17 Eylül 2019 Salı

Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri her halükarda ilmîlikten uzaklaşmamış yapılanları mutlaka ilmî temele oturtmuştur. Umumiyetle şifahî kültüre dayanan tasavvufî yapılanmaları“kitabîliğe” mesned teşkil ettirmişlerdir. Bunda da, mürşid-i kamilliği yanında birincilikle bitirdiği Medresetül Mütehassısinin (Süleymaniye Medresesi) Hadis ve Tefsir Şubesi müderrisliğinde bulunmasının payı büyüktür. İlaveten Medresetül Kuzatta da (Hukuk Fakültesi) tahsilini yapıp diplomasını iyi derece ile alıp kadılık (hakimlik) rütbesine de ulaşmışlardır. Böylelikle devrinin aklî ve naklî ilimlerinde en yüksek dereceyi ihraz etmişlerdir. Bu özellikleri, belki de mürşidlerin içinde onu farklı kılmaktadır. Kur’an’ı Kerim’i en kısa zamanda okumayı öğreten, Elif Cüzü’nden başka kitap yazmamıştır. Bir zamanlar Akaid dersi okuturken başlattığı Takrir yazdırma işinden vazgeçmiş talebelerine şöyle demiştir: “Duydum ki bazıları, hocalarının yazdığı kitabı okumak, her şeye yeter diyorlarmış ve yerine göre Kur’an’dan üstün tutuyorlarmış. Ben talebelerimin bu sapıklığa düşmelerinden korkarım. Her ilim yazılıdır. Ben anahtarını size okutuyorum.” İslamiyeti, tercüme kitaplardan yahut kendi yazdığı eserlerden öğretmek yerine, Hz. Ali’nin (r.a) hazırladığı Emsile’den başlayarak, bütün büyük ulemanın bilhassa Osmanlı medreselerinin takip ettiği Temel ders kitapları vasıtasıyla İslamiyeti kaynağından, orijinal dilinden Arapçadan okutmuş ve öğretmiştir. ÖŞÜR farizasını Türkiye’de yeniden ihya için çalışmıştır. “Öşür” tıpkı zekat gibi Allah’ın emridir. Ziraat mahsulünden “onda bir” olarak verilir. Osmanlı tarihi boyunca bu ilahi emre uyulmuştur. Sultan Abdulhamid Han’dan sonra devlet öşrü kendisi toplayıp fakirlere vermek yerine bazı komisyonculara satmıştır. Onlara “aşar” adı verilmiştir. Bunlar vatandaşa zulmetmişlerdir. Bu zulüm yüzünden de öşür unutturulmuştur.

Fotoğraf açıklaması yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder