9 Haziran 2020 Salı

SÜLEYMAN EFENDİ’NİN MANEVÎ KİMLİĞİ VE İRŞAD HAYATI İlmî kariyer bakımından zamanın en üst seviyesinde bulunan Süleyman Efendi; ezelî takdîr olarak Silsile-i Sâdât’ın 33. ve son halkası kendilerinin nasîbi olduğundan, 1936 yılında, Silsile-i Zeheb’in Müceddid kolundan 32’inci halkasını teşkil eden Hocası ve Üstazı Buhâralı Salâhuddin İbn-i Mevlâna Sirâcüddin (k.s.) Hazretleri’nden seyr-ü sülûk’ünü (tasavvufta katedilmesi gereken manevî makamlar) tamamlamıştır. Seyr-ü sülûk’ünü tamamladıktan sonra, Silsile-i Zeheb olarak da anılan, Silsile-i Meşâyıhı Nakşibendiyye’nin 33’üncü ve son halkasını teşkil eden büyük bir MÜCEDDİD olarak “İRŞÂD” vazîfesi ile bilfiil vazifelendirilmiştir. Süleyman Efendi artık, EBU’L-FÂRUK Süleyman Hilmi Silistrevî (Tunahan) (k.s.) Hazretleri’’dir. EBU’L-FÂRUK; Süleyman Efendi Hazretlerinin künyesi olup, Ehli İrşâd ve velîler meclisindeki sıfatlarından biridir. Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.), zâhiri nisbetle Silsile-i Zeheb’in Müceddid kolundan 32’inci halkasını teşkil eden Hocası ve Üstazı Salâhuddin İbn-i Mevlâna Sirâcüddin (k.s.) Hazretleri’ne bağlı olmakla beraber, Nakşîliğin hicrî ikinci bin yıllarındaki en büyük mümessili olan İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûk-i Serhendî Hazretlerine de ruhanî nisbetle bağlı idi. Ruhânî nisbet demek, “Cismânî hayatla hâlen diri olmayan, yani bir çok seneler, hatta asırlar evvel vefât etmiş bulunan büyük bir Mürşid’in rûhâniyyetinin tasarrufu ile irşâd olunmak” demektir Hocası ve Üstazı Salâhuddin İbn-i Mevlâna Sirâcüddin (k.s.) Hazretleri, Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hazretlerini seyr-ü sülük merhalelerinin sonuna (kendisinin götürebileceği makâma) kadar ulaştırdıktan sonra, tecelliyâtın büyüklüğünden dolayı; “Oğlum! bizimki buraya kadar. Seni İmâm-ı Rabbânî Müceddidi-i elfi Sânî (k.s.) Hazretlerinin nisbet-i rûhâniyesine teslim ediyorum. Artık bundan sonra sen mânen İmâm-ı Rabbânî Hazretleri (k.s.) ile ilerlemeye devâm edeceksin. Buradan ileriye ben de sana ittibâ edeceğim” buyurmuşlardır. Netice olarak; Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) Hazretleri, Tarîk-i Nakşibendiyye’nin “Silsile-i Zeheb” olarak anılan, her biri “Vâris-i Rasûl” olan yani Allah Rasûlü (s.a.v.)’in “Âlimler Peygamberlerin vârisleridir” mübârek sözünde kemâliyle ve tamâmıyla tarifini bulan 33 zattan müteşekkil vârisler silsilesinin 33’üncü ve son halkası olarak taraf-ı İlâhî ce seçilip vazifelendirilmiş olan bir büyük Zâtdır. Âhir zaman Nebîsinin (s.a.v.) son vârsi olarak, dünyânın şu son zamanlarında İlâhî feyzden nasîpleri bulunan insanları yüksek himmetleriyle, küfr-ü dalâl çukurundan îmân ve ihlâs sahasına, zulumât’dan Nûr’a çekip çıkarmışlar, hâlen de çıkarmaktadırlar. İnşâAllah, Yüce Mevlânın dilediği vakt-ü sâate kadar da nasibi olanları çıkarmaya devâm edeceklerdir. KaddesAllahü sirrahül e’az..

Veysel Gürler

*HER SABAH ve AKŞAM OKUNMASI MÜHİM OLAN DUA*..:

“Hz. Ali (r.a.) Efendimizden rivayet olunduğuna göre, Peygamber Efendimiz sallellâhu aleyhi vesellem’den şöyle buyurdular :

‘ _Her kim ömrünün uzun (bereketli ve mes'ud) olmasından hoşlanırsa, düşmanlarına karşı yardım olunmayı severse, rızkında bolluk olmasını dilerse, kötü ölümden korunmayı isterse; akşama erdiğinde ve sabaha kavuştuğunda (şu tesbih, tehlil ve tekbiri) üç kere söylesin_:

سُبْحَانَ اللهِ مِلاْءَ الْمِيزَانِ وَمُنْتَهَى الْعِلْمِ وَمَبْلَغَ الرِّضَى وَزِنَةَ الْعَرْشِ

‘ *Sübhânellâhi mil’el-mîzân ve müntehe’l-ilmi ve mebleğa’r-rızâ ve zinete’l-Arşi*'

Duanın manası:
“ _Allah-ü Teâlâ’yı; Mizân’ın dolusunca, ilminin hudutsuzluğunca, rızâsına erinceye dek ve Arş-ı A’lâ’nın ağırlığınca tesbih (noksan sıfatlardan tenzîh, kemâl sıfatlarla tavsîf) ederim_.”
[Kenzü’l-Ummâl, 4955]

🔘 *Bu dua sabah ve akşam 3 defa okunur*.
_Ömrün uzun ve mes’ud olmasına, imanla ölmeye, kabir azabından kurtulmaya, sırat köprüsünden geçmeye ve cennete vâsıl olmaya vesile olur_.
[Muhtasar İlmihal - Fazilet Neşriyat]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder