leleri yapmağa sevk eder. Namazı, vaktin geldiğini bilerek ve evvel vaktinde kılmalıdır.
4 - Haramdan sakınmalıdır. Helal yiyenin duası makbuldür.
5 - Evliyâ-yı kiramdan birini vesile ederek, dua etmelidir.
Hindistan âlimlerinden Muhammed bin Ahmed Zâhid, (Tergîb-üs-salât) kitabının elli-dördüncü faslında, Farisi olarak diyor ki, (hadîs-i şerifte (Duanın kabul olması için, iki şey lazımdır: Birincisi, duayı ihlâs ile yapmalıdır. İkincisi, yediği ve giydiği helalden olmalıdır. Müminin odasında, haramdan bir iplik varsa, bu odada yaptığı duası, hiç kabul olmaz) buyruldu.) İhlâs, Allahü teâlâdan başka, hiçbir şey düşünmeyip, yalnız Allahü teâlâdan istemektir. Bunun için, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi iman etmek ve ahkâm-ı İslâmiyyeye uymak, bilhassa üzerinde kul hakkı bulunmamak ve beş vakit namazı kılmak lazımdır.
4 - Haramdan sakınmalıdır. Helal yiyenin duası makbuldür.
5 - Evliyâ-yı kiramdan birini vesile ederek, dua etmelidir.
Hindistan âlimlerinden Muhammed bin Ahmed Zâhid, (Tergîb-üs-salât) kitabının elli-dördüncü faslında, Farisi olarak diyor ki, (hadîs-i şerifte (Duanın kabul olması için, iki şey lazımdır: Birincisi, duayı ihlâs ile yapmalıdır. İkincisi, yediği ve giydiği helalden olmalıdır. Müminin odasında, haramdan bir iplik varsa, bu odada yaptığı duası, hiç kabul olmaz) buyruldu.) İhlâs, Allahü teâlâdan başka, hiçbir şey düşünmeyip, yalnız Allahü teâlâdan istemektir. Bunun için, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri gibi iman etmek ve ahkâm-ı İslâmiyyeye uymak, bilhassa üzerinde kul hakkı bulunmamak ve beş vakit namazı kılmak lazımdır.
YALVARARAK VE ĞİZLİCE DUÂ EDİNİZ
Âyet-i Celîle’de -meâlen-: “Rabbinize yalvara yalvara ve gizli olarak duâ ediniz.” (A‘râf Sûresi, âyet 55) buyurulmuştur. Yani evvelâ haddinizi bilip Rabbinizi tanıyınız. Her şeyi yaratanın o, bütün kudretin onun, bütün hayır ve bereketlerin ona âit olduğunu bilin. Gece gündüz her an ona muhtaç olduğunuzu ve onun kulu bulunduğunuzu îtiraf ediniz. Sonra o azamet sâhibine mürâcaata ve ihtiyaçlarınızı doğrudan doğruya taleb ve duâya izinli ve hatta memur bulunduğunuzu biliniz.
Onun ihsânında cimrilik olmadığını ve fakat yaratmak ve takdir etmekte mutlak hâkim olduğundan her talebinizi yerine getirmeye mecbur olmaktan münezzeh bulunduğunu da biliniz ve ona göre ondan dilekler dileyiniz, arzu ve hâcetlerinizi isteyiniz.
İsteyiniz amma pervâsızca veya bağırıp çağırmakla değil, tâzim ile yalvararak ve bütün bir ihlâs ile gizli münâcât hâlinde isteyiniz. Zîra Allâhü Teâlâ duâ etmeyenleri sevmediği gibi duâda haddini aşanları da sevmez, onların duâlarına icâbet etmez.
Duâ, âciz olan kulun, kâdir olan Allah’tan arzu ve ihtiyaçlarını ciddiyetle talep ve ricâ etmesi demektir. Öyleyse duâ eden, fiilen, sözle yahut hâl ile yalvarmalı, duâda ihlâslı ve ciddiyyet üzere olmalıdır. Hadîs-i şerîfte: “Siz ne bir sağıra ne de bir gâibe duâ ediyorsunuz. Her hâlde her söylediğinizi işiten ve size en yakın olan zâta duâ ediyorsunuz.” Binâenaleyh duâyı gizli yapmak vâcib değilse de en azından mendûbdur.
Duâda haddi aşmamalıdır. Lâyık olmayan bir şeyi istemek, meselâ mûcize talep etmek veyahut günah olan şeyler istemek duâda haddi aşmaktır.
Bir hadîs-i şerîfte Resûlullah Efendimiz (s.a.v.): “Allâhım, senden cenneti ve ona yaklaştıran sözü ve işi dilerim, cehennemden ve ona yaklaştıran söz ve işten de sana sığınırım, demesi kişiye duâ olarak kâfîdir” buyurmuştur. (Elmalılı, Hak Dîni Kur’ân Dili Tefsîri, Fazilet Neşriyat)


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder