26 Haziran 2020 Cuma

ŞER‘-İ ŞERÎF’E YAPIŞMAK İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri, Şerefüddîn Hüseyin isimli zâta tavsiye mâhiyetinde yazmış olduğu bir mektûbunda şöyle buyurmuşlardır: “Ey Allâh’ım! Habîbin Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem) hürmetine dünyayı gözümüzde küçült ve âhireti kalbimizde büyüt. Ey iyiyi, kötüyü ayırt edebilen aziz yavrum! Bu kıymetsiz dünyânın süslerine aldanmaktan ve fânî olan gücüne kuvvetine kapılmaktan sakın. Bütün işlerinde şer‘-i şerîfin muktezâsıyla amel etmeye gayret etmen ve dîn-i mübîn-i İslâm üzere yaşaman sana vâciptir. (Bunun için) evvelâ Ehl-i Sünnet ve Cemâat âlimlerinin görüşlerine göre mutlaka itikâdını tashih etmen, düzeltmen lâzımdır. Çünkü bu zarûrîdir. Hazret-i Allah, onların gayretlerini kabul buyursun. Bundan sonra, bütün gayret dizginlerini, amelî olan fıkhî hükümleri yerine getirmeye sarf etmelisin. Farzları edâ etmeye ihtimamla gayret etmek, helâl ve haram hususunda ise tam bir ihtiyat göstermek (tedbirli olmak) lazım gelir… Hulâsa olarak dünyanın zarar ve ziyanından kurtulana dek şer‘-i şerîfin hükümlerine sımsıkı yapışmak lazımdır. Dünyâyı hakîkaten terk etmek mümkün olmasa bile, hükmen terk etmekte kusur etmemek lâzımdır. Bu hükmen terk ediş ise bütün sözlerinde ve fiillerinde şer‘-i şerîfe sımsıkı yapışmak ile olur. Allâhü Teâlâ (rızâsına) muvaffak buyurucudur. Selâm, hidâyete tâbi olan kimseler üzere olsun.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 2, m. 82)

MEVCÛDÂTIN EN ÜSTÜNÜ -1
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
“Âdem Aleyhisselâm, toprak ile su arasında (henüz çamuru yoğrulmamışken) ben peygamber idim.”
Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mevcûdiyetinden sonra yaratılan herkes -ister kendisinden önce gönderilmiş olan peygamberler ve resuller olsun, ister kendisinden sonra gelecek olan kâmil velîler olsun- tamamı onun vekilleri ve halîfeleridirler. Nitekim Resûlulah Efendimiz (s.a.v.): “Ben, Allâhü Teâlâ’nın nûrundan yaratıldım. Müminler de benim nûrumdan yaratıldılar.” buyurmuşlardır.
O, yaratılmışların en önde gelenidir. Diğer peygamberler ise ona tâbi ve ondan sonradırlar. Nitekim yine hadîs-i şerifte: “Ben yaratılış itibâriyle onların evveli, peygamber olarak gönderilmek itibâriyle de onların sonuncusuyum.” buyurulmuştur.
Resûlullah Efendimize (s.a.v.) hiçbir peygamber dahi denk olamaz. Çünkü o, dünyada kendisinden sonra ve önce gelen mahlûkâtın tamamına gönderilmiştir. Âhirette de bütün herkes onun Livâü’l-Hamd sancağı altında toplanacaktır.
Bütün peygamberlerden, onun zamanına yetişmeleri hâlinde ona îmân etmeleri üzerine mîsak (söz) alındı. Aynı şekilde peygamberler de ümmetlerinden mîsâk aldılar.
“Ben Muhammed’im, ben Ahmed’im.” buyurdular. Muhammed’in mânâsı çok övülen demektir ki bütün gökyüzü ve yeryüzü ehli onu övmüşlerdir. Ahmed’in manası ise başkalarından daha üstün daha güzel hamdeden demektir ki, O, hiç kimsenin övemediği medh ve hamdlerle Allâhü Teâlâ’ya hamd ve senâ etmiş, onu övmüştür.
O, Arş-ı A’lâ’da Ebu’l-Kâsım, semâvâtta Ahmed, yeryüzünde ise Muhammed diye anılır. (Tefsîr-i Rûhu’l-Beyan)
Habersiz geleceksin bir gün biliyorum.
Kapımı çalmadan gireceksin içeri.
Elimde işim,ocakta aşım,gözümde yaşıma bakmadan geleceksin.
Ne haber vereceksin,ne davet edilmeyi bekleyeceksin…
Dünya halen içimdeyken, heveslerim zirvedeyken, hiç bir işim bitmemişken geleceksin.
Hazırlığım yok, umutlarım çokken, belki aç belki tokken geleceksin…
“Biraz bekle”,”biraz dur”,”biraz geç kal” diyemeden, bir şeyler alamadan yanıma, yalnız kalınca bir kabirde neler gerekir? Onları dolduramadan valize, kimseyle vedalaşmadan, son taksitleri yatıramadan…
Oğlumu son kez göremeden, kızımı öpemeden, son sözlerimi diyemeden geleceksin.
İzin bile almadan, ”müsaitmisin” diye sormadan, yaşa başa bakmadan, son lokmayı yutmadan geleceksin.
Anaları evlatsız, evlatları anasız, yiğitleri yarsız bırakansın sen. Gülüşleri yarım, sızıları derin bırakansın sen.
Her yeni ölümle hayatın yalanlığını anlatansın sen.
Kapıyı en çok çalan ama hiç beklenmeyensin.
Davetliler arasında bulunmayansın.
En çok görünen fakat hiç hatırlanmayansın.
Hayallerim sensiz, planlarım sensiz, sensiz kalemim kağıdım, sensiz ekmeğim aşım…
Biliyorum habersiz geleceksin birgün. Her şeye rağmen, tüm unutulmuşluklara, tüm aldanmışlıklara rağmen geleceksin.
Yarım olan, tam olan neyim varsa alıp gideceksin.
Kimseye bildirmeden en sessiz halinle geleceksin; ama giderken nice fırtınalar bırakacaksın ardında…
Ansızın geleceksin bir gün,
En güzel azalarımı çürütmek için, en tatlı varlığımı eritmek için geleceksin.
Yanıma yalnızlığı vererek, bütün pişmanlıkları önüme sererek geleceksin…
🍀 O ansızın, habersiz gelecek olanın şu an geldiğini düşün...
Ve kalbini kırmaman gerekenleri düşün...
Ve tüm sevdiklerimizden ayrılacağını düşün. ..
Hesabını veremeyeceğimiz, yaptığımız veya yapmayı planladığımız iyi veya kötülükleri düşün...
Ve Rabbimizin bize yapmamızı emrettiğini ne kadar yaptım...
Ve Rabbimizin yasaklarından ne kadar sakındım...
DE VE DÜŞÜN ...
SEVGİLİ KARDEŞİM...
HAYATINA YENİ BİR YÖN,
HAYIR VE GUZELLİKLERE BİR FIRSAT DAHA VER...
KENDİNE BİR FIRSAT DAHA VER VE...
BİSMİLLAH DİYEREK YENİDEN BAŞLA
YENİDEN MERHABA DE
HAYATA VE SEVDİKLERİNE,
HAYATI VERENİN RIZASINI KAZANMAK İÇİN. ...
Rabbim pişman olmayacağımız bir ölüm nasip etsin.
Bizden razı olduğunda Ona kavuşmayı lütfetsin.
Amin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder