“Dünyâ hayâtı azdan daha azdır. Ona âşık olan, alçakların alçağıdır. O sihriyle bir topluluğu sağır ve kör eder. Böylece onlar ortalıkta şaşkın ve delîlsiz ortalıkta kalırlar.”
https://vimeo.com/tomorhoca
- Ana Sayfa
- İlahi – Kur`an -İslam – Din -Tasavvuf – Belgesel – Dua – Hadis – Tarih – Şiir – Vs… – بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
- Dini bilgiler
- Hatim duası Türkçe Hatim Duası
- Ahmet tomor hoca sohbetleri
- suleymaniye
- Ruhlar kabirde hep kalır mı?
- Şehitlik ve Fazileti
- İslami Eğitim
- ALLAH (C.C.) 'ÜN SIFATLARI
- Ahmet Tomor Hocaefendi Sohbetleri
- Veysel Gürler
- Umman'dan Şifâlar
- İSLAMİ BİLGİLER KİTAP SOHBET SEYRET MULTİMEDYA
- Safakat İslami Forumları
- sadakat.net
- Ehl-i Sünnet Hanefi
- HAVAS İLMİ-MÜCERREBAT-I İLAHİ ŞİFACILAR
- Sağlığımızın müthiş şifreleri Sayfadaki tüm bilgiler bilgi amaçlıdır kullanım tercihi size aittir önce araştırın inceleyin doktorunuza danışın saygılar
- Sayfa ve guruptaki bilgiler bilgi amaçlıdır araştırın araştırmadan doktorunuza danışmadan kullanmayın sakın saygılar hepinize m.ulaş
- MUHTASAR İLMİHAL | Fazilet
- İLİM BÖLÜMÜ
- İmam Suyuti Camius Sağir
- Dini Sorular Molla Cami dini sorular ve cevapları
- incemeseleler
- "Nazar, deveyi kazana, insanı mezara sokar."
- YAVRULARIMIZA ELİF CÜZÜ ÖĞRETELİM. BİZLERDE TEKRAR EDELİM...
- Hadis-i Şerif
- FAZİLET TAKVİMİ
- mektebun
- faydalı
- medine
- Zi tuva kuyusu...
- Ali Eren Hoca
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
- "Kişi sevdiği ile beraberdir."
- *FATİHA SURESİNİN SIRRI..*
31 Mayıs 2019 Cuma
Sokaklar da yatak odası kıyafetiyle dolaşan her kadın sapıktır...
Sokaklar da yatak odası kıyafetiyle dolaşan her kadın sapıktır...
Bir algı var; sapık dendiği zaman sadece akla erkek gelir.. Oysa; sokakların sapık kadınlardan da temizlenmesi lazım ki, toplum bir nebze ıslah olsun..
Çok garip geldi değil mi okuyunca "sapık kadınlar"(!)
Çok garip geldi değil mi okuyunca "sapık kadınlar"(!)
Bir erkek avret mahallini iyice belli edecek tarzda çok dar bir pantolon giyse, sapık/rezil vs. diye bağırırsın.. Ama giydiğiniz taytlardan her hattınızı belli ederken kendiniz adına neden utanmazsınız?
Haa o sizin özgür yaşam tarzınız değil mi? Peki erkeklere niye yok o özgürlükten? Sen baştan aşağı avret olduğun halde, tayt giyme özgürlüğünü kendine hak biliyorsun da, erkeğin özgürlüğünü neden alıyorsun elinden?(!) Senin avretinin belli olması moda, erkeğin ki sapıklık öyle mi?
Otobüste/metro da bedeninin kokusunu şişeler dolusu parfüm sıkıp güzelleştirip, burunların direğini kıran ve erkeğin yanından ifil ifil geçtiğinde beyne direk şehvet hormonları uyarısı verecek kadar kokulanan bir kadın; "bana bakma" dediği gibi "beni koklamayın" da diyebilir mi?
Ben, helal olduğu halde hiç çarşı pazarı göğüsleri yarıya kadar görünür tarz da gezen abi/amca görmedim. Siz gördünüz mü? Görsek "sapık" diye koşarız değil mi adamcağızın peşinden?
Peki ben, domates seçerken sapık ablanın göğüslerini neden görmek zorundayım? Erkek göbekten yukarısı helal olduğu halde asla böyle gezmez/gezemezken, kadınlar göğüs avretini açıpta geziyor ve bu sapıklık olmuyor öyle mi?
Bir bankta kalçasının tam altına gelecek kısalıkta şort ile oturan bir adamın yanına çocuğunuzu oturtur musunuz?
Ne münasebet deli midir, sapık mıdır nedir?! Teklifim bile nasıl çirkin değil mi annesi?
Ne münasebet deli midir, sapık mıdır nedir?! Teklifim bile nasıl çirkin değil mi annesi?
Peki aynı şekilde oturan, kalçasından aşağısı çıplak bir kadının giyinişi, neden seni aynı şekilde rahatsız etmiyor? Vel hasıl kelam; sokaklar da yatak odası kıyafetiyle dolanan her kadın da bir o kadar sapıktır! Toplumun ahlakını bozuyorlar! Toplumun kalitesini düşürüyorlar! Bugün o çocuklar çarşı pazarda bir ablanın göğsünü, kalçasını, bacaklarını görmek zorunda kalıyorsa, bu da bir "ÇOCUK VE TOPLUM İSTİSMARIDIR"....
Bu yazıyı yazan bayan Kardeşimi Alkışlıyorum👏 Alıntı
Nûr Suresi - 31 . Ayet Tefsiri
﴾31﴿
﴾31﴿
Mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve iffetlerini korusunlar. Açıkta kalanlardan başka süslerini göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları, hizmetlerinde bulunan köleleri ve câriyeleri, cinsel arzusu bulunmayan erkek hizmetçiler, kadınların cinselliklerinin farkında olmayan çocuklar dışında kimseye süslerini göstermesinler. Yürürken, gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin, umulur ki kurtuluşa erersiniz!
Alinti
Bir kul “kabir azâbı” çekerse, mezarlıktaki arkadaşları ona sorarmış: “Sen hiç Ramazan ayına ulaşmadın mı, Kadir Gecesi’ni yaşamadın mı? .Şayet, “Yaşadım” derse, hayret ederlermiş... Nasıl olup da kendini affettiremedin; sel gibi akan, çağlayanlar gibi coşan sevaplarla amel defterini dolduramadın da kabir azâbına mâruz kaldın? diye üzülürlermiş.... RABBİM CÜMLEMİZİ KADİR GECESİNİ İHYA EDENLERDEN EYLEYE .... amiin.
30 Mayıs 2019 Perşembe
İSLAMIN GARİP ZAMANINDA DİN-İ CELİL-İ İSLAMA HİZMET EDENLERE 50 SAHABE SEVABI VAR.
Müslüman kimsenin zekâttan başka da borcu var. Ticârî olmayan bir çok mala mâlik olanlar, zekât vermeleri icap etsin etmesin, din hizmeti ve dinin ihyâsı için en az zekât borcu kadar tasadduk etmeleri icap eder denilmiştir.
Talebeye zekât ve sadaka vermekle ilim tahsiline yardım etmiş ve ilim sevabına ortak olunmuş olur.
(İhyâ İmam-ı Gazâlî Hz.)
Biliyormuydunuz... Zeytinlikte incir ağacı neden olurmuş öğrenelim..
Zeytin ağacı ile incir ağaçları aynı dönemde meyve verir. Bu dönem zeytin sineğinin üremeye başladığı zamanlardır. Zeytin sineğinin, zeytin ağaçları ve zeytin meyvesine zarar vereceği dönemlerde, iyice olgunlaşan incir ağaçlarının meyveleri bal dökmeye başlar. İncirin balı, zeytin sineğine cazip gelir ve zeytin yerine incir meyvesini tercih eder. Zeytinliklerdeki incir ağaçları tıpkı bir paratoner gibi zeytin sineklerini üzerine çeker. İncir balını yiyen zeytin sinekleri bir süre sonra zehirlenerek ölür. Mübadele öncesinde Anadolu’nun Ege kıyılarında yaşayan Yunanlıların her zeytin tarlasına 3-4 adet incir ağacı dikmiş olmasının sebebi de budur. Oysa bizim özellikle yeni nesil zeytin üreticilerimizin bir çoğu bu gerçeği bilmedikleri için, zeytin bahçelerindeki yüzlerce incir ağacını sinek topluyor diye kesmişler ve odun yapmışlardır.
Muhammed Bin Yemani K.S. buyuruyor
Muhammed Bin Yemani K.S. buyuruyor : "Tahkik ettim: Ben de oruca devam etmeyi seçtim." 1-Doktorlar; en şifalı ilaç, açlık ve az yemektir, dediler. 2-Hakimler; hikmet elde etmek için ve faydalı ilim öğrenmek için en faydalı hal, açlık ve az yemektir, dediler. 3-Abidler; Allah'ü Teala'ya ibadet etmekte en faydalı şey, açlık ve az yemektir, dediler. 4-Zahidler; dinya derdinden kurtulmak, zühde ermek için en faydalı şey, açlık ve az yemektir, dediler. 5-Alimler; hafıza kuvveti için en faydalı şey, açlık ve az yemektir, dediler. 6-Hükümdarlar; en güzel gıda açlık ve az yemektir, dediler.
Sultan Vahdeddin'in Vatanperverliği ...Osmanlı ordusunun silahlarının elinden alındığı , düşman filolarının Çanakkale Boğazı' nı aşıp İstanbul'a dayandığı felaketli bir dönemde halife sıfatıyla Osmanlı tahtına oturan Sultan Vahdeddin'in, Osmanlı askeri olarak, şahsını korumak için bırakılmış olan biricik taburu Ayasofya Camii' ne göndererek: "Aziz İstanbul'un fethinin sembolü olan Ayasofya'ya çan takmak isteyenlere ateş ediniz!... " emrini verdiğini..biliyormuyduk?..
Sultan Vahdeddin'in Vatanperverliği ...Osmanlı ordusunun silahlarının elinden alındığı , düşman filolarının Çanakkale Boğazı' nı aşıp İstanbul'a dayandığı felaketli bir dönemde halife sıfatıyla Osmanlı tahtına oturan Sultan Vahdeddin'in, Osmanlı askeri olarak, şahsını korumak için bırakılmış olan biricik taburu Ayasofya Camii' ne göndererek: "Aziz İstanbul'un fethinin sembolü olan Ayasofya'ya çan takmak isteyenlere ateş ediniz!... " emrini verdiğini..biliyormuyduk?..
Osman Yüksel Serdengeçti'nin Ayasofya Müdafaası Yazmış
------ Osman Yüksel Serdengeçti'nin Ayasofya Müdafaası Yazmış olduğu"Ayasofya". isimli şiiri yüzünden tutuklanarak Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Osman Yüksel Serdengeçti' nin kendini müdafaa ederken: "Müddei umumi(savcı) tepeden verilen emirlere göre hareket ediyor. Ayasofya`nın tekrar cami haline yetirilmesinde benim ne gibi hususi maksadım ve menfaatim olabilir? Ayasofya'yı kiraya mı vereceğim, yoksa imamı mı olacağım? Beni bu yazıdan dolayı Türk savcıları değil, Yunan savcıları itham etsin. Böyle bir yazıyı yazdığımdan dolayı kendimi müdafaa etmekten utanıyorum ." diye hayıflanarak cevap verdiğini biliyormuyduk?
Sultan Vahdeddin : "Benim milletimin ocağı yanıyor, ben onu düşünüyorum, kendi evim yanmış ne ehemmiyeti var'.
Hasan Bozkurt ------ "Milletimin Ocağı Yanıyor" Sultan Vahdeddin Han'ın ikamet etmekte olduğu Yıldız Sarayı'nın, bir elektrik arızasından dolayı yanmaya başlaması üzerine, orada vazifeli bulunan bekçi başının hüngür hüngür ağladığını ve bunun üzerine Sultan Vahdeddin in: "Benim milletimin ocağı yanıyor, ben onu düşünüyorum, kendi evim yanmış ne ehemmiyeti var' dediğini. biliyormuyduk?..
Rahmet nebî'den!! Enes bin Malik (r.a) demiştir ki : Peygamberimiz sav. bir gün Hz.Fatıma (r.a)nın halini sormak için evine vardı.Fatıma ra. : "Babacığım üç günden beri hiç bir yemeğin tadına bakmadık. Biz açlığın elemine sabır ve tahammül göstere biliriz. Fakat bize zor gelen Hasan ve Hüseyinin açlıklarıdır."dedi.
Rahmet nebî'den!!
Enes bin Malik (r.a) demiştir ki : Peygamberimiz sav. bir gün Hz.Fatıma (r.a)nın halini sormak için evine vardı.Fatıma ra. : "Babacığım üç günden beri hiç bir yemeğin tadına bakmadık. Biz açlığın elemine sabır ve tahammül göstere biliriz. Fakat bize zor gelen Hasan ve Hüseyinin açlıklarıdır."dedi. Şanlı Peygamberimiz sav . " Ya Fatıma, senin açlığın üç, babanın açlığı dört gün (den beri devam etmekte)dir.buyurdu ve Hz.Fatıma'nın evinden çıktı. "Hasan ve Hüseyinin açlıkları sebebiyle uğradığımız gamdan vay bana,vay kızıma" diyerek Medine sokaklarından çıktı. Bir arabi, kuyudan su çekerek develerini sulamaktaydı.Şanlı Peygamberimiz Efendimiz sav : "Ey Arabi,develerini sulamak için,ameleye ihtiyacın yok mu?"buyurdu. O: "Evet, haydi develeri sulada sana kova başına üç hurma ücret var" dedi. Şanlı Peygamberimiz sav. razı oldu.Bir kova su çıkarıp kuyunun önünde bulunan ahıra döktü.Arabide kendisine üç hurma verdi.Efendimiz şiddetli (dört gündür) aç olduğundan dolayı hurmaları yedi. Sekiz kova su çekmiş,dokuzuncu için kovayı sarkıtmış ip koptu.Arabi yerinden öfke ile kalktı ve Şanlı Peygamberimizin mübarek yüzüne bir tokat vurdu ve yirmidört hurmayı verdi.Şanlı Peygamberimiz sav. elini kuyuya sokarak kovayı (mucize olarak) çıkardı ve kuyunun ağzına bıraktı.Hz.Fatıma ra.nın evine doğru yollandı.Arabi bu manzara karşısında hayretler içinde kaldı, bir hayli zaman düşündü ve onun hak peygamber olduğunu bildi.Bıçağı çıkarıp tokat vuran elini kesti ve baygın olarak yere yığıldı.Bir hayli zaman sonra ayılmıştı.yerinden kalktı,kesilen elini sağlam eline alarak."Ey Muhammed ashabı, vay uğradığım musibetten başıma gelenlere" diyerek yola koyuldu. Şanlı Peygamberimizin sav.evine geldi, onu evde bulamadı, Selman ra. onu,Hz.Fatıma ra.nın evine götürdü.Peygamberimizin sağ dizinde Hz.Hasan, sol dizinde Hz.Hüseyin oturmuş onların ağızlarına hurma veriyordu. Arabinin ağlamasını işitince dışarı çıktı. Arabi : "Ey Allahın Rasülü,beni mazur gördünüz.cidden büyük bir hata işledim"dedi. Efendimiz sav: "elini neden kestin?" dedi. Arabi : "yüzünüze tokat vurduğum için" dedi. Şanlı Peygamberimiz sav.: "islam ol, selamet bul" buyurdu. o: "şayet sen peygamber isen kanlar içinde kalan kesilen elimi iyileştir" dedi.. Efendimiz arabinin kanlar içindeki elini "besmele" çekerek sıvazladı ve Allahütealanın izni ile eli eskisi gibi sağlam oldu. ve Arabi müslüman oldu..imam-ı birgivi. cennet bahçeleri. m.emre.
Burada.Unutulmuş bir sünneti ihyaya yüz şehit sevabı vardır buyuran Rasûlün sünnetlerini duyurmayı yazmayı suç sayan sağa sola çeken sünnet düşmanları çoğalmaya başladı, Kur'an sünnetsiz tamam olmaz, Kur'an'ı en iyi anlayan ve anlatan Peygamberimiz dir. Farzlarin yanında vacibi ve sunnetide yerine getirilirse ibadetler o zaman kemal ve mükemmeliyet kazanır. Edâi kamil ile edâi nâkıs bir değildir.
Oruç neden 30 gün?
Adem a.s yaratildigindan 40-45 mt.civarinda boyu vardı.
Cennette, şeytanın vesvesesi ve havva anamizin tavsiyesiyle yasak ağaçtan doyasıya yediğini farz edersek 45 mt.li bir insan ne kadar yerse doyar,onunda hesaba katarak, yediği gıdanın şimdiki dünyadaki gibi bir günde boşaltmak imkanı yok,zira cennet temizlerin temizlik yurdu.
Cennette,pislik kazası hacet, idrar,yelleme , sümük vs,insandan hiç bir pislik çıkmıyor,orada çöp de yok çöpçüler de yok her tarafı pırıl pırıl, ve güzel kokan yurd.
Peki o zaman insanın yedikleri ne oluyor?
Güzel kokan bir ter olarak dışarı atılıyor.
Âdem a.s. dan da yediği yasak gıda tam 30 günde dışarı atılıyor,temizleniyor,onun için ümmeti Muhammed'e Allah'u teâlâ,30 gün orucu farz kılıyor ki bu otuz gün oruçla 11 aylık aldığımız kilolardan fazlaliklardan, hastalıklardan arınalim,vücudumuzun bütün azaları yenilensin,rektefiye olsun istiyor.
Zira efendimiz' (s.a.v.) :
Oruç tutunuz, sıhhat bulunuz" buyurmalarida bundan dolayıdır.
Maddi temizlik yanında orucun manevî temizlik yönü daha fazladır.
İki Ramazan şerif arasındaki günahların affına sebeb olduğu gibi "âhiretteki ecrinide ancak ben veririm' buyuran Rabbimiz hudutsuz mükafat vereceğini de ümit ediyoruz.
Ayrıca aç kalarak,aç ve yoksulları hatırlayıp, sosyal hayatada önem verip zekât ve sadakalarımızı fitrelerimizi tam vererek o borcumuzdanda kurtularak zengin fakir hep beraber bayram namazında toplanarak tekrar af dileniyor, Ramazan'ı şerifi sağ salim ulaştıran ve bitirmeyi nasib eden Rabbimize şükrediyoruz.
Mevlam, tuttuğumuz oruclarimizi ve diğer ibadeti taatlarimizi kabul eylesin,âmin..
Cennette, şeytanın vesvesesi ve havva anamizin tavsiyesiyle yasak ağaçtan doyasıya yediğini farz edersek 45 mt.li bir insan ne kadar yerse doyar,onunda hesaba katarak, yediği gıdanın şimdiki dünyadaki gibi bir günde boşaltmak imkanı yok,zira cennet temizlerin temizlik yurdu.
Cennette,pislik kazası hacet, idrar,yelleme , sümük vs,insandan hiç bir pislik çıkmıyor,orada çöp de yok çöpçüler de yok her tarafı pırıl pırıl, ve güzel kokan yurd.
Peki o zaman insanın yedikleri ne oluyor?
Güzel kokan bir ter olarak dışarı atılıyor.
Âdem a.s. dan da yediği yasak gıda tam 30 günde dışarı atılıyor,temizleniyor,onun için ümmeti Muhammed'e Allah'u teâlâ,30 gün orucu farz kılıyor ki bu otuz gün oruçla 11 aylık aldığımız kilolardan fazlaliklardan, hastalıklardan arınalim,vücudumuzun bütün azaları yenilensin,rektefiye olsun istiyor.
Zira efendimiz' (s.a.v.) :
Oruç tutunuz, sıhhat bulunuz" buyurmalarida bundan dolayıdır.
Maddi temizlik yanında orucun manevî temizlik yönü daha fazladır.
İki Ramazan şerif arasındaki günahların affına sebeb olduğu gibi "âhiretteki ecrinide ancak ben veririm' buyuran Rabbimiz hudutsuz mükafat vereceğini de ümit ediyoruz.
Ayrıca aç kalarak,aç ve yoksulları hatırlayıp, sosyal hayatada önem verip zekât ve sadakalarımızı fitrelerimizi tam vererek o borcumuzdanda kurtularak zengin fakir hep beraber bayram namazında toplanarak tekrar af dileniyor, Ramazan'ı şerifi sağ salim ulaştıran ve bitirmeyi nasib eden Rabbimize şükrediyoruz.
Mevlam, tuttuğumuz oruclarimizi ve diğer ibadeti taatlarimizi kabul eylesin,âmin..
EBÛ YEZİD BURÂNÎ (K.S.) Buyurdu:
- Avam için günahtan kaçmak nasıl vacip ise, havas (yüksek tabaka) için gafletten kaçmak da öyle vaciptir. Avam, nasıl günahlardan sorguya çekilirse, yüksek tabaka da gafletten suçlandırılır.
- Sohbet halkasında kim kuvvetli ise, öbürlerini kendi tarafına çeker. Zira hüküm gâlibindir.
- Nârâ atmak gaflet alâmetidir. Sâlik, mânâya erip huzura kavuşacak olursa nârâ atmaz. Eğer huzuru muhafaza edebilseydi, hiç ses çıkarmazdı.
Nârâ atan kimse ateşe atılan yaş ağaca benzer. Yaş olan ses verir, kuru ağaç sessiz sedâsız yanar.
Mübarek beldelere 3 şekilde gidilir; 1- Yüce Allah'ın çağırdığı ve müsafir ettiği kimsedir. Alameti ise orada vefat eder ve metfun olur. 2- Hz. Rasûlü Ekrem'in çağırdırğı kimsedir. Alameti; günahkar veya isyankar dahi gitse, döndüğünde dervişane olur.hali, yaşantısı düzelir. 3- Şeytanın çağıdığı kimsedir. Alameti; Oda turist gider, soytarı gibi yaşamaya devam eder.
29 Mayıs 2019 Çarşamba
Efendiler! hocalık bir meslek, bir ekmek teknesi değildir. Hocalık allah’ın, resûlullah’ın, kitabullah’ın ve din`i mübin`i islâm’ın tebliğ memurluğudur.
Keramet göklerde uçmak, suda yürümek midir? Bunu denizdeki balıklar, gökteki kargalar bile yapıyor. Esas keramet, Ümmet–i Muhammed'in hidayetine vesile olmaktır."
"Bizim bu âlemde bir tek işimiz var. O da yavrularımızın kalplerine Allah (c.c.) ve Peygamber (s.a.v.) sevgisi ile iman ve İslâm nurunu yerleştirmektir.
"Bu dinin garip anlarında hizmet gören, saltanatını sürmeden ölmez."
"Dışımız halk ile, içimiz Hak ile..."
"Her yerde birlik ve beraberlik lâzımdır. Muvaffak olmak için her hususta ittifak etmeli ve dayanışmayı asla elden bırakmamalıdır. Çünkü Allah'ın nusreti, maddî ve mânevî yardımı cemaat ile beraberdir. Toplu çalışanlar bunun semeresini kısa zamanda elde ederler."
"Ağaç nasıl ki, gövdesinden değil de meyvesinden iyi anlaşılırsa, mürşid–i kâmil olan kişiler de gösterişli zâhir hâllerinden değil; meyvelerinden yani yetiştirdikleri mensuplarının güzel hâllerinden anlaşılırlar. Şöhreti arşa çıksa, hakikî mürşidin misali meyvesidir."
"Hizmet muvaffak olsun da, varsın bizim yerimiz caminin pabuçluğu olsun."
"Efendiler! Hocalık bir meslek, bir ekmek teknesi değildir. Hocalık Allah'ın, Resûlullah'ın, Kitabullah'ın ve din–i mübin–i İslâm'ın tebliğ memurluğudur.
"İnsan bilmediğinin düşmanıdır. Nurdan haberi olmayan, ondan zevk almayan insan, nurun düşmanı olur."
"Kâinatı saran karanlığı kaldırma zamanı gelip de, ezelî hüküm icâbı ins–ü cinnin nebîsi, Habîbü Rabbi'l–âlemîn, Kur'an–ı Kerîm'le gönderilip âleme safa verdiği gibi o Resûlullah'ın hususî yaratılmış vârisleri de, ilâ yevmi'l–kıyame devam edecek olan din–i mübini, binlerce belâya katlanarak yılmadan yürütecekler."
"Süleyman Aleyhisselâm, "Yalnız başına bir orduyu mağlup etmek ne kadar zor ise, nefs–i emmâreyi mağlup etmek ondan daha zordur." buyurdular."
Yıl 1959, Efendi Hazretleri dünya hayatındaki son günlerini yaşamakta; fakat hâlâ koşuşturmaktadır. Sohbetler, vaazlar, dersler, talebelerin ihtiyaçları vs… Şeker hastalığına ve o yaşına rağmen hizmetten ve talebelerinden bir an olsun ayrılmıyor. Her gün dört vasıtayla Çamlıca'dan Topçular'a Tekâmül Talebelerini okutmaya gidiyor.
Küçük Çamlıca, Kısıklı neresi, Eyüp Topçular neresi!… O zamanlar bu ulaşım imkânları da yok. Tramvayla Kısıklı'dan Üsküdar'a iniyor, Üsküdar'dan vapurla karşıya Eminönü'ne geçiyor, oradan da başka bir vasıtayla Edirnekapı'ya, oradan da Topçular'a…
İşte o son günlerinde ve yine Tekâmül Talebelerinin yanında, onlarla birlikte Kur'an hatmi yaptıktan sonra sohbet etmekte:
"Evlatlarım! Buraya kadar getirdiğimiz din hizmetleri, bundan sonra sizlerin omuzlarındadır. Şu anda Ümmet–i Muhammed'in evlatları sizlerin imdadını bekliyor. Bu işin ihmâl edilecek tarafı yoktur. Bu hakikati anladıktan sonra hizmet etmeyen iyi bilsin ki, kıyamet gününde on parmağım onun yakasında olacaktır. Kıyamet günü değil huzur–u ilahî'ye, değil huzur–u Resûlullah'a; benim huzuruma bile çıkamayacaktır." dedikten sonra gözyaşları içerisinde dua edip:
"Evlatlarım! Tekrar geleceğim; ama ders için değil. Artık o iş tamamdır. Lâkin bir defa daha gelip size bir hadis–i kutsî bir de hadis–i şerif yazdıracağım. İnşallah Âlem–i Berzah'ta ve Livâü'l–Hamd sancağı altında yine böyle birlikte olacağız." der.
Ertesi gün yine o yorgun ve hasta haline rağmen Kısıklı'dan Topçular'a kadar gelir ve talebeleriyle tek tek vedalaştıktan sonra, o mezkûr hadisleri yazmalarını ister:
1. Hadis–i Şerif:
"Yâ Ebû Rafi! Allah'a yemin ederim ki, senin iki elinle (yani maddî ve mânevî gayretin ve çalışman neticesinde), bir şahsa Cenab–ı Hakk'ın hidayet nasip etmesi, güneşin üzerinde doğduğu ve battığı her şeyden daha hayırlıdır."
2. Hadis–i Kutsî:
Cenab–ı Hak, Davud Aleyhisselâm'a hitâben: "Ey Davud! Benden kaçan bir kulumu, tekrar bana getirmen tüm insanların ve cinlerin ibadetinden bana daha sevimli gelir." Bu talebeleriyle dünya hayatındaki son görüşmesidir ve son nasihatleridir. Çıkarken tekrar "Evlatlarımı bir kere daha görmüş olayım." diyerek onlara bakar ve oradan ayrılır. Bu hâdiseden kısa bir müddet sonra da ebedî âleme irtihal etmişlerdir. Tarih: 16 Eylül 1959.
"Bizim bu âlemde bir tek işimiz var. O da yavrularımızın kalplerine Allah (c.c.) ve Peygamber (s.a.v.) sevgisi ile iman ve İslâm nurunu yerleştirmektir.
"Bu dinin garip anlarında hizmet gören, saltanatını sürmeden ölmez."
"Dışımız halk ile, içimiz Hak ile..."
"Her yerde birlik ve beraberlik lâzımdır. Muvaffak olmak için her hususta ittifak etmeli ve dayanışmayı asla elden bırakmamalıdır. Çünkü Allah'ın nusreti, maddî ve mânevî yardımı cemaat ile beraberdir. Toplu çalışanlar bunun semeresini kısa zamanda elde ederler."
"Ağaç nasıl ki, gövdesinden değil de meyvesinden iyi anlaşılırsa, mürşid–i kâmil olan kişiler de gösterişli zâhir hâllerinden değil; meyvelerinden yani yetiştirdikleri mensuplarının güzel hâllerinden anlaşılırlar. Şöhreti arşa çıksa, hakikî mürşidin misali meyvesidir."
"Hizmet muvaffak olsun da, varsın bizim yerimiz caminin pabuçluğu olsun."
"Efendiler! Hocalık bir meslek, bir ekmek teknesi değildir. Hocalık Allah'ın, Resûlullah'ın, Kitabullah'ın ve din–i mübin–i İslâm'ın tebliğ memurluğudur.
"İnsan bilmediğinin düşmanıdır. Nurdan haberi olmayan, ondan zevk almayan insan, nurun düşmanı olur."
"Kâinatı saran karanlığı kaldırma zamanı gelip de, ezelî hüküm icâbı ins–ü cinnin nebîsi, Habîbü Rabbi'l–âlemîn, Kur'an–ı Kerîm'le gönderilip âleme safa verdiği gibi o Resûlullah'ın hususî yaratılmış vârisleri de, ilâ yevmi'l–kıyame devam edecek olan din–i mübini, binlerce belâya katlanarak yılmadan yürütecekler."
"Süleyman Aleyhisselâm, "Yalnız başına bir orduyu mağlup etmek ne kadar zor ise, nefs–i emmâreyi mağlup etmek ondan daha zordur." buyurdular."
Yıl 1959, Efendi Hazretleri dünya hayatındaki son günlerini yaşamakta; fakat hâlâ koşuşturmaktadır. Sohbetler, vaazlar, dersler, talebelerin ihtiyaçları vs… Şeker hastalığına ve o yaşına rağmen hizmetten ve talebelerinden bir an olsun ayrılmıyor. Her gün dört vasıtayla Çamlıca'dan Topçular'a Tekâmül Talebelerini okutmaya gidiyor.
Küçük Çamlıca, Kısıklı neresi, Eyüp Topçular neresi!… O zamanlar bu ulaşım imkânları da yok. Tramvayla Kısıklı'dan Üsküdar'a iniyor, Üsküdar'dan vapurla karşıya Eminönü'ne geçiyor, oradan da başka bir vasıtayla Edirnekapı'ya, oradan da Topçular'a…
İşte o son günlerinde ve yine Tekâmül Talebelerinin yanında, onlarla birlikte Kur'an hatmi yaptıktan sonra sohbet etmekte:
"Evlatlarım! Buraya kadar getirdiğimiz din hizmetleri, bundan sonra sizlerin omuzlarındadır. Şu anda Ümmet–i Muhammed'in evlatları sizlerin imdadını bekliyor. Bu işin ihmâl edilecek tarafı yoktur. Bu hakikati anladıktan sonra hizmet etmeyen iyi bilsin ki, kıyamet gününde on parmağım onun yakasında olacaktır. Kıyamet günü değil huzur–u ilahî'ye, değil huzur–u Resûlullah'a; benim huzuruma bile çıkamayacaktır." dedikten sonra gözyaşları içerisinde dua edip:
"Evlatlarım! Tekrar geleceğim; ama ders için değil. Artık o iş tamamdır. Lâkin bir defa daha gelip size bir hadis–i kutsî bir de hadis–i şerif yazdıracağım. İnşallah Âlem–i Berzah'ta ve Livâü'l–Hamd sancağı altında yine böyle birlikte olacağız." der.
Ertesi gün yine o yorgun ve hasta haline rağmen Kısıklı'dan Topçular'a kadar gelir ve talebeleriyle tek tek vedalaştıktan sonra, o mezkûr hadisleri yazmalarını ister:
1. Hadis–i Şerif:
"Yâ Ebû Rafi! Allah'a yemin ederim ki, senin iki elinle (yani maddî ve mânevî gayretin ve çalışman neticesinde), bir şahsa Cenab–ı Hakk'ın hidayet nasip etmesi, güneşin üzerinde doğduğu ve battığı her şeyden daha hayırlıdır."
2. Hadis–i Kutsî:
Cenab–ı Hak, Davud Aleyhisselâm'a hitâben: "Ey Davud! Benden kaçan bir kulumu, tekrar bana getirmen tüm insanların ve cinlerin ibadetinden bana daha sevimli gelir." Bu talebeleriyle dünya hayatındaki son görüşmesidir ve son nasihatleridir. Çıkarken tekrar "Evlatlarımı bir kere daha görmüş olayım." diyerek onlara bakar ve oradan ayrılır. Bu hâdiseden kısa bir müddet sonra da ebedî âleme irtihal etmişlerdir. Tarih: 16 Eylül 1959.
► Aziz Mahmud Hüdâî Hazretlerinden Tavsiyeler
Kıbleye Karşı Tükürmeyiniz.
⚛ Allah’ın Kullarına Kötü Zanda Bulunmayınız.
⚛ Sana Emânet Edilen Bir Sırrı Kimseye İfşâ Etme!
⚛ Her Hâlükârda Verdiğin Sözünü Yerine Getirmelisin.
⚛ Şeriat-ı Şerifeye Muhâlif Kötülüklerden Sakınmalısın.
⚛ Şeriatın Hükümlerine Hıyânet Eden Cehennemden Emîn Olamaz.
⚛ Rasül-u Ekrem’in Yolundan Başka Hiçbir Yol Kişiyi Allah’a Ulaştırmaz.
⚛ Yolda Yürürken Önüne Bakmalı, Faydasız Şeylerle Meşgûl Olmamalısın.
⚛ Abdestini Kıbleye Karşı Dökerek Al, Allah Rızâsı İçin İki Rekât Şükür Namazı Kıl.
⚛ Yalan Sözden Kesinlikle Kaçınmalısın ve Her İşittiğin Sözü Başkasına Söylememelisin.
⚛ Dilini Gıybetten, Laf Taşımaktan, Çirkin Sözlerden, Fâidesiz Kelâmdan Sakındırmalısın.
Peygamber Efendimiz(s.av) buyuruyorlar ki: “Evlatlarınıza Eshab-ı Kehf’in isimlerini öğretiniz.” Çünkü onların isimleri bir binada bulunursa, o bina yanmaz; bir eşya üzerine yazılırsa, o eşya çalınmaz; bir hayvan üzerinde bulundurulursa o hayvan kaçıp gitmez. Yangında bir bez parçası üzerine Eshab-ı Kehf’in isimleri yazılıp ateşin ortasına atılsa, yangın söner. Çok ağlayan çocuğun beşiğinde başının altına konulsa, çocuk ağlamaz. Çekirge için, bir kâğıt üzerine yazılıp bir ağaca takılıp tarla ortasına dikilirse çekirgeler gider. Hamile kadının sol oyluğuna bağlanırsa, doğum kolay olur. Ayrıca; Uyuyamayan bir kimseye, Haşir Suresinin sonunda Lev enzelnâ’dan başlayarak 4 ayet, arkasından da Eshab-ı Kehf’in isimleri okunursa, o kimse uyur. Kaynaklar: 1) Hazînet-ül Esrar, sahife 84–85 2) Ruh-ul Beyan 5.cilt, sahife 233
KEMİK KIRIĞI
Burçak; kırık ve çatlak kemikler üzerine lâpası konursa kırık kemikleri kendi kendine toplar. 24 saatte yerine getirir ve kaynatır.
CİNLERİN ŞERRİNDEN EMİN OLMAK İÇİN
Aşağıdaki dua İmamı Gazali Hz'nin el-Afak adlı kitabında şöyle nakledilir.
Büyük İmam Zeynel Ağabidin Hazretleri: " Ben bu duayı okuduğum zaman bütün insanlar ve cinler alemi bir araya toplansalar bana zerre zarar veremezler. Çünkü ben bu duayı okuyunca Mevla'nı koruması altındayım" buyurmuştur.
Bu duayı sabah okuyan akşama kadar, akşam okuyan sabaha kadar korunmuş olur.
Büyük İmam Zeynel Ağabidin Hazretleri: " Ben bu duayı okuduğum zaman bütün insanlar ve cinler alemi bir araya toplansalar bana zerre zarar veremezler. Çünkü ben bu duayı okuyunca Mevla'nı koruması altındayım" buyurmuştur.
Bu duayı sabah okuyan akşama kadar, akşam okuyan sabaha kadar korunmuş olur.
بِسمِ اللّٰهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
بِسْمِ اللّٰهِ وَبِاللّٰهِ وَمِنَ اللّٰهِ وَاِلَي اللّٰهِ وَعَلَي اللّٰهِ وَفِي سَبِيلِ اللّٰهِ اَللّٰهُمَّ اِلَيْكَ اَسْلَمْتُ نَفْسِي وَعَلَيْكَ وَجَّهْتُ وَجْهِي وَاِلَيْكَ فَوَّضْتُ اَمْرِي فَاحْفَظْنِي بِحِفْظِ الْاِيمَانِ مِنْ بَيْنِ يَدَيَّ وَمِنْ خَلْفِي وَعَنْ يَمِينِي وَعَنْ شِمَالِي وَمِنْ فَوْقِي وَمِنْ تَحْتِي وَادْفَعْ عَنِّي بِحوْلِكَ وَقُوَّتِكَ فَاِنَّهُ لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ اِلَّا بِاللّٰهِ الْعَلِيِّ الْعَظِيمِ
28 Mayıs 2019 Salı
ASHAB-I KEHF'İN HAVASI-MADDİ-MANEVİ FAYDALARI ﻳَﻣْﻠِﻴﺧَﺎ ﻤِﺜْﻟِﻴﻧَﺎ ﻤَﻜْﺜَﻟِﻴﻧَﺎ ﻣَﺮْﻧﻮُﺶْ ﺪَﺒَﺮْﻧُﻮﺶْ ﺸَﺎﺬَﻧﻮُﺶْ ﻜَﻔَﺸْﻄَﻄَﻴّﻮﺶْ ﻗِﻄْﻣِﻴﺮْ
Ashâb-ı Kehf'in isimlerinin havâssı hususunda âlimler şunları söylemişlerdir (İmam Nisâbûrû rahmetullahi aleyh bunlardandır):
- Rızkın celbini isteyenler Ashâb-ı Kehf'in isimlerini yazıp üzerinde taşımalıdır.
- Ziraatın verimli olması için kağıda yazıp bir dal ucuna takarak tarlaya gömülür.
- Yüksek bir makam-mevki talep eden kimse, yine Ashâb-ı Kehf'in isimlerini üzerinde taşımalı ve (aşağıda yazılı olan) Ashâb-ı Kehf duasına devam etmelidir.
- Bu duayı okuyup isimlerini üzerinde taşıyan kimse her türlü korkudan emin olur.
- Ashâb-ı Kehf’in isimleri yazılıp sebepsiz yere ağlayan bebeklerin yatağına asılırsa bi iznillah sükûnet bulurlar.
- Sıtma tutan kimseler yanlarında bu isimleri taşısalar şifa bulurlar.
- Ümmü Sıbyan hastalığı olanlar yanlarında taşımalıdırlar.
- Ayrıca bu isimler temiz bir suya okunup şifa için içilebilir.
- Evde asılı olsa bi iznillah o eve hırsız girmez, yangından emin olur. [Fevaid-i Osmaniyye]
Ashâb-ı Kehf’in adı bereket duası olan “Karınca duası” içinde de zikredilmektedir. Karınca duası çok müşterinin gelmesi için dükkanlara ve iş yerlerine asılmaktadır. Nitekim Kayseri Bedesteni’nin güney yan bölümünde açılan kapının üzerinde Ashâb-ı Kehf’in isimleri yazılıdır. Ashâb-ı Kehf’in uyudukları mağara halk tarafından evlenme, çocuk sahibi olma, bir hastalıktan kurtulma ve bazı dileklerin gerçekleşmesi veya sadece sevap kazanmak amacıyla Allah rızası için Ramazan ayında çokça ziyaret edilmektedir. Diğer zamanlarda da halk burayı sık sık ziyaret ederek Ashâb-ı Kehf’e olan saygısını ve sevgisini göstermektedir.
Ashâb-ı Kehf duası:
“Allâhümme innî es'elüke bi İslâmi Yemlîhâ ve rağbetihî
ve bi imani Mekselînâ ve kurbetihî
ve bi tevhıydi Mernûş ve hıdmetihî
ve bi ma'rifeti Debernûş ve uzletihî
ve bi şehâdeti Şâzenûş ve rivâyetihî
ve bi ihlâsı Mislînâ ve muvâfakatihî
ve bi iştiyâki Kefeştatayyûş ve ı'tikadihî
ve bi vefâi Kıtmîr ve himayetihî en takdıye hâcetî yâ Kaadıye’l-hâcâti ve yâ mücîbe’d-deavât. Ve sallellâhü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmeıyn.”
- Rızkın celbini isteyenler Ashâb-ı Kehf'in isimlerini yazıp üzerinde taşımalıdır.
- Ziraatın verimli olması için kağıda yazıp bir dal ucuna takarak tarlaya gömülür.
- Yüksek bir makam-mevki talep eden kimse, yine Ashâb-ı Kehf'in isimlerini üzerinde taşımalı ve (aşağıda yazılı olan) Ashâb-ı Kehf duasına devam etmelidir.
- Bu duayı okuyup isimlerini üzerinde taşıyan kimse her türlü korkudan emin olur.
- Ashâb-ı Kehf’in isimleri yazılıp sebepsiz yere ağlayan bebeklerin yatağına asılırsa bi iznillah sükûnet bulurlar.
- Sıtma tutan kimseler yanlarında bu isimleri taşısalar şifa bulurlar.
- Ümmü Sıbyan hastalığı olanlar yanlarında taşımalıdırlar.
- Ayrıca bu isimler temiz bir suya okunup şifa için içilebilir.
- Evde asılı olsa bi iznillah o eve hırsız girmez, yangından emin olur. [Fevaid-i Osmaniyye]
Ashâb-ı Kehf’in adı bereket duası olan “Karınca duası” içinde de zikredilmektedir. Karınca duası çok müşterinin gelmesi için dükkanlara ve iş yerlerine asılmaktadır. Nitekim Kayseri Bedesteni’nin güney yan bölümünde açılan kapının üzerinde Ashâb-ı Kehf’in isimleri yazılıdır. Ashâb-ı Kehf’in uyudukları mağara halk tarafından evlenme, çocuk sahibi olma, bir hastalıktan kurtulma ve bazı dileklerin gerçekleşmesi veya sadece sevap kazanmak amacıyla Allah rızası için Ramazan ayında çokça ziyaret edilmektedir. Diğer zamanlarda da halk burayı sık sık ziyaret ederek Ashâb-ı Kehf’e olan saygısını ve sevgisini göstermektedir.
Ashâb-ı Kehf duası:
“Allâhümme innî es'elüke bi İslâmi Yemlîhâ ve rağbetihî
ve bi imani Mekselînâ ve kurbetihî
ve bi tevhıydi Mernûş ve hıdmetihî
ve bi ma'rifeti Debernûş ve uzletihî
ve bi şehâdeti Şâzenûş ve rivâyetihî
ve bi ihlâsı Mislînâ ve muvâfakatihî
ve bi iştiyâki Kefeştatayyûş ve ı'tikadihî
ve bi vefâi Kıtmîr ve himayetihî en takdıye hâcetî yâ Kaadıye’l-hâcâti ve yâ mücîbe’d-deavât. Ve sallellâhü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmeıyn.”
🌷Efendimiz Hz. Muhammed(sav):”Altın tasla Havza-ı Kevser de ümmetimi bekleyeceğim. Oraya gelenlere ikram edeceğim.” buyurur.
🌷Efendimiz Hz. Muhammed(sav):”Altın tasla Havza-ı Kevser de ümmetimi bekleyeceğim. Oraya gelenlere ikram edeceğim.” buyurur.
➖ Ahir zaman gençlerini görünce elinde ki tası bırakır. Bunu görenler: “Onlara vermeyecek misin ya Rasulullah?” diye sorunca:
“Ahir zamanda alnını secdeye koyan gençlerle arama altın tası koymak istemiyorum. Onlara elimle ikram edeceğim...
➖ Ahir zaman gençlerini görünce elinde ki tası bırakır. Bunu görenler: “Onlara vermeyecek misin ya Rasulullah?” diye sorunca:
“Ahir zamanda alnını secdeye koyan gençlerle arama altın tası koymak istemiyorum. Onlara elimle ikram edeceğim...
Cebrail a.s. peygamber Efendimiz’e Şem’un-el gazi adında birini anlatıp dedi ki; – O kâfirlerle 1000 ay savaştı. Onun silahı devenin çene kemiği idi. Başka silahı yoktu.
Cebrail a.s. peygamber Efendimiz’e Şem’un-el gazi adında birini anlatıp dedi ki; – O kâfirlerle 1000 ay savaştı. Onun silahı devenin çene kemiği idi. Başka silahı yoktu. Her ne zaman bu çene kemiği ile kâfirlere vuracak olsaydı, sayısız kâfir öldürürdü. Her ne zaman susayacak olsa devenin dişleri arasından tarlı su çıkardı. Ondan içerdi. Acıktığı zaman oradan et biterdi. Onu yerdi. Onun hemen her günlük yiyeceği buydu, işi de savaşıp gazi olmaktı. Böylece ömrü 1000 ayı buldu.(83 yıl 4 ay) .Kâfirler onun elinden bizar oldular. Başa çıkamayacaklarını anlayınca onun kadınına başvurdular. O kadın kâfir bir kadındı. Kendisine şöyle dediler; – Eğer sen kocanı öldürecek olursan sana çokça mal vereceğiz. Kadın; – Ben onu öldüremem. Gücüm yetmez. Dedi. Dediler ki; – Biz sana ip verelim, sen onun ellerini ayaklarını uyurken bağla. Bizde onu öldürelim. Kadında Şem’un uykudayken, ellerini ayaklarını o iple sıkı sıkı bağladı. Şem’un uyandığı zaman sordu .– Beni kim bağladı? Kadın; – Ben bağladım ki senin kuvvetini deneyeyim dedi. Şem’un elini şöyle bir gerdi ipleri parça parça etti. Bundan sonra kâfirler zincir getirdiler. Kadını da onu zincirle bağladı. Şem’un uyandığı zaman sordu;-beni kim bağladı? Kadın; -ben bağladım ki senin kuvvetini deneyeyim dedi. Şem’un elini şöyle bir gerdi. Zinciri parça parça etti. Sonra şem un şöyle dedi. – Ey kadınım! Ben Allah’ın veli kullarından biriyim. Dünyalık işlerden hiç biri beni alt edemez şu saçım müstesna. Ben ancak onunla bağlanabilirim. Şem unun uzunca saçı vardı. Kadın onun dediğini duydu. Şem un uyuduğu zaman kadın onun saç örgülerini kesti. Şem un’un saç örgüleri 8 bölüktü. Hepsini de kesti. O saç örgüleri o kadar uzundu ki salındığı zaman yere değerdi. Kadın o saç örgülerinin 4 bölüğü ile ellerini bağladı, 4 bölüğü ile de ayaklarını. Bu sırada şem un yine uykudaydı. Uyanınca sordu; – Beni kim bağladı? Kadın yine .– Ben bağladım ki senin kuvvetini deneyeyim, dedi. Şem’un kollarını çok gerdi fakat saç tellerini koparmaya bir türlü gücü yetmedi. Bunun üzerine o kâfir olan kadın, kendi gibi kâfirlere durumu bildirdi. Onlarda gelip şem un’u mezbahalarına götürdüler. Orada bir direk vardı. Şem’un’u o direğe bağladılar. Önce kulaklarını kestiler, gözlerini oydular, dudaklarını kesip dilini kopardılar. Ellerini ayaklarını da parçalayıp vücudundan ayırdılar. Hepsi o yerde toplu halde idiler. Yüce Allah şem un’a vahiy yolu ile sordu; .– Bunlara ne yapmamı istiyorsun? Şem’un dedi ki; – Bana öyle bir kuvvet vermeni istiyorum ki, bu yerin direğini yerinden oynatayım, burası onların üzerine çöksün. Yüce Allah ona istediği kuvveti verdi. Bundan sonra şem un 1000 ay Allah’a ibadet etti. Geceleri namaz kıldı. Gündüzleri oruç tuttu. Allah yolunda kılıç salladı. Ömrünü bu yolda tüketti. Rasülullahın ashabı bu haberi duyunca ağladılar. Şem’un’un durumunu arzuladılar dediler ki; – Ya Rasulallah! Şem’un’un sevabını biliyor musun? Peygamber efendimiz; – Bilemiyorum. Buyurunca peşinden Cenab-ı Hakk Cebrail a.s. vasıtası ile bu sureyi gönderdi ve buyurdu ki;– Ya Muhammed sana ümmetine kadir gecesini verdim. O gecede edilecek ibadet, Şem’un’un 1000 aylık ibadetinden fazilet itibarıyla daha ileridir. Bazı rivayetlerde de Hz. Allah .– Ya Muhammed! Kadir gecesinde kılınacak 2 rekât namaz senin için, ümmetin için, İsrailoğulları zamanında 1000 ay düşmana kılıç çalmaktan daha hayırlıdır. (dürretül vaizin 1165-1167)
Allahım kötü günden kötü geceden kötü arkadaşdan ve kötü komşudan sana sığınırım
Mevsim dua mevsimi
isyan etme dua et
Allahım
borç altında inlemekten düşmanın galip gelmesinden
ve
münafıkların dedikodusundan Sana sığınırım
isyan etme dua et
Allahım
borç altında inlemekten düşmanın galip gelmesinden
ve
münafıkların dedikodusundan Sana sığınırım
Altı haslet vardır ki, câhiller onlarla bilinir:
Altı haslet vardır ki, câhiller onlarla bilinir:
Kızmayı îcâb ettiren ciddî, meşrû bir şey yokken öfkelenmek. Yani, karşılaştığı her kötülükten dolayı insanlara, hayvanlara ve her şeye kızmaktır ki bu, cehâlet alâmetidir.
Faydasız ve boş konuşmak. Akıllı insana, faydasız sözler söylememek, dünyasına veya âhiretine faydalı olacak sözleri söylemek yakışır.
Malını boş yere harcamak. Yani, malını bir ecir ve sevap elde edemeyeceği yere harcamak.
Herkesin yanında sırrını ifşâ etmek.
Her insana güvenmek.
Dostunu, düşmandan ayıramamak. Yani, kişinin dostunu bilip, ona itâat etmesi, düşmanını da bilip, ondan kaçınması gerekir. En büyük düşman şeytandır. Onun emirlerine asla itâat etmemek lâzımdır. (Tenbîhü’l-Gâfilin)
Kızmayı îcâb ettiren ciddî, meşrû bir şey yokken öfkelenmek. Yani, karşılaştığı her kötülükten dolayı insanlara, hayvanlara ve her şeye kızmaktır ki bu, cehâlet alâmetidir.
Faydasız ve boş konuşmak. Akıllı insana, faydasız sözler söylememek, dünyasına veya âhiretine faydalı olacak sözleri söylemek yakışır.
Malını boş yere harcamak. Yani, malını bir ecir ve sevap elde edemeyeceği yere harcamak.
Herkesin yanında sırrını ifşâ etmek.
Her insana güvenmek.
Dostunu, düşmandan ayıramamak. Yani, kişinin dostunu bilip, ona itâat etmesi, düşmanını da bilip, ondan kaçınması gerekir. En büyük düşman şeytandır. Onun emirlerine asla itâat etmemek lâzımdır. (Tenbîhü’l-Gâfilin)
7 HALDE SU İÇİLMEZ :
1 - Banyodan sonra su içilmez, içilirse organlar yaşlanır.
2 - Acı yedikten sonra su içilmez, içilirse reflü, gastrid ve bağırsak rahatsızlığı yapar.
3 - Uyku arasında içilmez, çünkü beyni etkiler.
4 - Meyveden sonra içilmez, içilirse asit ortaya çıkar.
5 - Koşup yorulduktan sonra içilmez, karaciğer ve dalak büyür.
6 - Tatlı yedikden sonra: şeker yükselmesine sebep olur.
7 - Kustuktan sonra içilirse vebaya sebep olur...
2 - Acı yedikten sonra su içilmez, içilirse reflü, gastrid ve bağırsak rahatsızlığı yapar.
3 - Uyku arasında içilmez, çünkü beyni etkiler.
4 - Meyveden sonra içilmez, içilirse asit ortaya çıkar.
5 - Koşup yorulduktan sonra içilmez, karaciğer ve dalak büyür.
6 - Tatlı yedikden sonra: şeker yükselmesine sebep olur.
7 - Kustuktan sonra içilirse vebaya sebep olur...
SU İÇİLEN HALLER :
1 - Et yedikten sonra su içilir.
2 - Yağlı yedikten sonra su içilir
3 - Korkunca su içilir.
4 - Yemekten önce su içilir.
2 - Yağlı yedikten sonra su içilir
3 - Korkunca su içilir.
4 - Yemekten önce su içilir.
ATASÖZÜ :
Ye yağlıyı iç suyu donarsa donsun,
Ye tatlıyı içme suyu yanarsa yansın.
Ye tatlıyı içme suyu yanarsa yansın.
* * *
1 BARDAK SUDA 7 SÜNNET VAR :
1) Besmele İle İçmek,
2) Oturarak İçmek,
3) Sağ Elle İçmek,
4) Üç Yudumla İçmek,
5) Bardağa Üflememek,
6) Aile Arasında da Olsa İkram Etmek,
7) Bitirince ELHAMDÜLİLLAH Demek...
2) Oturarak İçmek,
3) Sağ Elle İçmek,
4) Üç Yudumla İçmek,
5) Bardağa Üflememek,
6) Aile Arasında da Olsa İkram Etmek,
7) Bitirince ELHAMDÜLİLLAH Demek...
* * *
SU İÇME ADABI :
1– Su bardak ve benzeri bir kaba konularak "besmele" çekilerek içilir.
2– Su ayakta ve yatarak vaziyette içilmez.
3–Su içmeye başlamadan önce suyun bulunduğu kabı kontrol edilmeli.
4–Su içerken, su kabından su akmamasına, damlamamasına dikkat edilmeli.
5–Su içerken nefes almamaya, geğirmemeye dikkat edilmeli.
6–Suyu üç yudumda içmeli. Birinci yudum az, ikinci yudum orta, üçüncü yudum da kanaat edinceye kadar olmalı.
7–Su içtikten sonra "elhamdülillah" denilmeli. Daha makbul olanı ilk yudumdan sonra "elhamdülillah" ikinci yudumdan sonra "elhamdülillahı Rabbil âlemin" üçüncü yudumdan sonrada "elhamdülillahı Rabbil alemin, errahmanır rahim" denilir.
2– Su ayakta ve yatarak vaziyette içilmez.
3–Su içmeye başlamadan önce suyun bulunduğu kabı kontrol edilmeli.
4–Su içerken, su kabından su akmamasına, damlamamasına dikkat edilmeli.
5–Su içerken nefes almamaya, geğirmemeye dikkat edilmeli.
6–Suyu üç yudumda içmeli. Birinci yudum az, ikinci yudum orta, üçüncü yudum da kanaat edinceye kadar olmalı.
7–Su içtikten sonra "elhamdülillah" denilmeli. Daha makbul olanı ilk yudumdan sonra "elhamdülillah" ikinci yudumdan sonra "elhamdülillahı Rabbil âlemin" üçüncü yudumdan sonrada "elhamdülillahı Rabbil alemin, errahmanır rahim" denilir.
* * *
SÜNNETE GÖRE SU İÇME USULÜ :
Suyumuzu ağız tadıyla içerken
“Sünnet olan su içme tarzı nasıldır? Bazıları ayakta içilen suyu hemen çıkarın, ondan hayır gelmez diyorlar. Doğru mudur?”
“Sünnet olan su içme tarzı nasıldır? Bazıları ayakta içilen suyu hemen çıkarın, ondan hayır gelmez diyorlar. Doğru mudur?”
Yediğimiz ve içtiğimiz şeylerde dikkat edeceğimiz en mühim nokta, helâl olmasıdır. Boğazdan—maazallah—haram bir lokma geçtiği anlaşılırsa bu tükürülmeli, çıkarılmalı veya kusulmalıdır. Haram lokmadan hayır gelmez. Bu tamam.
Fakat ayakta su içmek bu derece değil. Aksi takdirde ölçüsüzlük ve dengesizlik olur.
Fakat ayakta su içmek bu derece değil. Aksi takdirde ölçüsüzlük ve dengesizlik olur.
Yediğimiz ve içtiğimiz şeyler helâl olmak kaydıyla sünnette olan hususları uyguladığımızda sünnet sevabı kazanırız. Fakat sünneti farz gibi algılayamayız ve anlatamayız. Sünnet teşvik edilmelidir; fakat zorlama yapılmamalı, uygulaması kişinin tercihine bırakılmalıdır.
Su içmenin tek farzı vardır: Suyun helâlinden olması. Nitekim Cenâb-ı Hak “Size verilen nimetlerden hesaba çekileceksiniz”2 buyurmuştur.
Su içmenin sünnetlerine gelince:
1- Suyu hızlı değil, yavaş içmek.
Hazret-i Ali (ra) bildirmiştir: Peygamber Efendimiz (asm): “Su içtiğinizde emerek için, ağzınıza dökercesine içmeyin”3 buyurmuştur.
2- Suyu bir defada değil, iki veya üç defada içmek ve içerken içine nefes vermemek.
Ebû Katâde (ra) bildirmiştir: Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Sizden biriniz su içtiğinde su kabına üflemesin.”4
Ebû Saîd (ra) anlatmıştır: Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Su bardağını ağzından uzaklaştır, sonra nefes al.”5
Ebû Saîd (ra) anlatmıştır: Resûlullah Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Su bardağını ağzından uzaklaştır, sonra nefes al.”5
3- Suyu mümkünse oturarak içmek, mümkün değilse ayakta içmek.
Ebû Said el-Hudrî, Resûlullah’ın (asm) suyu ayakta dikilerek içmeyi yasakladığını bildirmiştir.6
Fakat Hazret-i Ali’den (ra) gelen bir rivayet de şöyledir: Hazret-i Ali (ra) Kûfe mescidinin kapısında ayakta su içti ve şöyle dedi: “Bazı kimseler birisinin ayakta su içtiğini fena görürler. Hâlbuki ben Peygamber Efendimiz’in (asm) benim içtiğimi gördüğünüz gibi su içtiğini gördüm.”7
Fakat Hazret-i Ali’den (ra) gelen bir rivayet de şöyledir: Hazret-i Ali (ra) Kûfe mescidinin kapısında ayakta su içti ve şöyle dedi: “Bazı kimseler birisinin ayakta su içtiğini fena görürler. Hâlbuki ben Peygamber Efendimiz’in (asm) benim içtiğimi gördüğünüz gibi su içtiğini gördüm.”7
4- Suyu sağ eliyle içmek.
İbn-i Ömer (ra) bildirmiştir: Resûl-i Ekrem Efendimiz (asm) buyurdu ki: “Biriniz yemek yediği zaman sağ eli ile yesin. İçtiği zaman da sağ eliyle içsin. Çünkü şeytan sol eli ile yer, sol eli ile içer.”8
5- Suyu içerken “Bismillahirrahmanirrahîm” demek. İçtikten sonra Allah’a hamd etmek, yani “Elhamdülillah” demek.
Ebû Hüreyre (ra) uzunca bir hadisin sonunda bildirmiştir: “Resûlullah (asm) süt kâsesini aldı, Besmele çekti, içti ve Allah’a hamd etti.”9
Ömer ibn-i Seleme (ra) bildirmiştir: Ben Resûlullah’ın (asm) terbiyesinde bulunuyordum. Yemek yerken elim yemek kabının her tarafında dolaşırdı. Resûlullah (asm) bana: “Çocuğum! Allah’ın adını an. Sağ elinle ye ve sana yakın olan taraftan ye” buyurdu.10
Ömer ibn-i Seleme (ra) bildirmiştir: Ben Resûlullah’ın (asm) terbiyesinde bulunuyordum. Yemek yerken elim yemek kabının her tarafında dolaşırdı. Resûlullah (asm) bana: “Çocuğum! Allah’ın adını an. Sağ elinle ye ve sana yakın olan taraftan ye” buyurdu.10
6- Suyu aile içinde de olsa, ikram etmek:
İrbad bin Sâriye (ra) bildirmiştir: Allah Resûlü (asm) şöyle buyurdu: “Erkek hanımına su dahi içirse ondan sevap kazanır.”11
Dipnotlar:
1- 2- Tekâsür Sûresi: 8; 3- Câmiü’s-Sağîr, 1/392; 4- A.g.e., 1/294; 5- a.g.e., 1/38; 6- Müslim, Eşribe, 114; 7- Buhârî, Eşribe, 7/200; 8- Müslim, Eşribe, 105; 9- Tirmizî, Kıyâmet, 2595; 10- Tirmizî, Eşribe, 108; 11- A.g.e., 1/380
Îsâ Aleyhisselâm, Sanki Bir Aslan Kovalıyormuş Gibi Dağa Doğru Kaçıyordu. Birisi Ardından Koşup Dedi ki:
▬ “Ey Peygamber, Hayrola! Peşinde Kimse Yok, Neden Böyle Kuş Gibi Kaçıyorsun?”
Îsâ Aleyhisselâm Öyle Hızlı Koşmaktaydı ki, Acelesinden Cevap Bile Veremedi. Adam da Onun Ardı Sıra Koşmaya Başladı. Arkasından Bağırdı:
▬ “Allah Rızâsı İçin Biraz Dur da Söyle, Neden Kaçıyorsun? Arkanda Kovalayan Yokken, Neden Böyle Yapıyorsun?”
▬ “Bir Ahmaktan Kaçıyorum!” Dedi Îsâ Aleyhisselâm, “Benim Yolumu Kesme de, Kendimi Kurtarayım...”
▬ “Körün Gözlerini, Sağırın Kulağını Açan Sen Değil misin?”
▬ “Evet, Benim.”
▬ “Ölüleri Diriltmiyor musun?”
▬ “Evet...”
▬ “Öyleyse Kimden Korkuyorsun?”
▬ “Allah’ın Adına Yemin Olsun ki, İsm-i A’zam’ı Köre Okudum Gözleri Açıldı, Sağıra Okudum Duydu, Ölüye Okudum Dirildi Fakât Ahmağın Gönlüne Yüzlerce Kere Okudum Fayda Vermedi!”
▬ “Bunun Hikmeti Ne? Neden Ahmağa Tesir Etmiyor?”
▬ “Ahmaklık Allah’ın Kahrıdır. Hastalık, Körlük, Sağırlık Kahır Değildir, Bir İptiladır. İptila Acınacak Bir Şeydir. Ona Allah da, Kul da Acır Fakât Ahmaklık Ahmağa da, Onunla Konuşana da Zarar Verir. Ahmağa Çâre Bulmanın İmkânı Yok...”
Toprak Suyu Nasıl Yavaş-Yavaş Çekerse, Ahmak da İnsanın Dinini Böyle Çalar...
[Hazreti Mevlana’dan Hikâyeler]
Rivâyet Edilir ki, Kıyâmet Günü Ümmet-i Muhammed’in Âlimlerinden Bir Zât Getirilip, Allahû Teâlâ Hazretlerinin Huzurunda Durdurulur. Allahû Teâlâ Hazretleri, Cebrâil Aleyhisselâm’a Buyurur ki, “Ey Cebrâil! Onun Elinden Tutup, Muhammed’e Götür...”
Rivâyet Edilir ki, Kıyâmet Günü Ümmet-i Muhammed’in Âlimlerinden Bir Zât Getirilip, Allahû Teâlâ Hazretlerinin Huzurunda Durdurulur. Allahû Teâlâ Hazretleri, Cebrâil Aleyhisselâm’a Buyurur ki, “Ey Cebrâil! Onun Elinden Tutup, Muhammed’e Götür...”
Cebrâil Aleyhisselâm, Onun Elinden Tutup Rasülullah Sallallâhû Aleyhi ve Sellem Efendimizin Yanına Götürür. Rasül-u Ekrem, O Sırada Havz-ı Kevser’in Yanında Olup, İnsanlara Bardaklarla Su Dağıtmaktadır. Yanına Getirilen Âlime ise Avucu ile Su Verir. Bunu Gören İnsanlar, “Ey Allah’ın Rasülu! İnsanlara Bardaklarla Su Veriyorsun. Buna ise Avucun ile Su Verdin?” Derler. Rasülullah Aleyhisselâm da, “Evet, Bu Zâta Avucumla Su İçiriyorum. Çünkü İnsanlar Dünyâda Ticaretle Meşgûl iken, Bu İlimle Meşgûl idi...” Buyurur.
Sonra, Sırât Köprüsünden Geçmesi Emrolunur. Sırât Köprüsünün Altında, Ona Birisi, “Ey Filân! Beni Kurtar...” Diye Seslenir. Âlim Ona, “Sen Kimsin?” Diye Sorar. O da, “Ben, Senin Dostlarındanım.” Der. Bunun Üzerine Âlim Olan Zât da Allahû Teâlâ Hazretlerine Niyâz Ederek, “Yâ Rabb! Arkadaşımı Bağışla...” Der. Bunun Üzerine Allahû Teâlâ Hazretleri de, O Kimseyi Âlim Zâtın Yanına Çıkarır.
[Nevâdir-i Kalyubî]
Zamanında Fevkalâde Güzel Fakât Çok Azgın Bir Kadın Vardı.
Mansur-u Ammar Der ki; Benîisrail Zamanında Fevkalâde Güzel Fakât Çok Azgın Bir Kadın Vardı. Güzelliği ile Halkı Aldatır, Ortaya Fitne Salardı. Evinin Kapısını Dâima Açık Bırakırdı. Kapının Tam Karşısında Bir Sedir Üzerinde Açık Saçık Otururdu. Geleni Geçeni de Fitneye Sokardı. Bu Kadını Kim Görse Âşık Olurdu. Onun Tuzağına Düşer ve Bir Daha Görebilmek İçin Her Defasında Bir Altın Verirlerdi.
O Şehirde Gâyet Bir Âbid Yaşıyordu. Bir Gün Nasıl Olduysa, Yolu Bu Kadının Evi Önüne Düştü. Geçip Giderken de Gözü Ânsızın O Güzel Kadına İlişti. Bir Müddet Gözünü Ondan Ayıramadı ve Birçokları Gibi, O da Bu Afiştenin Fitnesi Tuzağına Düştü. Hemen Evine Gitti ve Nefsi ile Mücahedeye Başladı Fakât Baktı ki Mücahede ile Nefsini Yenemiyor, Bu Defa Allahû Teâlâ’ya Yalvarıp Yakarmağa Başladı Fakât Ne Çare ki, Gönlünü Kadından Bir Türlü Ayıramıyordu. Nesi Var Nesi Yoksa Hepsini Sattı ve Eline Geçen Altınları Alarak, Doğruca O Kadının Kapısına Gitti ve Şöyle Dedi:
▬ “Ey Dilber! Şu Altınların Hepsini Al ve Beni Bir Gece Vaslın ile Bağrında Kamuran Eyle...”
Fettan Kadın Altınları Aldı ve Biçare Âşığa Bir Zaman Tâyin Etti ve O Saatte Gelmesini Söyledi. Sözleşilen Saate Kadar Aşk Ateşi ile Yanıp Tutuşan Biçare, Nihâyet Sevdiği Kadının Evine Gitti ve İçeriye Alındı. Kadın Kendisini Sedirin Üzerine Oturttu. Eli Ayağı Titreyen Bedbaht Âşık, Kadına El Atar Atmaz İçerisine Allah Korkusu Düştü ve Gönlüne, “Sen Âbid ve Zâhid Bir Kişi Olasın, Meşâyih Önünde Tevbe Etmiş Bulunasın, Bunca Yıldır İbâdet ve Taâtten Ayrılmayasın da, Sonunda Gelip Bir Kötü Kadının Kapısına Düşesin. Allah’tan Korkmaz ve Peygamberden Utanmaz mısın? Allahû Teâlâ Senin Şu Çirkin ve Kötü Hâlini Görmüyor mu?” İlhâmı Geldi. Korkusundan Bütün Vücûdu Ürperdi ve Titremeğe Başladı. Rengi Değişti, Sararıp Soldu. Kadın, Onun Bu Hâlini Görerek Sordu:
▬ “Ey Sofi! Sana Ne Oldu ki Böyle Titriyorsun?”
Biçare Sofi, Güçlükle Cevap Verdi:
▬ “Ey Hâtun! İçime Allah Korkusu Düştü. İzin Ver, Varıp Gideyim, Sana Verdiğim Altınlar da Sana Helâl Olsun...”
Dedi ve Yürüdü. Kadın Arkasından Seslendi:
▬ “Dur Hele, Adın Ne, Evin Nerede?”
Adamcağız, Arkasına Bile Bakmadan, Adını ve Evinin Yerini Söyleyerek, Hızlı-Hızlı Oradan Uzaklaştı.
Âbid Ağlayarak Evine Geldi ve Kendi Hâliyle Uğraşmaya Başladı. Bu Zâtın Tevbesi ve Korkusu, O Günâhkâr Kadına da Tesir Etti ve İçerisine Korku Düştü, O da Ağlayarak, “Vâh Bana ki, O Sofinin Bu İlk Günâhı idi. Oysa Benim Ömrüm Hep Günâhlarla Geçti. Onun Korktuğu Rabbi, Benim de Rabbim Değil midir? Benim Sonum Nerelere Varır...” Diye İnleyerek Evinin Kapısını Kapattı. Bütün Açık Saçık Elbiselerini Sattı Sırtına Eski Elbiseler Giyerek İbâdet ve Taâte Başladı.
Aradan Hayli Zaman Geçti, Kadın Kendisine, “Gidip Şu Benim Tevbe Etmeme Sebep Olan Zâtı Göreyim.” Dedi ve Kalktı, Gitti. Yol Boyunca da Kendisini Helâlliğe Kabûl Edip Etmeyeceğini Düşünüyor ve İçinden Bunu Temenni Ediyordu. O Zâtın Kapısına Geldi, Bir Hizmetçi Kendisine Kapıyı Açtı ve Efendisinin Evde Olduğunu Haber Verdi. Kadın:
▬ “Bir Hayırlı Niyet ile Geldim. Lütfetsin, Kapıya Kadar Teşrif Buyursun...”
Dedi. O Zât Kapıya Gelip de Kendisini Yoldan Çıkaran Kadını Karşısında Görünce, Bir Haykırdı ve Oracığa Düşüp Can Verdi.
Kadın, Bu Hâli Görünce Büsbütün Perişân Oldu. Kendisini Kınadı, “O Bir Kere Tevbesini Bozduğu İçin Korkusundan Can Verdi. Sen ise Bunca Defadır Tevbeni Bozdun. Hiç Aldırış Etmiyorsun!” Diye Söylenerek Evine Gitti.
Neticede, O Zâtın Gâyet Sâlih Bir Kardeşi Vardı. Kadın Onunla Evlendi ve On Çocukları Oldu. Kadın, Bütün Malını ve Mülkünü Allah İçin Kocasına Bağışladı. Çocuklarının Hepsi de Âlim ve Sâlih Birer İnsan Oldular.
Kardeş... Tevbe Üzerinde Gâyet Sıkı Durmak Lâzımdır. Can Vermeli Fakât Tevbeyi Bozmamalıdır. Öylesine Tevbe Etmelidir ki, O Tevbe Bereketiyle, Birçokları da Tevbeye Gelsinler.
Hazreti Ömer-ül-Faruk Radiyallâhû Anh Buyururlar ki; Tevbeyi Öyle Etmelidir ki, Kendisi Yargılandıktan Başka, Tevbe Bereketiyle Başkaları da Yargılanmalı ve Bağışlanmalıdır.
Hazreti Ali Kerremallâhû Vechehu ve Radiyallâhû Anh Efendimiz de Buyurmuşlardır ki; Tevbe midir O ki, Yalnız Sahibini Kurtarır? Tevbe Ona Derler ki, Onun Tevbesi Bereketiyle Birçokları da Kurtulabilsinler!
O Şehirde Gâyet Bir Âbid Yaşıyordu. Bir Gün Nasıl Olduysa, Yolu Bu Kadının Evi Önüne Düştü. Geçip Giderken de Gözü Ânsızın O Güzel Kadına İlişti. Bir Müddet Gözünü Ondan Ayıramadı ve Birçokları Gibi, O da Bu Afiştenin Fitnesi Tuzağına Düştü. Hemen Evine Gitti ve Nefsi ile Mücahedeye Başladı Fakât Baktı ki Mücahede ile Nefsini Yenemiyor, Bu Defa Allahû Teâlâ’ya Yalvarıp Yakarmağa Başladı Fakât Ne Çare ki, Gönlünü Kadından Bir Türlü Ayıramıyordu. Nesi Var Nesi Yoksa Hepsini Sattı ve Eline Geçen Altınları Alarak, Doğruca O Kadının Kapısına Gitti ve Şöyle Dedi:
▬ “Ey Dilber! Şu Altınların Hepsini Al ve Beni Bir Gece Vaslın ile Bağrında Kamuran Eyle...”
Fettan Kadın Altınları Aldı ve Biçare Âşığa Bir Zaman Tâyin Etti ve O Saatte Gelmesini Söyledi. Sözleşilen Saate Kadar Aşk Ateşi ile Yanıp Tutuşan Biçare, Nihâyet Sevdiği Kadının Evine Gitti ve İçeriye Alındı. Kadın Kendisini Sedirin Üzerine Oturttu. Eli Ayağı Titreyen Bedbaht Âşık, Kadına El Atar Atmaz İçerisine Allah Korkusu Düştü ve Gönlüne, “Sen Âbid ve Zâhid Bir Kişi Olasın, Meşâyih Önünde Tevbe Etmiş Bulunasın, Bunca Yıldır İbâdet ve Taâtten Ayrılmayasın da, Sonunda Gelip Bir Kötü Kadının Kapısına Düşesin. Allah’tan Korkmaz ve Peygamberden Utanmaz mısın? Allahû Teâlâ Senin Şu Çirkin ve Kötü Hâlini Görmüyor mu?” İlhâmı Geldi. Korkusundan Bütün Vücûdu Ürperdi ve Titremeğe Başladı. Rengi Değişti, Sararıp Soldu. Kadın, Onun Bu Hâlini Görerek Sordu:
▬ “Ey Sofi! Sana Ne Oldu ki Böyle Titriyorsun?”
Biçare Sofi, Güçlükle Cevap Verdi:
▬ “Ey Hâtun! İçime Allah Korkusu Düştü. İzin Ver, Varıp Gideyim, Sana Verdiğim Altınlar da Sana Helâl Olsun...”
Dedi ve Yürüdü. Kadın Arkasından Seslendi:
▬ “Dur Hele, Adın Ne, Evin Nerede?”
Adamcağız, Arkasına Bile Bakmadan, Adını ve Evinin Yerini Söyleyerek, Hızlı-Hızlı Oradan Uzaklaştı.
Âbid Ağlayarak Evine Geldi ve Kendi Hâliyle Uğraşmaya Başladı. Bu Zâtın Tevbesi ve Korkusu, O Günâhkâr Kadına da Tesir Etti ve İçerisine Korku Düştü, O da Ağlayarak, “Vâh Bana ki, O Sofinin Bu İlk Günâhı idi. Oysa Benim Ömrüm Hep Günâhlarla Geçti. Onun Korktuğu Rabbi, Benim de Rabbim Değil midir? Benim Sonum Nerelere Varır...” Diye İnleyerek Evinin Kapısını Kapattı. Bütün Açık Saçık Elbiselerini Sattı Sırtına Eski Elbiseler Giyerek İbâdet ve Taâte Başladı.
Aradan Hayli Zaman Geçti, Kadın Kendisine, “Gidip Şu Benim Tevbe Etmeme Sebep Olan Zâtı Göreyim.” Dedi ve Kalktı, Gitti. Yol Boyunca da Kendisini Helâlliğe Kabûl Edip Etmeyeceğini Düşünüyor ve İçinden Bunu Temenni Ediyordu. O Zâtın Kapısına Geldi, Bir Hizmetçi Kendisine Kapıyı Açtı ve Efendisinin Evde Olduğunu Haber Verdi. Kadın:
▬ “Bir Hayırlı Niyet ile Geldim. Lütfetsin, Kapıya Kadar Teşrif Buyursun...”
Dedi. O Zât Kapıya Gelip de Kendisini Yoldan Çıkaran Kadını Karşısında Görünce, Bir Haykırdı ve Oracığa Düşüp Can Verdi.
Kadın, Bu Hâli Görünce Büsbütün Perişân Oldu. Kendisini Kınadı, “O Bir Kere Tevbesini Bozduğu İçin Korkusundan Can Verdi. Sen ise Bunca Defadır Tevbeni Bozdun. Hiç Aldırış Etmiyorsun!” Diye Söylenerek Evine Gitti.
Neticede, O Zâtın Gâyet Sâlih Bir Kardeşi Vardı. Kadın Onunla Evlendi ve On Çocukları Oldu. Kadın, Bütün Malını ve Mülkünü Allah İçin Kocasına Bağışladı. Çocuklarının Hepsi de Âlim ve Sâlih Birer İnsan Oldular.
Kardeş... Tevbe Üzerinde Gâyet Sıkı Durmak Lâzımdır. Can Vermeli Fakât Tevbeyi Bozmamalıdır. Öylesine Tevbe Etmelidir ki, O Tevbe Bereketiyle, Birçokları da Tevbeye Gelsinler.
Hazreti Ömer-ül-Faruk Radiyallâhû Anh Buyururlar ki; Tevbeyi Öyle Etmelidir ki, Kendisi Yargılandıktan Başka, Tevbe Bereketiyle Başkaları da Yargılanmalı ve Bağışlanmalıdır.
Hazreti Ali Kerremallâhû Vechehu ve Radiyallâhû Anh Efendimiz de Buyurmuşlardır ki; Tevbe midir O ki, Yalnız Sahibini Kurtarır? Tevbe Ona Derler ki, Onun Tevbesi Bereketiyle Birçokları da Kurtulabilsinler!
CİNLERDEN KORUNMA DUASI
CİNLERDEN KORUNMA DUASI
TÜRKÇE MEALİ . “Alemlerin Rabbi olan Allah’ın Resulü Muhammed’in hayır dışında bir şey için evlere gelen tüm ziyaretçilere, sakinlere ve Salihlere fermandır.
TÜRKÇE MEALİ . “Alemlerin Rabbi olan Allah’ın Resulü Muhammed’in hayır dışında bir şey için evlere gelen tüm ziyaretçilere, sakinlere ve Salihlere fermandır.
Ya Rahman! Biz ve size geniş haklar tanınmıştır. Eğer sen çok tutkun bir aşık veya izinsiz giren bir tacir ya da hakkı arayan bir kişi yahut iptale çalışan biri isen işte Allah’ın kitabı gerçekten bize ve size karşı hakkı konuşmaktadır.
“Biz yaptıklarınızı şüphesiz bir bir kaydediyoruz.” (Casiye 29’dan) “Elçilerimiz yapmakta olduğunuz hileleri yazmaktadır.” (Yunus 21’den)
“Biz yaptıklarınızı şüphesiz bir bir kaydediyoruz.” (Casiye 29’dan) “Elçilerimiz yapmakta olduğunuz hileleri yazmaktadır.” (Yunus 21’den)
Artık bu fermanın sahibini terk edin ve puta tapanlara, Allah’tan başka ilah olduğunu iddia edenlere gidin.
“O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O’nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O’nundur ve siz ancak O’na döndürüleceksiniz.” (Kasas 88) “Mağlup olacaklardır. Ha, Mim” (Mü’min 1) “Yardım göremeyecekler. Ha, Mim ‘Ayn Sin Kaf” (Şura 1-2) “Allah düşmanları dağıldı ve Allah’ın hucceti (hedefine) ulaştı. Güç ve kuvvet ancak Yüce ve Büyük olan Allah iledir. ‘Onlara karşı Allah sana yetecektir. O ziyade işitendir, hakkıyla bilendir’” (Bakara 137’den)
İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri, *Kadir Gecesi’nin kaçıncı gece olduğunu*, Ramazân-ı Şerîf’in ilk gününe göre şöyle tesbit etmiştir.
🔘 *Ramazân-ı Şerîf*:
▪▶ Pazar günü girerse, 28’i 29’a bağlayan gece.
▪▶ *Pazartesi günü girerse, 20’yi 21’e bağlayan gece*.
▪▶ Salı günü girerse, 26’yı 27’ye bağlayan gece.
▪▶ Çarşamba günü girerse, 18’i 19’a bağlayan gece.
▪▶ Perşembe günü girerse, 24’ü 25’e bağlayan gece.
▪▶ Cuma günü girerse, 16’yı 17’ye bağlayan gece.
▪▶ Cumartesi günü girerse, 22’yi 23’e bağlayan gece.
▪▶ Pazar günü girerse, 28’i 29’a bağlayan gece.
▪▶ *Pazartesi günü girerse, 20’yi 21’e bağlayan gece*.
▪▶ Salı günü girerse, 26’yı 27’ye bağlayan gece.
▪▶ Çarşamba günü girerse, 18’i 19’a bağlayan gece.
▪▶ Perşembe günü girerse, 24’ü 25’e bağlayan gece.
▪▶ Cuma günü girerse, 16’yı 17’ye bağlayan gece.
▪▶ Cumartesi günü girerse, 22’yi 23’e bağlayan gece.
🔘 İmâm-ı Şa’rânî Hazretleri *30 sene Kadir Gecesi’yle bu usûle göre* müşerref olmuşlardır.
🔘 Birçok evliyâ, bu usûlle Kadir Gecesi’ni bulmuşlardır. *Kadir Gecesi’nin bu ay içerisinde hangi gece olduğunun gizlenmesi, müminlerin her geceyi Kadir Gecesi bilip, her gece çokça ibâdet etmeleri içindir*. Bir çok alime göre kadir gecesi 27. Gece olmakla beraber müminlerin uyanık olup 20. günden sonraki tüm tek geceleri veya her gecesini kadir gecesi gibi ihya etmesi lazımdır. Yani bu gece kadir gecesi olması muhtemel olan gecelerde biridir. Uyanık olmak icap eder.
▪Kadir Gecesi’nde hava berrâk ve güzel olur.
▪O gece her şey Hz. Allâh’a secde eder.
▪Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır.
▪Müminler, aff-ı ilâhî ve mağfiret-i sübhâniyeye mazhar olurlar.
[Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neş.]
▪O gece her şey Hz. Allâh’a secde eder.
▪Denizlerin suyu bir an için tatlılaşır.
▪Müminler, aff-ı ilâhî ve mağfiret-i sübhâniyeye mazhar olurlar.
[Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neş.]
🔘 Bu hesaba göre Ramazân-ı şerîf hangi gün girerse girsin, *Kadir Gecesi, cumartesiyi pazara bağlayan geceye isâbet etmektedir*.
🔘 Ramazân-ı şerîfin ikinci yarısındaki *iki adet cumartesi gününden* (17, 19 gibi tek sayılı gecelerden) *biri Kadir Gecesi olabilir*.
*RAMAZAN-I ŞERİF’İN İKİNCİ YARISINDAKİ İKİ CUMARTESİ GECESİNDEN TEK SAYILI GECE BU GECE. İHYASINDAN GÂFİL OLMAYALIM İNŞALLAH*. Bu gecenin feyzinden ve berekatindan tam istifade edebilmek temennisiyle hayırlı feyizli bereketli kandiller.Hz Allah Bütün ibadet ve hayırlarınızı kabul buyursun.Kandilimiz mübarek olsun*.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)