NEDEN UMRE'YE GİDEYİM Kİ?
1. Bitmeyen Dünya dertlerini bir kenara bırakıp, akıp giden hayatımızın muhasebesini yapmak için bir fırsattır UMRE! Binlerce yıldır milyonlarca kişinin tavaf ettiği BEYTULLAH'ta öyle bir enerji vardır ki; hiçbir sorun bırakmaz kafamızda. Tekrar kendimize getirir bizi! Anlarız ki, biz olmasak ta yürür her iş! Dünya Cenderesinden kurtarıp kendimize zaman ayırma fırsatı buluruz burada. Öyle bir huzur vardır ki BEYTULLAH'ta 10 seans terapi alsak asla yakalayamayız o huzuru!
2. KABE'I MUAZZAMANIN nin etrafında Tavaf yaparken hayatın ne kadar hızlı aktığının farkına varırız! Dünya dertlerine bir süreliğine dur deyip, sakin kafayla en önemli kararları alma fırsatını yakalarız Rabbimizin huzurunda! Ömrümüzü, başkaları ya da Dünyalık için harcamayı bırakıp, artık ihtiyacımız kadar çalışıp, kendimiz için yaşamaya karar veririz.
3. UMRE yaparken sadece iki parça bez olur üzerimizde. İç çamaşırı bile yoktur. Allah'ın Evinde (BEYTULLAH), anamızdan doğduğumuz gibi yanımıza hiçbir şey olmadan çıkarız Rab'bimizin huzuruna. Sonra birden farkına varırız ki; ihtiyacımızdan fazla Dünya malının bize hiçbir faydası yok. Mısır'da hazineleri ile gömülen Firavunlar gelir aklımıza; o hazinelerin de ne kadar faydası olduysa sahibine, haram-helal demeden biriktirdiklerimizin de bize o kadar faydası olacaktır ahirette! Sonra birden, geçmiş yaşantımız gelir aklımıza. Geçmişte yaptığımız yanlışlarımıza pişman olup, bir daha hiç kimseye asla haksızlık yapmamaya Rabbimize söz veririz. Çünkü biliriz ki; ihtiyaçtan fazla dünyalık biriktirmenin bize hiçbir faydası yok, çektiğimiz çile ve girdiğimiz günahlardan başka!
4. Allah katında herkesin eşit olduğunu görüp rahatlarız orada. Herkesin üzerinde bembeyaz iki parça bez olur sadece. İster kral olsun, ister gariban bir köylü, ister Dünya'nın en zengini olsun, ister evsiz bir miskin! Herkesin üzerinde aynı iki bez vardır! Akşam yemeği de çoğu zaman sadece birkaç hurma ile zemzemdir. Allah katında üstünlüğün mal, mülk, makam, mevkii, güzellik ya da fiziki güçle olmadığını görüp rahatlarsınız!
5. Makam, şöhret, mal, mülk sahibi insanlar, Allah katında sadece bir kul olduğunun farkına varır ve omuzundaki onca yükten kurtularak huzura ederler.
6. Orası "Mescidi Haram"dır! Orada savaşmak, kavga etmek, kötü söz söylemek, birine maddi/manevi zarar vermek Allah tarafından yasaklanmıştır. Orada herkes başkasına zarar vermemeye azami özen gösterir! Siyahıyla, beyazıyla, sarışınıyla, kumralıyla herkes kardeştir. Herkes birbirine birşeyler ikram eder, yardımcı olurlar. Kimse aç kalmaz ve 72 buçuk milletten insanlar barış içerisinde, kardeşçe yaşarlar!
7. Sonra Safa ile Merve tepesine gelirsiniz. Hz. Hacer Annemizin oğlu İsmail'le bir damla su bulmak için çırpınması gelir aklımıza! Rabbimizin bize ne büyük nimetler sunduğunu idrak ederiz zemzemi kana kana içerken! Çölün ortasında, sadece oradan çıkan Zemzemin binlerce yıldır hem orada kullanıldığı, hem de Dünya'nın her tarafına gittiği halde asla bitmediğini, onu içen kişilerin açlığını, rahatsızlıklarını da hissetmediğini ve de asla böbreklere inip idrar olmadığını öğrendiğimizde herşeye Kadir Rabbimize bir kez daha şükrederiz!
8. Sonra Nur Dağına çıkar, Rabbimizin ilk emrinin (oku) geldiği Hira Mağarası'ndan Kabe'yi seyretme mutluluğuna kavuşuruz! Resulullah Efendimiz'in zaman zaman yaptığı gibi; hayatın, Dünya'nın ve tüm yaşantımızın bir muhasebesini yaparız burada! Rabbimizin "oku" emrini -bize- verildiğini hayal eder, ne kadar az okuduğumuzun farkına varır, tüm mahçubiyetimizle Rabbimizin "oku" emrine uyacağımıza söz veririz bir kez daha! Biliriz ki okuduğumuzda hayatımız bir başka güzelleşecek...
9. Sevr Mağarasına geldiğimizde; Resulullah efendimizin ve ilk müslümanların sırf müslüman oldukları için ne zorluklar yaşadıkları, ne çileler çektikleri gelir aklımıza! Ancak Allah dilerse ve bizler de azimle gayret gösterirsek yenilemeyecek zorluğun kalmayacağını bir kez daha idrak ederiz! Oysa biz ne şanslı kullarız, herşey hazır sunuldu önümüze...
10. Adem (AS) babamız ile Havva annemizin kavuştuğu Arafat'a vardığımızda; samimi edilen dualarımızın mutlaka kabul göreceğini iliklerimize kadar hissederiz. Ne kadar yanlışımız, günahımız olursa olsun, samimi bir pişmanlık ve dua ile affolunmayacak günah olmadığını biliriz çünkü. Yaşantımızı tekrar gözden geçirir, yanlışlarımıza tüm samimiyetimizle tövbe ederiz ve yaşantımızı düzeltmek için kavi bir söz veririz Rabbimize...
11. Duaların geri dönmediği bir başka yer de Müzdelife'dir. Orada yaptığımız dualardan sonra affolunmanın büyük ümidiyle geçeriz Mina'ya...
12. Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. Hacer Annemizin yaşadığı büyük imtihanları ancak Mina'da idrak ederiz. Onların canları ve evlatları ile yaşadıkları büyük imtihan ile bizim imtihanımızı kıyaslandığımızda ne kadar çok şükrederiz Rabbimize?
13. Hani derler ya; UMRE sadece yaşanır, anlatılamaz! Oraya samimi niyetle giden, dualar eden herkes, daha oradayken dualarının bir kısmının kabul olduğunu görür, bir kez daha aşık olur o kutsal beldelere! Ve daha ayrılmadan bir özlem kaplar yüreğini, tekrar vuslatın hayallerini kurmaya başlar...
14. Mekke'den ayrılmanın hüznü ile Medine'de Peygamber Efendimize kavuşmanın mutluluğu birbirine karışır Medine yolunda. Medine'de ilk olarak ecdadımızın yaptırdığı yeşil kubbe karşılar bizi! Orada Alemlere rahmet olarak yaratılan Resulullah Efendimize kavuşmanın inanılmaz heyecanı kaplar içimizi!
15. Peygamber efendimizin; "Kim gönlünde beni ziyaretten başka hiçbir düşünce bulunmaksızın beni ziyarete gelirse kıyamet günü ona şefaatçi olmak benim üzerimde bir hak olur" müjdesi ile O'nun huzurunda olmanın mutluluğunu yaşarız. O'nu selamlarken başka hiçbir şey geçmez aklımızdan! Tıpkı bir aşıkın Maşukuna kavuşması gibi. Selamlamanın arkasından bir köşeye çekilip uzun uzun dualar ederiz. Dışarıya çıkıp yeşil kubbeyi seyrederken aklımızdan neler geçmez ki? Mecnun'un Leyla'sına, Kerem' in Aslı'sına kavuşması gibi bir şey! O aşkla, o sevgiyle gözyaşlarına hakim olmak ne mümkün?
16. İki Cihan Serveri Efendimizin evini gördüğümüzde bir başka şaşırırız! 80-100 metrekare tek katlı, toprak bir evden başkası değil o kutlu Peygamber efendimizin! Anlarız ki, Acıkmadan sofraya oturmayan, tam olarak doymadan sofradan kalkan, sofrasında sadece tek çeşit yemek bulunan Efendimiz'in çok mütevazi bir yaşantısı varmış! İşte sağlıklı yaşamın formülü!
17. Birgün Resulullah efendimiz hasır üzerinde uyurken, Hz. Ömer gelir, dayanamaz bu duruma ve gözünden iki damla yaş akar! Efendimiz uyandığında sorar; "neden üzgünsün" diye. O da cevap verir; "başka hükümdarlar saraylarda yaşarken sen kuru bir hasır üzerinde uyuyorsun". Efendimiz bunun üzerine; "Üzülme ya Ömer! İstemez misin, Dünya onların ahiret bizim olsun!" Gayet mütevazi bir yaşantı ile bütün servetini ümmeti için harcayan Efendimiz'e saygı ve sevgimiz bir kat daha artar orada! O zaman anlarsınız Dünya'da gelmiş geçmiş en çok sevilen kişinin neden Peygamber Efendimiz olduğunu!
18. Yeşil halı serilerek ayrılmış Peygamber efendimizin namaz kıldırdığı Ravza'sına girip, orada namaz kılma, dua etme şansına erişmiş iseniz eğer; o mutluluğun tarifi yoktur! Çünkü Efendimiz; "burada namaz kılan Cennet'te benimle birlikte namaz kılmış gibidir" buyurmuştur. Düşünün bir kere, o müjdeye nail olan birisi artık Dünya'da haksızlık yapabilir mi? Kul hakkı yiyebilir mi?
19. Resulullah efendimizden sonra Hz. Ebubekir'i selamlarız. Efendimize karşı dostluğu, sadakati ile öne çıkan ilk Halife Hz. Ebubekir'in o muhteşem hayatı bir film şeridi gibi geçer gözümüzün önünden! Rabbim "hepimize Dünya'da da öyle gerçek dostlar nasip eylesin" diye dua ederiz.
20. Sonra adaletin sembolü Hz. Ömer'i selamlarız. O anda, devlet başkanı iken hutbeye çıkan halife Hz Ömer'e; "önce sırtındaki entarinin hesabını ver, sonra hutbeye çık" diyen vatandaşa hesap vermesi, makamında devlet işlerini görmediği zaman devlet mumunu söndürüp kendi mumunu yakması ve onun yaşantısındaki pek çok adaletin zirvanası olay gelir aklımıza! Zaman tünelinden geçerek o dönemde gidip, O'nun adaletini yaşamak isteriz!
21. Son olarak Ravza'da Cesaretin, güzel ahlakın, tevazunun, kul hakkına riayetin, aynı zamanda da güç ve kuvvetin" sembolü Hz.Ali'yi selamlarız. Hz Ali sevgisi bir başkadır bizde; hani daha çocukken, Peygamber efendimize suikast haberi aldıklarında onun yatağına yaratarak ölüm riskinin seve seve göze almıştı! Peygamber Efendimiz de onu bir başka severdi. Başkaları onu kıskandığında, çağırmıştı mescide; "biri sana kötülük etse ne yaparsın ya Ali" diye sorduğunda, "iyilikle karşılık veririm" demişti. Efendimiz tekrar aynı soruyu sorduğunda; Hz Ali aynı cevabı verir ve "kıyamete kadar bu soruyu sorsan ben yine aynı cevabı veririm" der o gönüller sultanı! Efendimiz de; "işte bu yüzden daha çok severim Ali'yi" der. Heyhaaat! Nerede Hz. Ali'nin hoşgörüsü, nerede havadan ben kapan bizler!
22. Sonra Efendimizin huzurundan ayrılır ahlakın, edebin zirvesine çıkmış üçüncü halife Hz. Osman'ın kabrini ziyaret ederiz Baki Mezarlığında. "Biz nerede hata yaptık ta ahlaki değerlerden bu kadar uzaklaştık", "gençlik neden bu kadar duyarsız?" diye düşünmeden edemeyiz! Üzülürüz sadece.
23. Ecdadımızın kutsal topraklara yaptırdığı onca hizmetleri görüp, ecdadımızla gurur duyarken tekrar, süper güç olduğumuz o günlere dönmenin hayalini kurarız, ülkemiz için, insanlık için dualar ederiz.
24. Uhut dağını ziyaret ettiğimizde, dehasına bir kez daha hayran kalırken, Efendimizin emrine uymamanın bizim için felaket olacağını derinden hissederiz.
25. Hendek Savaşını dinlerken; peygamber efendimizin istişareye ne kadar değer verdiğini öğreniriz ve ortak aklın asla hata yapmayacağının bilincine varırız.
26. Umre boyunca çok değişik kültürden insanları tanır, insanlara karşı hoşgörülü olmayı öğreniriz!
27. Dünya'da pek çok turistik yapıyı görmüş biri olarak şunu da söylemeden geçemeyeceğim; Hem Mescidi Haram, hem Mescidi Nebevî mimari yapı olarak ta en meşhur binalardan çok daha mükemmel özellikli eserler!
28. Bütün bu saydıklarım sebepler bir yana HAC ve UMRE Allah rızasını kazanmak için yapılır! Peygamber Efendimiz (SAV) Hadis-i bu konudaki Şeriflerinde şöyle buyurmuştur;
“Hac ve umre yapanlar Alllah’ın misafirleridir. O’dan bir şey isterlerse , onlara cevap verir. Af isterlerse , onları affeder.”
“Ramazan ayında yapılan umre, hacca denktir.”
“Bir umre, diğer umreye kadar arada işlenenler için kefarettir. Hacc-ı Mebrur’un (kabul edilmiş haccın) karşılığı cennetten başka bir şey değildir”
“Hacla umrenin arasını birleştirin. Zira bunlar tıpkı körüğün demirdeki pislikleri temizlemesi gibi günahları temizler.”
29. UMRE'mizi tamamlamaya yakın beynimizde ne fırtınalar esmeye, kafamıza deli deli sorular gelmeye başlar; Peygamber Efendimizin; "kızım Fatıma babanın peygamberliğine güvenme! Seni ancak kendi yaptıkların kurtarır" hadisi şerifi o kadar ağır gelir ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendi yaşantımızı mutlaka düzeltmemiz gerektiği bir mıh gibi kafamıza çakılır orada!..
30. Devlet malından bir hırka çalanın, şehit olsa bile Cennet'e giremeyeceğini öğrenen bir kişi, kamu malina, yetim hakkına göz dikebilir miydi hiç?
31. Hani birgün zekat memurları devlet için topladığı zekatın yanında kabul ettikleri hediyeleri Peygamber Efendimiz gördüğünde; memurlara; "siz zekat memuru olmasaydınız yine size o hediyeler verilir miydi?" diye sorduğunda, "Hayır" cevabını alınca, memurlara, "O zaman bunlar da size haramdır" cevabını vermişti. Hep kendi yaşantımızı sorgularız orada!
32. Elbette herkes, kendi yaşantısına göre çok önemli kararlar alır HAC veya UMRE'sinin sonunda. Ancak genel olarak; ibadetlerimizi düzenli olarak yapmaya başlamak, "ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" diyen Efendimiz'in ümmeti olarak daha güzel ahlaklı olmak, kul hakkına riayet etmek, dürüst olmak, gıybet etmemek, iftira atmamak, çalışarak helalinden kazanmak, insanlara, hayvanlara, hatta bitkilere asla zarar vermemek ve yani dahi iyi insan olarak yaşamak hac Umre sonunda hepimizin aldığı ortak kararlarımızdan sır! Rabbim bu kararlarımıza uyabilmeyi, bu mükemmel duyguları yaşayabilmek için tekrar tekrar bu mübarek topraklara gelebilmeyi nasip eylesin cümlemize
2. KABE'I MUAZZAMANIN nin etrafında Tavaf yaparken hayatın ne kadar hızlı aktığının farkına varırız! Dünya dertlerine bir süreliğine dur deyip, sakin kafayla en önemli kararları alma fırsatını yakalarız Rabbimizin huzurunda! Ömrümüzü, başkaları ya da Dünyalık için harcamayı bırakıp, artık ihtiyacımız kadar çalışıp, kendimiz için yaşamaya karar veririz.
3. UMRE yaparken sadece iki parça bez olur üzerimizde. İç çamaşırı bile yoktur. Allah'ın Evinde (BEYTULLAH), anamızdan doğduğumuz gibi yanımıza hiçbir şey olmadan çıkarız Rab'bimizin huzuruna. Sonra birden farkına varırız ki; ihtiyacımızdan fazla Dünya malının bize hiçbir faydası yok. Mısır'da hazineleri ile gömülen Firavunlar gelir aklımıza; o hazinelerin de ne kadar faydası olduysa sahibine, haram-helal demeden biriktirdiklerimizin de bize o kadar faydası olacaktır ahirette! Sonra birden, geçmiş yaşantımız gelir aklımıza. Geçmişte yaptığımız yanlışlarımıza pişman olup, bir daha hiç kimseye asla haksızlık yapmamaya Rabbimize söz veririz. Çünkü biliriz ki; ihtiyaçtan fazla dünyalık biriktirmenin bize hiçbir faydası yok, çektiğimiz çile ve girdiğimiz günahlardan başka!
4. Allah katında herkesin eşit olduğunu görüp rahatlarız orada. Herkesin üzerinde bembeyaz iki parça bez olur sadece. İster kral olsun, ister gariban bir köylü, ister Dünya'nın en zengini olsun, ister evsiz bir miskin! Herkesin üzerinde aynı iki bez vardır! Akşam yemeği de çoğu zaman sadece birkaç hurma ile zemzemdir. Allah katında üstünlüğün mal, mülk, makam, mevkii, güzellik ya da fiziki güçle olmadığını görüp rahatlarsınız!
5. Makam, şöhret, mal, mülk sahibi insanlar, Allah katında sadece bir kul olduğunun farkına varır ve omuzundaki onca yükten kurtularak huzura ederler.
6. Orası "Mescidi Haram"dır! Orada savaşmak, kavga etmek, kötü söz söylemek, birine maddi/manevi zarar vermek Allah tarafından yasaklanmıştır. Orada herkes başkasına zarar vermemeye azami özen gösterir! Siyahıyla, beyazıyla, sarışınıyla, kumralıyla herkes kardeştir. Herkes birbirine birşeyler ikram eder, yardımcı olurlar. Kimse aç kalmaz ve 72 buçuk milletten insanlar barış içerisinde, kardeşçe yaşarlar!
7. Sonra Safa ile Merve tepesine gelirsiniz. Hz. Hacer Annemizin oğlu İsmail'le bir damla su bulmak için çırpınması gelir aklımıza! Rabbimizin bize ne büyük nimetler sunduğunu idrak ederiz zemzemi kana kana içerken! Çölün ortasında, sadece oradan çıkan Zemzemin binlerce yıldır hem orada kullanıldığı, hem de Dünya'nın her tarafına gittiği halde asla bitmediğini, onu içen kişilerin açlığını, rahatsızlıklarını da hissetmediğini ve de asla böbreklere inip idrar olmadığını öğrendiğimizde herşeye Kadir Rabbimize bir kez daha şükrederiz!
8. Sonra Nur Dağına çıkar, Rabbimizin ilk emrinin (oku) geldiği Hira Mağarası'ndan Kabe'yi seyretme mutluluğuna kavuşuruz! Resulullah Efendimiz'in zaman zaman yaptığı gibi; hayatın, Dünya'nın ve tüm yaşantımızın bir muhasebesini yaparız burada! Rabbimizin "oku" emrini -bize- verildiğini hayal eder, ne kadar az okuduğumuzun farkına varır, tüm mahçubiyetimizle Rabbimizin "oku" emrine uyacağımıza söz veririz bir kez daha! Biliriz ki okuduğumuzda hayatımız bir başka güzelleşecek...
9. Sevr Mağarasına geldiğimizde; Resulullah efendimizin ve ilk müslümanların sırf müslüman oldukları için ne zorluklar yaşadıkları, ne çileler çektikleri gelir aklımıza! Ancak Allah dilerse ve bizler de azimle gayret gösterirsek yenilemeyecek zorluğun kalmayacağını bir kez daha idrak ederiz! Oysa biz ne şanslı kullarız, herşey hazır sunuldu önümüze...
10. Adem (AS) babamız ile Havva annemizin kavuştuğu Arafat'a vardığımızda; samimi edilen dualarımızın mutlaka kabul göreceğini iliklerimize kadar hissederiz. Ne kadar yanlışımız, günahımız olursa olsun, samimi bir pişmanlık ve dua ile affolunmayacak günah olmadığını biliriz çünkü. Yaşantımızı tekrar gözden geçirir, yanlışlarımıza tüm samimiyetimizle tövbe ederiz ve yaşantımızı düzeltmek için kavi bir söz veririz Rabbimize...
11. Duaların geri dönmediği bir başka yer de Müzdelife'dir. Orada yaptığımız dualardan sonra affolunmanın büyük ümidiyle geçeriz Mina'ya...
12. Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. Hacer Annemizin yaşadığı büyük imtihanları ancak Mina'da idrak ederiz. Onların canları ve evlatları ile yaşadıkları büyük imtihan ile bizim imtihanımızı kıyaslandığımızda ne kadar çok şükrederiz Rabbimize?
13. Hani derler ya; UMRE sadece yaşanır, anlatılamaz! Oraya samimi niyetle giden, dualar eden herkes, daha oradayken dualarının bir kısmının kabul olduğunu görür, bir kez daha aşık olur o kutsal beldelere! Ve daha ayrılmadan bir özlem kaplar yüreğini, tekrar vuslatın hayallerini kurmaya başlar...
14. Mekke'den ayrılmanın hüznü ile Medine'de Peygamber Efendimize kavuşmanın mutluluğu birbirine karışır Medine yolunda. Medine'de ilk olarak ecdadımızın yaptırdığı yeşil kubbe karşılar bizi! Orada Alemlere rahmet olarak yaratılan Resulullah Efendimize kavuşmanın inanılmaz heyecanı kaplar içimizi!
15. Peygamber efendimizin; "Kim gönlünde beni ziyaretten başka hiçbir düşünce bulunmaksızın beni ziyarete gelirse kıyamet günü ona şefaatçi olmak benim üzerimde bir hak olur" müjdesi ile O'nun huzurunda olmanın mutluluğunu yaşarız. O'nu selamlarken başka hiçbir şey geçmez aklımızdan! Tıpkı bir aşıkın Maşukuna kavuşması gibi. Selamlamanın arkasından bir köşeye çekilip uzun uzun dualar ederiz. Dışarıya çıkıp yeşil kubbeyi seyrederken aklımızdan neler geçmez ki? Mecnun'un Leyla'sına, Kerem' in Aslı'sına kavuşması gibi bir şey! O aşkla, o sevgiyle gözyaşlarına hakim olmak ne mümkün?
16. İki Cihan Serveri Efendimizin evini gördüğümüzde bir başka şaşırırız! 80-100 metrekare tek katlı, toprak bir evden başkası değil o kutlu Peygamber efendimizin! Anlarız ki, Acıkmadan sofraya oturmayan, tam olarak doymadan sofradan kalkan, sofrasında sadece tek çeşit yemek bulunan Efendimiz'in çok mütevazi bir yaşantısı varmış! İşte sağlıklı yaşamın formülü!
17. Birgün Resulullah efendimiz hasır üzerinde uyurken, Hz. Ömer gelir, dayanamaz bu duruma ve gözünden iki damla yaş akar! Efendimiz uyandığında sorar; "neden üzgünsün" diye. O da cevap verir; "başka hükümdarlar saraylarda yaşarken sen kuru bir hasır üzerinde uyuyorsun". Efendimiz bunun üzerine; "Üzülme ya Ömer! İstemez misin, Dünya onların ahiret bizim olsun!" Gayet mütevazi bir yaşantı ile bütün servetini ümmeti için harcayan Efendimiz'e saygı ve sevgimiz bir kat daha artar orada! O zaman anlarsınız Dünya'da gelmiş geçmiş en çok sevilen kişinin neden Peygamber Efendimiz olduğunu!
18. Yeşil halı serilerek ayrılmış Peygamber efendimizin namaz kıldırdığı Ravza'sına girip, orada namaz kılma, dua etme şansına erişmiş iseniz eğer; o mutluluğun tarifi yoktur! Çünkü Efendimiz; "burada namaz kılan Cennet'te benimle birlikte namaz kılmış gibidir" buyurmuştur. Düşünün bir kere, o müjdeye nail olan birisi artık Dünya'da haksızlık yapabilir mi? Kul hakkı yiyebilir mi?
19. Resulullah efendimizden sonra Hz. Ebubekir'i selamlarız. Efendimize karşı dostluğu, sadakati ile öne çıkan ilk Halife Hz. Ebubekir'in o muhteşem hayatı bir film şeridi gibi geçer gözümüzün önünden! Rabbim "hepimize Dünya'da da öyle gerçek dostlar nasip eylesin" diye dua ederiz.
20. Sonra adaletin sembolü Hz. Ömer'i selamlarız. O anda, devlet başkanı iken hutbeye çıkan halife Hz Ömer'e; "önce sırtındaki entarinin hesabını ver, sonra hutbeye çık" diyen vatandaşa hesap vermesi, makamında devlet işlerini görmediği zaman devlet mumunu söndürüp kendi mumunu yakması ve onun yaşantısındaki pek çok adaletin zirvanası olay gelir aklımıza! Zaman tünelinden geçerek o dönemde gidip, O'nun adaletini yaşamak isteriz!
21. Son olarak Ravza'da Cesaretin, güzel ahlakın, tevazunun, kul hakkına riayetin, aynı zamanda da güç ve kuvvetin" sembolü Hz.Ali'yi selamlarız. Hz Ali sevgisi bir başkadır bizde; hani daha çocukken, Peygamber efendimize suikast haberi aldıklarında onun yatağına yaratarak ölüm riskinin seve seve göze almıştı! Peygamber Efendimiz de onu bir başka severdi. Başkaları onu kıskandığında, çağırmıştı mescide; "biri sana kötülük etse ne yaparsın ya Ali" diye sorduğunda, "iyilikle karşılık veririm" demişti. Efendimiz tekrar aynı soruyu sorduğunda; Hz Ali aynı cevabı verir ve "kıyamete kadar bu soruyu sorsan ben yine aynı cevabı veririm" der o gönüller sultanı! Efendimiz de; "işte bu yüzden daha çok severim Ali'yi" der. Heyhaaat! Nerede Hz. Ali'nin hoşgörüsü, nerede havadan ben kapan bizler!
22. Sonra Efendimizin huzurundan ayrılır ahlakın, edebin zirvesine çıkmış üçüncü halife Hz. Osman'ın kabrini ziyaret ederiz Baki Mezarlığında. "Biz nerede hata yaptık ta ahlaki değerlerden bu kadar uzaklaştık", "gençlik neden bu kadar duyarsız?" diye düşünmeden edemeyiz! Üzülürüz sadece.
23. Ecdadımızın kutsal topraklara yaptırdığı onca hizmetleri görüp, ecdadımızla gurur duyarken tekrar, süper güç olduğumuz o günlere dönmenin hayalini kurarız, ülkemiz için, insanlık için dualar ederiz.
24. Uhut dağını ziyaret ettiğimizde, dehasına bir kez daha hayran kalırken, Efendimizin emrine uymamanın bizim için felaket olacağını derinden hissederiz.
25. Hendek Savaşını dinlerken; peygamber efendimizin istişareye ne kadar değer verdiğini öğreniriz ve ortak aklın asla hata yapmayacağının bilincine varırız.
26. Umre boyunca çok değişik kültürden insanları tanır, insanlara karşı hoşgörülü olmayı öğreniriz!
27. Dünya'da pek çok turistik yapıyı görmüş biri olarak şunu da söylemeden geçemeyeceğim; Hem Mescidi Haram, hem Mescidi Nebevî mimari yapı olarak ta en meşhur binalardan çok daha mükemmel özellikli eserler!
28. Bütün bu saydıklarım sebepler bir yana HAC ve UMRE Allah rızasını kazanmak için yapılır! Peygamber Efendimiz (SAV) Hadis-i bu konudaki Şeriflerinde şöyle buyurmuştur;
“Hac ve umre yapanlar Alllah’ın misafirleridir. O’dan bir şey isterlerse , onlara cevap verir. Af isterlerse , onları affeder.”
“Ramazan ayında yapılan umre, hacca denktir.”
“Bir umre, diğer umreye kadar arada işlenenler için kefarettir. Hacc-ı Mebrur’un (kabul edilmiş haccın) karşılığı cennetten başka bir şey değildir”
“Hacla umrenin arasını birleştirin. Zira bunlar tıpkı körüğün demirdeki pislikleri temizlemesi gibi günahları temizler.”
29. UMRE'mizi tamamlamaya yakın beynimizde ne fırtınalar esmeye, kafamıza deli deli sorular gelmeye başlar; Peygamber Efendimizin; "kızım Fatıma babanın peygamberliğine güvenme! Seni ancak kendi yaptıkların kurtarır" hadisi şerifi o kadar ağır gelir ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendi yaşantımızı mutlaka düzeltmemiz gerektiği bir mıh gibi kafamıza çakılır orada!..
30. Devlet malından bir hırka çalanın, şehit olsa bile Cennet'e giremeyeceğini öğrenen bir kişi, kamu malina, yetim hakkına göz dikebilir miydi hiç?
31. Hani birgün zekat memurları devlet için topladığı zekatın yanında kabul ettikleri hediyeleri Peygamber Efendimiz gördüğünde; memurlara; "siz zekat memuru olmasaydınız yine size o hediyeler verilir miydi?" diye sorduğunda, "Hayır" cevabını alınca, memurlara, "O zaman bunlar da size haramdır" cevabını vermişti. Hep kendi yaşantımızı sorgularız orada!
32. Elbette herkes, kendi yaşantısına göre çok önemli kararlar alır HAC veya UMRE'sinin sonunda. Ancak genel olarak; ibadetlerimizi düzenli olarak yapmaya başlamak, "ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim" diyen Efendimiz'in ümmeti olarak daha güzel ahlaklı olmak, kul hakkına riayet etmek, dürüst olmak, gıybet etmemek, iftira atmamak, çalışarak helalinden kazanmak, insanlara, hayvanlara, hatta bitkilere asla zarar vermemek ve yani dahi iyi insan olarak yaşamak hac Umre sonunda hepimizin aldığı ortak kararlarımızdan sır! Rabbim bu kararlarımıza uyabilmeyi, bu mükemmel duyguları yaşayabilmek için tekrar tekrar bu mübarek topraklara gelebilmeyi nasip eylesin cümlemize
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder