3 Haziran 2020 Çarşamba

Yedi kat Sema kapılarını çatırdatan duâ Ashab-ı kiramdan Ebû Muallak (veya Ma’lak) el-Ensarî’nin (r.a.), bir hırsızın kendisini öldürmek istemesi üzerine yaptığı duâ ve bu duâsının kabul olma hikâyesi

Yedi kat Sema kapılarını çatırdatan duâ

Ashab-ı kiramdan Ebû Muallak (veya Ma’lak) el-Ensarî’nin (r.a.), bir hırsızın kendisini öldürmek istemesi üzerine yaptığı duâ ve bu duâsının kabul olma hikâyesi

Asr-ı Saadet’te ticaretle meşgul olan bir mümin tacir vardı… Bu tacir; ticaretinde helâli-haramı gözetir, Allah ve Rasûlü için bu ticareti yapar, herkesin hakkına riayet ederdi… Umumiyetle ticaretini Şam ile Medine arasında gerçekleştirir, çoğunlukla da ticaret kervanları ile hareket etmez, tek başına yolculuk yapmayı severdi.

Bir gün yine alacağını almış, satacağını da satmış ve Şam’dan Medine’ye doğru hareket etmişti… Epeyce yol almıştı ki, baştan aşağı silahlı bir eşkıya ile karşılaştı. Eşkıya bu mü’min taciri tehdit etti;

– “Mallarını şuraya indir, develerini de şu ağaca bağla!” Mü’min tacir:

– “Mallarım senin olsun, beni bırak gideyim…” Eşkıya;

– “Bugüne kadar soyup da öldürmediğim kimse yok. Senin de hem mallarını alacağım, hem de canını…“

– “Madem beni öldürmeye kararlısın, senden son bir talebim olsun…”

– “Söyle talebini.“

– “Ben Müslüman’ım; abdest alıp, iki rek’ât namaz kılayım, ondan sonra beni öldür.”

Eşkıya izin verir. Tacir önce abdestini alır, sonra da iki rek’ât namaz kılar ve ellerini Rabbine açar:

‘Yâ Vedûd! ‘Yâ Vedûd! Yâ ze’l-Arşi’l-Mecîd! Yâ Mübdiü, Yâ Muıyd! Yâ Fe’âlün limâ yürîd! Es’elüke bi-nûri vechike’l-lezî mele’e erkâne Arşike ve es’elüke bi-kudretike’l-letî kadderte bihaa halkake ve bi rahmetike’l-letî vesiat külle şey’in. Lâ ilâhe illâ ente. Yâ Muğîsü, eğısnî! Yâ Muğîsü, eğısnî! Yâ Muğîsü, eğısnî!’ diye iltica eder.
يا ودود يا ودود يا ذالعرش المجيد يا مبدأ يا معيد يا فعال لما يريد أسألك بنور وجهك اللذي ملا اركان عرشك وأسألك بقدرتك اللتي قدرت بها خلقك وبرحمتك اللتي وسعت كل شيء لا اله الا انت يا مغيث اغثني يا مغيث اغثني يا مغيث اغثني.
Meali:

“Ey Vedûd! “Ey Vedûd: Ey sonsuz muhabbete yegâne lâyık olan, mahlûkatını seven ve onların hayrını isteyen, iyi kullarını çokça seven, onları rahmet ve rızasına erdiren (Allaâh’ım)!

“Ey Arş-ı Mecîd’in (çok yüce, şanlı-şerefli Arş’ın) sahibi (Rabbim)!

“Ey mahlûkâtı ilk başta maddesiz-malzemesiz, örneksiz-modelsiz olarak yaratan! Ey yaratılmışları yok ettikten sonra, tekrar yaratıp ilk haline döndüren (Allâh’ım)!

“Ey dilediğini hemen yapan (Rabbim)!

“Arş’ının erkânını dolduran zâtının o nûru hürmetine senden istiyorum… Ve mahlûkatını takdir ettiğin (ezelde olmasını isteyip yaratıp şereflendirdiğin-meziyetlendirdiğin) o yüce kudretin hürmetine ve her şeyi çepeçevre kuşatan o yüce rahmetin hürmetine senden istiyorum.

“Senden başka hiçbir ilah cinsi-nev’i yoktur, ancak Sen varsın.

“Ey sıkıntıda olan bütün mahûkatının yardımına koşan, darda kalan kullarına yardım eden (Allâh’ım), yetiş, bana yardım et!”

***

Mü’min tacirin duası henüz bitmiştir ki, çok garip bir hadise meydana geldi… Birden beyaz bir at üstünde yeşil elbiseli, elinde harbe olan bir süvari peyda oldu!.. Eşkıya şaşırmış, ne yapacağını bilemez bir durumda idi… Taciri ve malları unuttu, ortaya çıkan bu süvariye saldırdı… Süvari, bir darbe ile eşkıyayı yere düşürdü…

Süvari tacire dönerek,

– “Öldür bu eşkıyayı” dedi. Tacir,

– “Ben hayatımda kimseyi öldürmedim, insan öldürmeyi hoş görmem. Beni bağışla.” dedi.

Sonra süvari eşkıyayı bir darbe ile öldürdü.

Tacir sordu:

– “Sen kimsin?“

– “Ben üçüncü kat gökte duran bir meleğim. [Bazı kaynaklarda, dördüncü tabaka yani 4. kat sema meleklerindenim diye geçer.] Bu adamı öldürmeyi Allahu Teâla bana nasip etti. Sen namazından sonra ellerini kaldırıp duâya başladığında, gök kapılarının çalındığını / çatırdadığını duyduk, öyle şiddetle çalınıyordu ki… Mühim bir hadisenin olduğunu anladık. İkinci defa duâ ettiğinde gök kapıları açıldı. Üçüncü defa duâ ettiğinde, “Bu çaresiz bir kişinin duasıdır” diye bir ses duyuldu. Bunun üzerine Allahu Teâla’dan, seni kurtarma vazifesini bana vermesini diledim”. Sonra Allahu Teâla, Cebrâil aleyhisselamı vazifelendirdi. Cebrâil aleyhisselam;

– ‘Duâ eden falan mü’mini kim kurtaracak, dedi. Ben talep ettim de vazifelendirdiler. Ey Allahu Teâla’nın mü’min kulu! İyi bil ki; senin yaptığın bu duâyı kim yaparsa, Allahu Teâla onun sıkıntısını giderir, ona yardım eder. Onun duâsı mutlaka kabul edilir’ dedi.

**

Bu hadiseden sonra mü’min tacir yola koyulur ve Medine’ye varır. Soluğu Kâinatın Efendisi’nin (s.a.v.) huzurunda alır ve başından geçen hadiseyi anlatır. Taciri dinleyen Rasûlüllah Efendimiz şöyle buyurur:

“Muhakkak ki Allahu Teâla, sana Esmâ-i Hüsnâ’yı telkin etmiş (ilham edip öğretmiş)… 0 isimlerle Allahu Teâla’ya duâ edilirse, istenen verilir.“ [el-İsabe fî Temyîzi’s-Sahâbe, 7, 379, Hadis No: 10551, (İbnü Ebi’d-Dünya, Hz. Enes’ten rivayet ediyor); Ayrıca bk. İbnü’l-Esîr, Üsüdü’l-Ğâbe I, 1248]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder