23 Mayıs 2019 Perşembe

Tevâtür, kelime olarak ağızdan ağıza yayılma, kuvvetli ve yaygın haber demektir. Mütevâtir haber de, yalan üzerine ittifakı düşünülemeyen bir topluluğun verdiği haberdir. (Ömeru’n-Nesefî, Metnü Akâid,

Görüntünün olası içeriği: yazı
"KUR’ÂN–I KERİM
Fıkıh usûlüne dâir ilimler ıstılâhında, “Kitap” adıyla da anılan Kur’ân-ı Kerim’in târifi şöyledir:
“Allah Teâlâ’dan Hz. Muhammed’e (s.a.v.) Arapça olarak indirilmiş, ondan bize tevâtür(1) yoluyla nakledilmiş, Mushaflar’da yazılı, okunması ile ibâdet edilen, beşerin benzerini getirmekten âciz kaldığı, Fâtiha sûresi ile başlayıp Nâs sûresi ile sona eren nazm-ı İlâhî’dir.”
Aslında Kur’ân-ı Mecîd’in târife bile ihtiyacı yoktur. Zira Kur’an denilince ne kastedildiğini hemen herkes bilir. Ancak Usûl-i fıkıh âlimleri; namazda neyin okunmasının câiz olup olmadığı, hüküm istinbâtında (ortaya koymakta) neyin kaynak sayılıp sayılmayacağı, neyi inkâr edenin küfre girip girmeyeceği belli olsun diye, “Kitâb”ın târifi üzerinde hassâsiyetle durmuşlardır." alıntı
(1) Tevâtür, kelime olarak ağızdan ağıza yayılma, kuvvetli ve yaygın haber demektir. Mütevâtir haber de, yalan üzerine ittifakı düşünülemeyen bir topluluğun verdiği haberdir. (Ömeru’n-Nesefî, Metnü Akâid,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder