
► İsmâil Aleyhisselâm’ın Kurban Emri ve İsmâil Aleyhisselâm’a Fedâ Gelen Koç Kurbanı
İbrahim Aleyhisselâm Şam’da, Kıtalın Harâm Olduğu Aylardan Zilhicce Ayının Sekizinci Gecesi Rüyâsında Oğlu İsmâil’i Kurban Etmek Emrini Aldı. Ertesi Gün İbrahim Aleyhisselâm Kendi Kendine Şöyle Düşündü, “Acaba Benim Oğlumu Kurban Etmemden Murâd Hakîkât Olup, Bizzât İsmâil’i Kurban Etmek midir? Çünkü Benden Evvel Hiçbir Peygamber Çocuğunu Kurban Etmekle Memur Olmamıştır. Bilhassa İsmâil’de, Nûr-u Muhammedî Vardır...”
Bu Manâdan Ötürü O Günün Adına Terviye Günü Derler. O Günün Akşamı Dokuzuncu Gece Oldu. O Gece Rüyâsında Oğlunu Kurban Etmekle Memur Oldu. Ertesi Gün Olduğu Zaman Bildi ki, İş Hakîkâttir. Bizzât İsmâil’in Kendisini Kurban Etmekle Memurdur.
Üstteki Manâdan Ötürü de Bu Günün Adına Arefe Günü Denildi.
Ancak İbrahim Aleyhisselâm Develerin En Âlâsından, Semizlerinden Yüz Deve Kurban Ederek, Merhâmetliler Merhâmetlisi Yüce Mevlâ’dan Oğlu İsmâil’e Bedel Olmasının Kabûlunü Niyâz Eyledi. Onun Bu Niyâzı Üzerine Semâdan Ateş İnip Develerin Yüzünü de Yaktı. Böylece Kurbanlar Kabûl Oldu.
Ertesi Gece Oldu ki, Bu Onuncu Gece idi. Tekrar, Tekitli Olarak, Oğlu İsmâil’i Kurban Etmekle Memur Oldu.
Sabah Oldukta, İbrahim Aleyhisselâm İp ve Bıçak Aldı. Devesine Bindi. Oğlu İsmâil’i Kurban Etmek İçin Mekke Tarafına Yollandı. Allah’ın Kudreti ile Yer Dürüldü. Kuşluk Vakti Gelip Mekke’ye Erişti. Hâcer’e Gitti ve Şöyle Dedi:
▬ “İsmâil’in Başını Yıka Yağla Tara, En Güzel Elbiselerini Giydir. Onu Ziyâfete Götüreceğim.”
Bunun Üzerine Hâcer, İsmâil’in Başını Yıkadı, Yağladı, Süsledi. İbrahim Aleyhisselâm’a Teslim Etti ve İbrahim Aleyhisselâm Onu Alıp Gitti.
Şehirden Kaybolup Giderken Şeytân Kendi Kendine Şöyle Dedi, “Eğer Bunlara Şimdi Fitne Edemeyip Azdıramazsam Kimseye Fitnelik Edemem!”
Bunu Söylendikten Sonra Önce Hâcer’e Gitti. Ona Gelip Şöyle Dedi:
▬ “Sen Nasıl Oturursun? İbrahim Oğlunu Alıp Boğazlamaya Götürdü!”
Hâcer Radiyallâhû Anh Şöyle Dedi:
▬ “Yalan Söyleme! Hangi Babayı Gördün ki Çocuğunu Boğazlar? Hiç Baba, Oğlunu Boğazlar mı?”
Şeytânı Kovdu Ama Şeytân Şöyle Dedi:
▬ “Öyle ise Acaba Ziyâfete Giden Adamın, İp ve Bıçak Almaya Ne İhtiyacı Var? Bunları, İsmâil’i Boğazlamak İçin Aldı!”
Hâcer Sordu:
▬ “Neden Boğazlayacak? İbrahim Peygamberdir. Hiç Peygamber, Adam Öldürür mü? Bilhassa Kendi Çocuğunu!”
Şeytân Şöyle Anlattı:
▬ “Rüyâsında Kendisine Oğlunu Kurban Et Diye Emir Verildi. O da Bunu Rabbü’l-Âleminden Sanıp İşe Girişti!”
Hâcer Şöyle Dedi:
▬ “İbrahim Aleyhisselâm Peygamberdir. Peygamberlerin Rüyâsı Haktır. Eğer İbrahim İsmâil’i Boğazlamak İçin Emr Olunduysa... Can Baş Üstüne, Deyip Ben ve İbrahim Aleyhisselâm Oğlumuzu Fedâ Ederiz. Oğlum Dahi Canını Fedâ Eder. Oğlumu Değil, Beni Dahi Boğazlamağa Emr Olunsa... Kendim Dahi Teslim Olup Boğazlanırım. Biz, Yüce Allah’ın Emrine Muti ve Münkadız!”
Böyle Dedikten Sonra Şeytânı Kovdu.
İblis, Hâcer Radiyallâhû Anh’a Bir Türlü Azdırmasını Tesir Ettiremedi. Kör Pişman Döndükten Sonra Şöyle Dedi, “Gideyim, İbrahim’e Bir Fitne Vereyim...”
Ardından Yetişti. Gördü ki, İsmâil Aleyhisselâm Babasının Önünde Koşup Gidiyor. İbrahim Aleyhisselâm’ın Yanına Gelip Şöyle Dedi:
▬ “Ey İhtiyar, Bu Oğlunla Nereye Gidiyorsun?”
İbrahim Aleyhisselâm Ona Şöyle Cevap Verdi:
▬ “Şu Tepenin Ardına Gideceğim. Orada Bir İşim Var.”
Şeytân Şöyle Dedi:
▬ “Biliyorum, Oğlun İsmâil’i Orada Boğazlayacaksın. Hele Oğlunun Boyuna Postuna Bak. Onun Güzelliğine, Değerine, Vücûdunun Uygunluğuna, Güzel Edebine, Ana Babasına İnkıyat ile Tam Tâzimine ve Tekrimine Bak. Sen Bu İhtiyarlık Hâlinde Ancak Bir Çocuğa Sahip Olmuşsun. İnsan Onu Boğazlamayı Hatırına Bile Getiremez. Nerede Kaldı ki Bu İşe Girişe?”
Bunun Benzeri Daha Nice Sözler Edip Teşvişe Düşürecek Kelâmlar Etti. Kendisini Fitneye Düşürmek İstedi. İbrahim Aleyhisselâm Şöyle Dedi:
▬ “Evet, Hep Bu Sözlerin Yerindedir. Benim Ona Karşı Sevgim, Senin Çocuğum İçin Ettiğin Metihlerden Bin Kat Fazladır. Ne Var ki Kurban Etmekle Memur Oldum. Kulun, Mevlâ’sının Emrine İtaât Etmesi Her Şeyden Önde ve Önemlidir.”
Şeytân Tekrar Şöyle Dedi:
▬ “Sana Rüyâda Bu Emri Veren Şeytândır Ama Sen Rabbinden Sanıp, Boğazlamaya Gidiyorsun? Hiç Âlemlerin Rabbi Bir Kimseye Çocuğunu Boğazla Diye Emir Verir mi? Böyle Emrettiği Şimdiye Kadar Oldu mu ki, Sana da Emrede?”
Onun Böyle Deyişinden Anladı ki, Bu Sözü Eden Şeytândır. Şöyle Dedi:
▬ “Ey Allah’ın Düşmanı, Geri Dur! Muhakkak Ben Bu İşi Yapacağım. Çünkü Yüce Allah, Bana Bu Emri Verdi. Ben O’nun Yüce Emrine Muti ve Münkadım!”
Şeytânı Kovdu. Şeytân Bundan da Murâdına Eremeyip, Kör Pişmân Hüsrâna Uğradı.
O Gittikten Sonra İbrahim Aleyhisselâm Oğluna, “Gel...” Deyip Ardına Aldı. Kendi Kendine, Şöyle Dedi, “Baka-Baka Belki Kalbime Bir Değişiklik Gelir?” ve Bundan Korktuğu İçin Ardına Aldı. Bundan Sonra, İsmâil Aleyhisselâm Babasının Arkasında, Gülerek Sevinerek Gitmeye Başladı. Şeytân Onun Bu Hâlini Görünce, Kendi Kendine, “Bu Henüz Çocuktur. Belki Onu Fitneye Düşürebilirim...” Diye Ümit Ederek, Yanına Geldi ve Şöyle Dedi:
▬ “Babanla Böyle Sevinerek Nereye Gidiyorsun?”
İsmâil Aleyhisselâm Şöyle Dedi:
▬ “Ziyâfete Gidiyorum...”
Şeytân Ona Şöyle Dedi:
▬ “Ziyâfete Gidiyorum Diye Seviniyorsun Ama Babanın Elindeki İpi Bıçağı Görmüyor musun? Seni Boğazlamaya Götürüyor!”
İsmâil Aleyhisselâm Sordu:
▬ “Ne İçin Boğazlasın?”
Şeytân Lânetli, Şöyle Dedi:
▬ “Rüyâsında Gördü. Rabbinden Sanıp Seni Boğazlayacaktır!”
İsmâil Aleyhisselâm Şöyle Dedi:
▬ “Mademki Babam Beni Boğazlamakla Emr Olundu, Can Baş Üstüne...”
Daha Fazla Sevinerek Gitmeye Başladı.
İsmâil Aleyhisselâm Böyle Giderken, İblis Bir Söz Daha Söylemek İstedi Ama İsmâil Aleyhisselâm Kızıp Yerden Bir Taş Alıp, Şeytâna Attı. O Taş, Şeytânın Gözüne Rastladı; Gözü Çıktı!
Bundan Sonra Şeytân Kör Pişmân Hüsrân İçerisinde Kaçıp Gitti.
Bundan Kalmıştır ki Müslüman Hacılar O Yere Geldikleri Zaman, Şeytâna Yedişer Taş Atarlar. Bunu, İsmâil Aleyhisselâm Peygambere Uymak İçin Yaparlar.
Allah’ın Salâtı ve Selâmı Ona ve Bizim Peygamberimize...
O Mahalde Taş Atmayı, Allahû Teâlâ Bu Ümmete Vâcib Kıldı.
İbrahim Aleyhisselâm Peygamber, Oğlunu Kurban Etmekle Memur Olduğu Yere Geldiği Zamanki, Orası Minâ’dır; İsmâil Aleyhisselâm’a Şöyle Dedi:
▬ “Ey Oğul! Ben Rüyâmda Seni Boğazlamakla Memur Oldum. Bilirsin ki Peygamberlerin Rüyâsı Haktır. Ey Oğul! Düşün, Görüşün Nedir? Muti ve Münkad Olur musun?”
İsmâil Aleyhisselâm Şöyle Dedi:
▬ “Ey Benim Cümleden Daha Şefkâtli Babam! Sen Memur Olduğun Boğazlamayı Yapıp Beni Boğazla. İnşaAllah Beni Allah’ın Emrine Muti ve Münkad ve Sabredici Bulursun.”
Sonra, Şöyle Dedi:
▬ “Ey Baba, Neden Bunu Evde Söylemedin? Tâ ki Anama Vedâ Edeyim? Analık Hakkından ve Ahirete Dâir Haklardan Helâllik Talep Edeyim?”
Sonra Şöyle Devam Etti:
▬ “Ey Baba! Benim Senden Birkaç Hâcetim Var. Bir Ricam Odur ki, Bu İple Benim Ellerimi ve Ayaklarımı Bağla. Tâ ki Boğazlandığım Zaman Hareket Edip, Elim ve Ayağım Size Dokunup Edebe Aykırı Hareketle Sevâbıma Noksanlık Gelmeye. Çünkü Ölüm Acısı Şiddetlidir. Ey Baba! Benim Kabrimi Anama Gösterme. Tâ ki Her Zaman Onu Görüp de, Musibeti Tazelenmeye. Ey Baba! Gömleğimi Arkamdan Çıkar. Tâ ki Kan Bulaşmaya. Onu Götürüp Anama Ver. Benden Ona Selâm Söyle. Ricam Odur ki, Sabreylesin. Yüce Hakk’ın Emr-i Şerifine Mutî’ ve Münkad Olsun. Her Ne Zaman Beni Görmek İsterse Gömleğime Bakıp, Onunla Müteselli Olsun. Benim Gibi Çocuk Olanları Yanına Koyma. Tâ ki Onu Gördükte, Ben Hatırına Gelip Derdin Tazelenmesin. Ey Baba! Bıçağını Bile ki, Tez Kesip Zahmet Vermesin. Benim Yüzümü Yere Çevir. Bıçağı Gerdanıma Koyduğunda Yüzünü Benden Çevirip Çok Kuvvetli Birden Çek, Boğazla. Eğer Yüzüme Bakarsan Babalık Şefkâti Ağır Basar, Kesip Boğazlayamazsın. O Zaman Allah’ın Emri Tehir Edilmiş Olur...”
Bunlara Benzeyen Daha Nice Vâsiyetler Ettikten Sonra, “Acele Olarak, Memur Olduğunuz İşi Yerine Getiriniz.” Diye Niyâz Eyledi. Bunları Dinlerken İbrahim Aleyhisselâm Peygamberin Gözlerinden Yaş Aktı ve Şöyle Dedi:
▬ “Sen Ne Güzel Yardımcısın, Ey Oğul...”
Bundan Sonra, İbrahim Aleyhisselâm İsmâil Aleyhisselâm’ın Ellerini Bağlayıp Yanı Üzerine Yatırdı. Daha Sonra İki Rekât Namaz Kıldı. Ağlaya-Ağlaya Mübârek Ellerini Kaldırıp Hâcetleri Bitiren, Duâları Kabûl Buyuran, Celâl ve İkrâm Sahibi Yüce Zâta Huşuu Tam ve Hudû Tam ile Tazarru ve Niyâz Edip Şöyle Dedi:
▬ “Ey Benim Rabbim! Sen Lütuf ve Kereminle Benim İhtiyarlığıma ve Günâhsız Bu Masûmun Hâline Merhâmet Eyle...”
Böylece Tazarruunu Tamam Edip Memur Olduğu İşe Girişti.
Bu Sırada Sübhan Olan Yüce Hakk, Bütün Semâ Meleklerinden Perdeyi Kaldırıp, İbrahim Aleyhisselâm ve İsmâil Aleyhisselâm’ın Hâllerini Gözle Onlara Gösterdi.
Melekler ve İbrahim Aleyhisselâm, İsmâil Aleyhisselâm’ı Yere Yatırıp Eline Bıçak Alarak Gerdanına Koyup, Boğazlamak Murâd Eylediğini Gördüklerinde, Cümlesi Birden Secdeye Vardılar. Sübhan Olan Yüce Allah Şöyle Buyurdu:
▬ “Ey Meleklerim! İbrahim Kulumu Gördünüz mü? Bıçağı Oğlunun Gerdanına Koyup, Benim Emrime İmtisalen Nasıl Boğazlamak İstiyor. İsmâil Kulum Ne Keyfiyette, Teslim Olup Bıçağa Gerdan Uzatıp, Mutî’ ve Münkad Olup Duruyor. Ancak Benim Rızâm İçin...”
Böylece Onları Övünce, Melekler Ağlayıp Şöyle Dediler:
▬ “Ey Rabbimiz! İbrahim Aleyhisselâm, Gerçekten Halîlliğine Lâyık. İsmâil Aleyhisselâm, Gerçekten Yüce Emrine Muti ve Münkad Kulundur. Sen Merhâmetliler Merhâmetlisisin...”
Rica Makamında Oldular.
İbrahim Aleyhisselâm Bıçağı Çektiği Zaman Kesmedi. Bıçağı Tekrar Biledi, Gerdanına Koyup Kuvvetle Çekti Yine Kesmedi. Kesmek Değil Bir Yer Bile Edip Çizmedi. Öfkelenip Taşa Çaldığı Zaman Taşı Kesti.
Hâlen Müslüman Hacılar Ziyâret Ettikleri Zaman Allah’ın Kudretini Müşâhede Ederler.
İbrahim Aleyhisselâm Bıçağa Kızıp, Şöyle Dedi:
▬ “Böyle Yumuşak Eti Kesmeyip, Böyle Sert Taşı Kesersin!”
Allah’ın Kudreti ile Bıçak Dile Gelip Şöyle Dedi:
▬ “Ey Allah’ın Halîli, Gazâb Buyurma! Ateş Her Şeyi Yakarken, Nemrud’un Yaktırdığı Büyük Ateş Sizi Neden Yakmadı?”
İbrahim Aleyhisselâm Şöyle Dedi:
▬ “Yüce Hakk Ona Yakma Diye Fermân Buyurdu...”
Bıçak Şöyle Dedi:
▬ “Ey Allah’ın Halîli, Kudreti Yüce Olan Allah, Mübârek Vücûdunuzu Yakmaması İçin Yakma Diye Bir Kere Emir Buyurdu. Hâlbuki Siz, Bıçağı Elinize Aldığınızdan Bu Yana, Yetmiş Kere İsmâil’in Vücûdundan Bir Kılı Dahi Kesme Diye Fermân-ı İlâhî Geldi. Nasıl Keserim?”
İbrahim Aleyhisselâm, Bu Hayretengiz Sırra Şaşırıp Dururken, İsmâil Aleyhisselâm Şöyle Dedi:
▬ “Ey Baba! Tekrar Bile. Gerdanıma Getirdiğin Zaman İkimiz Allah’ın Adını Ânalım, Çek!”
Bunun Üzerine İbrahim Aleyhisselâm, Tekrar Bıçağını Keskinledi. İsmâil Aleyhisselâm’ın Mübârek Boğazına Koyup Çekmek Murâd Ettiği Zaman Yüce Hakk, Azâmet ve Celâli ile Cebrâil Aleyhisselâm’a Şöyle Hitâb Etti:
▬ “Yâ Cebrâil! Üç Bin Üç Yüz Altmış Senedir Cennette Kulum İsmâil’e Fedâ İçin Terbiye Olunup Cüssesi Büyüyen Koçu Alıp, Kulum İsmâil’i Bıçak Kesmeden Yetiş! İbrahim’e Şöyle Söyle: Bu Koçu, İsmâil’e Fedâ Olarak Kurban Eylesin! İkisinin Amelini de Kabûl Ettim!”
Yüce Hakk’ın Bu Emri Üzerine, Cebrâil Aleyhisselâm O Koçu Alıp, Makamından:
▬ “Allahû Ekber, Allahû Ekber (Allah En Büyüktür Allah En Büyüktür)!”
Diyerek İnmeğe Başladı. İbrahim Aleyhisselâm Cebrâil Aleyhisselâm’ın Tekbirini İşittiği Zaman Bildi ki, Müşkilinin Çözümü Geliyor. Buna Karşılık Kendisi de:
▬ “Lâ İlâhe İllallâhü Vallâhü Ekber (Allah’tan Başka İlâh Yoktur Allah En Büyüktür)!”
Diyerek, Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’ı Tevhîd ve Tekbir Eyledi.
İsmâil Aleyhisselâm Dahi Yattığı Yerde, Cebrâil Aleyhisselâm’ın Tekbirini, Babasının Tevhîd ve Tekbirini İşittiği Zaman Bildi ki Rahim, Rahmân Allah’ın Rahmeti Zuhur Eyledi. Kendisi de:
▬ “Allahû Ekberü ve Lillâh’il-Hamd (Allah En Büyüktür Hamd Allah’a Mahsûstur)!”
Diyerek, Tekbir Getirdi; Allah’a Hamd Etti.
Bir Başka Rivâyette:
▬ “Allahû Ekber, Allahû Ekber (Allah En Büyüktür Allah En Büyüktür)!”
Cümlesi, Cebrâil Aleyhisselâm’ındır.
▬ “Allahû Ekberü ve Lillâh’il-Hamd (Allah En Büyüktür Hamd Allah’a Mahsûstur)!”
Cümlesi, İbrahim Aleyhisselâm Peygamberindir.
Üstte Anlatılan Manâ İcâbıdır ki Bu Şânlı Ümmete, Arefe Günü Sabah Namazından İtibâren, Eyyam-ı Teşrik’in İkindi Namazına Kadar, Yirmi Üç Vakit Namazının Farzını Edadan Sonra Bu Tekbiri Getirmek Vâcib Olur.
Neyse... Cebrâil Aleyhisselâm Makamında Tekbire Başlayıp, Tamamında Yere İndi. İbrahim Aleyhisselâm’a Şöyle Dedi:
▬ “Yüce Hakk Sana Selâm Edip Şöyle Buyurdu; Bu Koç Kurbanı Kulum İsmâil İçin Fedâ Edip Boğazlasın. İkisinin Amelini de Kabûl Ettim...”
Böyle Diyerek Yüce Hakk’ın Kerem ve İnâyetini Tebliğ Buyurduğu Zaman, İbrahim Aleyhisselâm Döndü ki, İsmâil Aleyhisselâm’ın Ellerinin ve Ayaklarının Bağını Çöze... Gördü ki, Oğlu İsmâil Aleyhisselâm’ın Elleri ve Ayakları Çözülmüş; Ayak Üstünde Duruyor. Sordu:
▬ “Ey Oğul! Senin Bağlarını Kim Çözdü?”
İsmâil Aleyhisselâm Şöyle Dedi:
▬ “Kurban İhsân Buyuran İhsânlar Sahibi Yüce Zâtın Lütuf ve Keremi ile Çözüldü...”
O Koçu Kurban Fedâ Ettiklerinde, İsmâil Aleyhisselâm Şöyle Dedi:
▬ “Ey Baba! Sen mi Cömertsin Yoksa Ben mi Cömerdim?”
İbrahim Aleyhisselâm Şöyle Dedi:
▬ “Ben Cömerdim. Şundan ki; Senin Gibi Eşi Bulunmaz Bir Oğlan Çocuğumu İlâhî Fermâna Uyarak, Kurban Eylemeye Giriştim...”
İsmâil Aleyhisselâm Şöyle Dedi:
▬ “Belki de Ben Sizden Cömerdim. Şundan ki; Siz Benim Gibi Bir Çocuğu Fedâ Eylediniz ise de Benim Bedelim Yüce Allah’ın Kereminden İhsân Buyrulması Rica Olunur Fakât Benim Bir Canım Var, Geri Gelmesi Ümit Olunmaz Ancak Ben Onu Allah Rızâsı İçin Fedâ Eyledim...”
Bunun Üzerine Yüce Hakk, Azâmet ve Celâli ile Şöyle Buyurdu:
▬ “Kerem Sahibi Cömert Ancak Benim! Çünkü İkinizden de Kabûl Ettim. İbrahim’e Kurban Sevâbını Verdim. Oğlunu da Diri Olarak Kendisine Bağışladım. İsmâil’e ise... Hem Canını Kurban Etme Sevâbını Verdim Hem de Yerine Fedâ İhsân Ederek Canını Bağışladım...”

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder