Mustafa Arabacı
Alverlı efe hz talebesi Şerafettin tibu anlatıyor
***"Süleyman Hilmi Tunahan"***
Efendi’nin vaazlarına da gider miydiniz?
Süleyman Efendi’nin de çok elini öptüm. Uzun boylu heybetli bir zattı. Osmanlı hanedanına benziyordu. O “aziz olun” diye çok dua ederdi. Beyazıt’ta, Süleymaniye’de, diğer merkez camilerde vaaz ederdi. Ben onun vaazlarını hiç kaçırmazdım. İlk defa onu Beyazıt’ta dinledim, o gün çok ağladım. Çıktı kürsüye, tabi her halinden belliydi ne olduğu… Diyanet o yıllarda ona karşıydı. Müftülerin, hocaların onunla pek araları yoktu. O kürsüye çıkınca hocalar öyle bağıra bağıra Kur’an okumaya başladılar ki göreceksin. Köşelerden nasıl bağıra bağıra okuyorlar. Konuşturmak istemiyorlardı, protesto ediyorlardı yani… Ben o zamanlar gençtim, sinir oldum onlara… Bir işaret gelse gidip boyunlarına binecektim. Onun sevenleri de çok kızmıştı o gün...
Mübarek Süleyman Efendi kürsüden ellerini kaldırarak; “Hafız kardeşlerden Allah razı olsun, ben size dua ediyorum” deyince onlar da sustular. Sonra sohbete başladı. Dedi ki: “Eskiden böyle pazar sepetleri vardı, hem içinden ekmek dökülmezdi, hem de içindekini yetim görmezdi. Şimdi delikli torbalar çıkmış fileler; hem ekmeğin ufağı yere dökülüyor hem de yetim görüyor onu, ‘tüh benim babam olsaydı bana da alırdı ondan’ diyor.” Bunu duyunca beni bir ağlama aldı. Mendilim de yoktu… Birinden aldım. Sonra katladım, geri verdim, almadı; “koy cebine” dedi.
Rabbim şefaatlerine nail eylesin...
Süleyman Efendi’nin de çok elini öptüm. Uzun boylu heybetli bir zattı. Osmanlı hanedanına benziyordu. O “aziz olun” diye çok dua ederdi. Beyazıt’ta, Süleymaniye’de, diğer merkez camilerde vaaz ederdi. Ben onun vaazlarını hiç kaçırmazdım. İlk defa onu Beyazıt’ta dinledim, o gün çok ağladım. Çıktı kürsüye, tabi her halinden belliydi ne olduğu… Diyanet o yıllarda ona karşıydı. Müftülerin, hocaların onunla pek araları yoktu. O kürsüye çıkınca hocalar öyle bağıra bağıra Kur’an okumaya başladılar ki göreceksin. Köşelerden nasıl bağıra bağıra okuyorlar. Konuşturmak istemiyorlardı, protesto ediyorlardı yani… Ben o zamanlar gençtim, sinir oldum onlara… Bir işaret gelse gidip boyunlarına binecektim. Onun sevenleri de çok kızmıştı o gün...
Mübarek Süleyman Efendi kürsüden ellerini kaldırarak; “Hafız kardeşlerden Allah razı olsun, ben size dua ediyorum” deyince onlar da sustular. Sonra sohbete başladı. Dedi ki: “Eskiden böyle pazar sepetleri vardı, hem içinden ekmek dökülmezdi, hem de içindekini yetim görmezdi. Şimdi delikli torbalar çıkmış fileler; hem ekmeğin ufağı yere dökülüyor hem de yetim görüyor onu, ‘tüh benim babam olsaydı bana da alırdı ondan’ diyor.” Bunu duyunca beni bir ağlama aldı. Mendilim de yoktu… Birinden aldım. Sonra katladım, geri verdim, almadı; “koy cebine” dedi.
Rabbim şefaatlerine nail eylesin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder