uyku şifadır. Uyurken ara ara ateşi ölç. 


🌡  Bağırsakları boşaltmak ateşi düşürür. (Zeytinyağı+limon)


🌡 Soğanı halka halka doğrayıp ayağının altına yerleştirmek ateşi düşürür. 


🌡  Gerçek ateş koltuk altından ölçülendir, diğerleri yanlış sonuç verir. 


🌡 Soğuk su içir. Vücudu susuz bırakma,susuzluk ateş yapar. 


🌡 Sıra ile soğuk olan yerler ısıtılıp, sıcak olan  yerler soğutulmalı.


🌡  Ateşli hastalar için okunacak dua:

OKUNUŞU:

“Bismillahil’kerim, e’ûzü billâhil’Aziym, min şerri külli ırkın

naârin ve min şerri harrinnâr.”


MA’NASI:

“Yüce Allâh’ın adıyla. Amansız ağrı ve sızıların tümünün şerrinden

(zararından) ve cehennemin amansız, helak edici ateşinin (azabının) şerrinden

Aziym olan, Ulu Allâh’a sığınırım.


🌡 Bir kere ateşe galip geldiniz mi sonra zaten ateşten korkmayacaksınız. 


Sarılık Hastalığı İçin; Tatlı sudan bir balık tutulup bir yeşil çanağa su konup balık o suyun içine konulur o sarılık olan kişi üzerine bir

 Sarılık Hastalığı İçin;

Tatlı sudan bir balık tutulup bir yeşil çanağa su konup balık o suyun içine konulur o sarılık olan kişi üzerine bir

şey örtüp

Çanak üzerine eğilerek o balığa

bakıp gözünü balıktan hiç

ayıramayacak ta ki balık sapsarı olup

karnı üstüne döner ve Sarılık o

kişiden gider.


[Kenzüs Sıhhatil Ebdaniye]

#İĞNE #BATARSA #NASIL #CIKARILIR?

 #İĞNE #BATARSA #NASIL #CIKARILIR?

ISTE İBRETLİK BU OLAYDAN CIKARILACAK BUYUK BIR DERS ..!¿?

Vücutta bir bölgeye İğne batınca
çıkaran yöntem;
İğnenin battığı yere Tavşan yağı sarılır
Allah'ın izniyle iğne battığı yerden geri çıkar.
Sonrasında Kantaron yağı sürülür bölgeyi
iyileştirir ağrısını giderir.

Kına #ile #Elma #Sirkesi #Mucizesi: 🌟1 yemek kaşığı kına 🌟2 yemek kaşığı elma sirkesi.

 Kına #ile #Elma #Sirkesi #Mucizesi:

🌟1 yemek kaşığı kına

🌟2 yemek kaşığı elma sirkesi.

Yeterli olmasi icin en az 4 yemek kasigi kına kullanin 8 yemek kasığı da elma sirkesi

Ikisini birlikte bulamaç yapiniz cam kavanozda.

Kıvamını tamamlamak icin biraz kaliteli su ekleyin icine

2 ayak tabanina sürün, parmak aralarinada.

Ayak ustüne ve tırnaklara girmenize gerek yok.

Bu sekilde 1saat kalsin ayak tabaninizda üzerine örtü örtmeyin iyice kurusun.

Kuruduktan sonra sicak su ile yıkayıp en son soguk su ayaklarinıza dökünüz.

Kına elma sirkesi ile birlestiginde 4.000 sinir hücresini 4.000 #refleks #noktalarinı ve 4.000 #bölgenin #zehrini #tamamen #vücudun #dısına #cekip #hizli #bir #sekilde #kusmasini #saģliyor.

Bedende neler mi degisiyor ödem kireclenme lenfatik tıkaniklar yorgunluklar ayak soguklugu.

Kisacası tüm dolasim sistemini acip aktif hale getiriyor.

Inanilmaz bir sekilde aninda etkisini gösteriyor..( Tecrube edilmiş, alıntıdır)

Uyguladıktan sonra tecrübelerinizi bizimle paylaşmayı unutmayın



Ali İhsan Tola’dan şifâlı reçeteler:

 Ali İhsan Tola’dan şifâlı reçeteler:

Hemen herkesin sağlığı ciddi tehdit ve tehlike altında iken, bizim de bir süreliğine aynı tarz konularda tahşidat yapmamız

daha münasip olsa gerektir.Uzmanlığı ve liyâkati umumî kabul görmüş

bazı zatları tanıyoruz.

Kendimiz #tıbbiyeli ve #sağlıkçı olmadığımız gibi, konu uzmanı da değiliz. Fakat, uzmanlığı ve liyâkati umumî kabul görmüş

bazı zatları tanıyoruz.

İşte, güvenilir o zâtlardan biri de Senirkentli Ali İhsan Tola’dır. 1927 Senirken doğumlu olup 2009’da yine aynı yerde

vefat etti. Cenâb-ı Hak, ona rahmet eyleye.

Kendisiyle 1995 yılı Temmuz ayı sonlarında Barla’daki Çam Dağının tepesinde bizzat görüşüp tanıştık. O tarihte Orman

Bölge Müdürü olan muhterem Mustafa Yorgancıoğlu ile birlikte gelmişlerdi.

Orada, uzun uzun dersini, sohbetini ve bazı sağlıkla ilgili tavsiyelerini dinledik. #Üstad #Bediüzzaman, #şifâlı #bitkilerle ilgili ilk

ders de burada vermiş. Ona #Karabaşotu’nu gösterip “Ali İhsan, bunun üzerinde çalış” demiş. Tabii, ona daha başka

dersler vermiş ve bu şekilde ona bazı sır kapıları açılmış.

#Ali #İhsan #Tola ile birlikte Çam Dağında iken, rahatsızlığı olan iki kişiye de hemen oracıkta gereken #şifâlı #ilâçları söyledi.

Her ikisinin de kısa sürede iyişletiğine yakînen şahit olduk. 

Detaylar şöyle:

Birincisi, henüz çocuk yaşta olan bir hastaydı. Soğuk su içtiğinde, en ufak bir soğuk algınlığında, hemen boğazı ağrıyor,

#bademcikleri #şişiyordu. Ayrıca #bronşit geçiriyor, şiddetli öksürük nöbetlerine yakalanıyordu.

Çocuğun durumunu, çağımızın bir #Lokman #Hekimi olan Ali İhsan Abiye anlattık; bize şunları söyledi: 

Etrafta gördüğünüz

gibi, çok sayıda ardıç ağacı var. Gidip sararmış, kırmızılanmış tohumlarında toplayın. Havanda iyice dövdükten sonra bal

ile karıştırın. Hasıl olan kuvvetli macunu, aç karnına sabah-akşam çocuğa birer tatlı kaşığı yedirin. Biiznillah, kısa sürede

şifa bulur.

Ali İhsan Tola, Mustafa Sungur ile bir arada. Sohbet esnasında, M. Sungur şunu sorar:

– Ali İhsan, bu bitkilerin esrarı sana nasıl açıldı?

Ali İhsan Tola şu cevabı verir:

– Üstad’ın himmetiyle açıldı. Sizi nasıl görüyor, tanıyorsam, o bitkileri de öyle görüyor, tanıyorum.

Söylediklerini aynen yerine getirdik. Çocuk şifâ buldu. Aradan 25 sene kadar bir zaman geçtiği halde, bir daha o hastalığa hiç yakalanmadığını öğrendik.

Ali İhsan Ağabey, #ardıç #tohumuyla ilgili şu bilgileri de verdi: “Ardıç tohumundan elde edilen #ardıçyağı, #antibiyotik yerine

de geçer. O yağın içine demiri koysan erir; lâkin, insan vücuduna zarar vermez. Aksine, vücuttaki cerahati, iltihabı

çıkarır, atar. Vücud dengesini temin eder. Şiddetli ağrılara karşı da, ardıç yağı ve kantaron karışımı sürülürse iyi gelir.”

İkinci hastamız, yetişkin biriydi; şiddetli #ishâli vardı. Onun için de şu tavsiyede bulundu: Etrafta, bol miktarda karaçalı

dikeni var. O dikenli ağacın meyvesini kırıp içindeki minik çekirdeklerden bir miktar toplayın. Su dolu bir cezvenin içinde

kaynatın. Hasta, çay içer gibi o sudan içsin. Allah’ın inayetiyle, çabucak şifâ bulur.

Emin olun, bu ilâç da aynen diğeri gibi kısa süre içinde netice verdi. Yani, 3-5 günlük zaman zarfında her iki hasta da şifa

buldu. Yaşananları bugün gibi hatırlıyorum.

Senirkentli Ali İhsan Tola’nın kendisi orman mühendisi idi. Fakat, çağımızın bir Lokman Hekimi gibiydi. Bir başka ifade ile

“#Alaylı #Fitoterapi” uzmanıydı. Adeta, #Tıbb-ı #Nebevî’nin çağımızdaki temsilcisi gibiydi. Ona, bitkilerin esrarı açılmıştı.

Sayılamayacak kadar çok insan ondan istifade etti.

Bir gün, kendisini ziyaret eden Mustafa Sungur şunu sorar: “Ali İhsan, şu bitkilerin esrârı sana nasıl açıldı?” Ali İhsan Tola

şu cevabı verir: Üstad’ın himmetiyle açıldı. Sizi nasıl görüyor, tanıyorsam, o bitkileri de öyle görüyor, tanıyorum. Neye

yaradıkları bana o surette görünüyor. Meselâ, bir bitki böbreğe yarıyorsa, onu böbrek sûretinde görüyorum. (Okan

Yılmaz’ın hatırası.)

Ali İhsan Tola, “nebatatın esrarı”na dair adeta melekutî bir hâl almıştı.

Allah’ın yardımıyla ve Üstadı olan Bediüzzaman Hazretlerinin de ona bir derece rehberlik etmesiyle, çeşitli otlardan,

çiçeklerden, bal dan ve çeşitli yağ karışımlarından yaptığı ilâçlarla, hayatının sonuna kadar insanlara hep #faydalı olmaya

çalıştı.

Hayatının ilerleyen zamanlarında ise, bu kez #taşlarla ve #madenlerle de #tedâvi yollarını gösterdi. Hangi madenin, hangi

kıymetli taşın hangi hastalığa iyi geldiğini isim isim belirterek anlatıyordu.

Bilvesile, şunu da belirtelim ki, verdiği hizmetlerden bir ücret almadığı gibi, herhangi bir ücret beklentisi için de olmadı.

Özetle, sunduğu bütün hizmetleri, sırf Allah rızası için yerine getirmeye çalıştı.

Genlerle oynama cinayeti

Ali İhsan Tola’ya, bir gün doktorlardan, tıp uzmanlarından bir heyet gelir.

Heyetin içinde, Ali İhsan Tola’nın bilgi ve tecrübesini küçümseyenler var. Hatta, bitki, taş ve mandenlerin şifâlı

yönlerinden bahsettiğinde, onunla adeta alay edenler bile olur. Kendisi ise, bu mağrur kimselere iyi bir ders verircesine

söze başlar ve devamında özetle şu izahlarda bulunur:

* Beş bin defa büyütüldüğünde ancak görülebilen bir damlacık sperm hücresinin içinde, anne-babadan gelen bütün

genler yer alıyor. Bütün organlar, onun içinde planlanmış durumda. Bu kadar hassas terazisi olan kâinat eczanesi hafife

alınamaz.

* Bitkilerin tohumlarındaki genlerle oynayanlar var. Bu bir cinayettir. Tohum vermesi yok edilmiş GDO’lu yiyecekler,

insan tohumunu da kısırlaştırıyor. Tüp bebek patlamasının bir sebebi de budur.

* Aynı şekilde, çocukların sakat veya özürlü doğmalarındaki en mühim sebeplerden biri, yine tohumların genleriyle

oynanması ve neticede bozulmasıdır.

* Sun’i ilâçların yan etkisi var. Bihakkın tedâvi etmiyor. Elli küsûr sene evvel Üstadımdan aldığım mühim bir derstir bu.

* Her maden, insan vücudunda ayrı bir hassâ (özellik) teşkil eder. Hâzık (güvenilir, uzman) hekim, vücuttaki o madenin eksikliğini tesbit eder. O eksikliği giderecek veya orada biriken enerjiyi alabilecek ilâçlarla hastalığı tedâviye çalışır.

* Meselâ şu gördüğünüz taş, çam ağacının toprakta uzun yıllar kalmasıyla bu hale gelir. Şu taş ise, bildiğimiz kehribardır.

Kehribar, guatırı izâle eder. Gece horlamasını keser. Troit bezlerindeki eksikliği veya fazlalığı dengeleyip tedâvi eder.

* İşte bakın, şu taş şuâ neşrediyor. Kolye gibi takılır. Esasen, her maddenin neşrettiği bir şuâ vardır. Meselâ,

madenlerden kuvars var. Cam kesen elmas cinsinden. Sertlik derecesi çok yüksek bir madendir. İnsanda vücut direncini

arttırır. Demek ki, taşlarla da tedâvi mümkündür. O madenin olduğu yerdeki havanın teneffüs edilmesi veya oradaki

pınardan su içilmesi (şifâlı su) tedâvi eder.

* Üstadımız Bediüzzaman “Temiz hava, gıdadan daha kuvvetlidir” derdi. Bu sebeple, fırsat bulduğunda hemen her gün

kırlara çıkardı. “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” sözünün, bir mânada bu noktaya da baktığını söylemişti.

Tiryakî sözlerinden bir demet:

* Biz ruhbana değil, bürhâna tabiyiz.

* Besmele ve 7 Fatiha-i Şerife, bütün hastalıklar için şifâya vesiledir.

* Zümrüt, isabet-i nazara mâni bir taştır.

* Kantaron yağı, kanser ağrısını keser.

* Çayı limonla içmek, çayın zarar verici keyfiyetini giderir.

* Elmayı kabuğuyla yemek yüzü güzelleştirir.

* Günde 21 adet kuru üzüm hafızayı açar.

* Sızma zeytinyağı ve kantaron, iç ve dış kanamaları keser, hücreleri yeniler, sinir uçlarını tamir eder.

* Kudret narı, yüzü güzelleştirir, leke koymaz. İçilir ve hastalıklı yere sürülürse sedef hastalığını ve kaşıntıları

yok eder.

* Bal karışımlı ardıç tohumu, bronşite iyi gelir. Ardıç yağının da, antibiyotik tesiri var.

* Migrene karşı, karabaş balı iyi gelir. Karabaş balının, beyin hastalıklarında da damar açıcı özelliği var.

* Kırılan, dökülen saçlar için: Saçlar, kekik suyu ile yıkanmalı; saç diplerine lavanta yağı veya kantaron yağı

sürülmeli.

* Yenilen her bir gıda, vücutta nuraniyet kesbediyor. Ondan sonra faydalı oluyor.

#“Buna #kehribar denir. #Guatrı yok eder, gece horlamasını anında keser. #Tiroit bezindeki eksik veya fazlalığı tedavi eder” Zehirli guatra da yeşil kehribarın kullanılmasını tavsiye ederdi.

#“Buna #kehribar denir. #Guatrı yok eder, gece horlamasını anında keser. #Tiroit bezindeki eksik veya


fazlalığı tedavi eder”


Zehirli guatra da yeşil kehribarın kullanılmasını tavsiye ederdi.


Tümör


Bir keresinde bir bayan gelmişti. Göğsünde tümör varmış. #Mavi #akik vardı, o #taşı kadının göğsüne


koydurtmuş. Bizim hanım kendisi görmüş. Sanki gözyaşı döker gibi o taştan su akmış. Kadın,


“Kurtuldum kurtuldum!” diye bağırmış.


#Zümrüt, nazarı etkileyen taştır.


Sivas kangal


Bunun kimyadaki ismi #stronsiyumdur. Ama halk arasında buna #stres madeni derler’


Şöyle başparmak büyüklüğünde bir parçayı şişenin içine koy ve üzerini suyla doldur. O parça 60-70


gün idare eder. Su içmek istediğin zaman, devamlı o suyu iç, bütün stresi alır’ demişti.



Manevî #Şifa • Dışarıdan gelen #vesveselere 11 Felak okunmalı, nefisten gelen vesveselere 11 Nas okunmalı.

 Manevî #Şifa

• Dışarıdan gelen #vesveselere 11 Felak okunmalı, nefisten gelen vesveselere

11 Nas okunmalı.

• #Cimriliğe karşı 11 defa Maun Suresi okunmalı.

• #Şirke karşı 11 defa Kafirun Suresi okunmalı.

• 11 sayısı esma-i ilahiyeye merdivendir.

• Fatiha’da Hayy sırrı var. Okunduğunda akım değişiyor.

• İsm-i Azam dokuz tanedir: Allah, Rahman, Rahim, Ferd, Hayy, Kayyum,Hakem, Adl, Kuddüs.

• Kabristandan meyve yemek, mezar taşı okumak vesvese verir.

#MaddîŞifa

• Hadise dayanmayan hiçbir şey tavsiye etmedim. Allah indinde mesuldeğilim. Resulullah’la istişaresiz hiçbir ilaç vermedim.

• Fıtrî şeriata aykırı hareket etmedikçe bize bir zarar gelmez.

• Tıbb-ı Nebevî’de ameliyat yok. Kâinatta ölümden başka her derdin devasıvardır. Hasta olan hücre kâinatta yaratılan bitkiyle, madenle, mineralli

sularla, hayvan organlarıyla tedavi edilebilir.

• 10-21 Mayıs arası bir yıldız doğar, insanların hastalıkları kalkar. Bu yıldız10- 21 Aralık’ta batar. Her yıldızın neşrettiği bir şua var. Dünyada sıklet, ağırlık teşkil eden maden demirdir.

• Migrene karabaş balı kullanılmalı. Karabaş balı, beyin hastalıklarındadamar açıcıdır. Karabaş otu (#kafa #süpürgesi) dağlarda kar sularıyla yetişir.

Senirkent yöresi dağlarında yetişir. Üstad, “Bu ota dikkat et” demişti.

• Kuyruk yağı #romatizma, bel ve boyun ağrılarına iyi gelir.

• Kemik erimesine karşı kuyruk haşlanıp aç karnına yenmeli, belden altkısmına tırnaklara kadar sürülmeli.

• #Kalpdamar #tıkanıklıklarına karşı #karabaş balı yenmeli.

• Suyun bulunduğu yerde hangi maden varsa, o maden suya geçer ve insan o suyu içtiğinde ona tesir eder.

• #Kudretnarı yağı, güzelleştirir, yüzde leke koymaz. İçilir ve hastalıklı yeresürülürse sedef hastalığını ve kaşıntıları yok eder.

• Kâinatta ne kadar alet varsa insanda numunesi vardır. İnsan kâinat kadarfrekansa, anahtara sahiptir.

• Bitkilerin şeklinden aldığı şifreyi çözmek hikmetü’l-eşyadır.

• Beş saatte bir saat nefsin ihtiyacı var.

• Yaylada otlamış koyunun #kuyruk kısmı haşlanıp yılda bir defa aç karnınayenmeli. O noksanlaştı mı kireçlenme başlar.

• #Ardıçyağı, antibiyotik yerine geçer. Ardıç yağına demiri koysan eritir,ama vücuda zarar vermez. Vücuttaki cerahati, iltihabı çıkarır, temizler. Vücut

dengesini temin eder. Antibiyotikten daha kuvvetlidir.

• Saf #zeytinyağı ve #kantaron, iç ve dış kanamaları önler, hücreleri yeniler,sinir uçlarını tamir eder. Kantaron yağı kanser ağrısını yok eder.

• Ağrı için ardıç yağı ve kantaron karışımı sürülür.

• Elmayı kabuğuyla yemek yüz güzelliği yapar.

• Çayı limonla içmek, çayın kan yapıcı özelliği yok etme keyfiyetinigiderir.

• Saç için, #kekik suyu ile saçlar yıkanır, dibine #lavanta yağı sürülür.Kantaron yağı sürülür, saç diplerindeki cerahat boşalır, dibinden #saççıkar.

• Günlük 21 tane kuru üzüm hafızayı açar. Her birini besmele çekerekyemeli.

• #Çörekotu baş ağrısını keser.

• İnsan öldükten sonra cesedinden “acbüzzeneb” kalır. Ateşte yanmaz,asitte erimez.

• Taşın neşrettiği şua vücutta eksik olan madeni tamamlar.

• #Zümrüt, nazarı etkileyen taştır.