2- İnsan amelî ve ahlakî bakımlardan hataya düşüp günahlara daldığında, aslolan bunları ona-buna söylemek değil, içine düşen pişmanlık ateşiyle birlikte tevbe ve istiğfara sarılmaktır. Bir insanın hatalarını-günahlarını görebilirsiniz, ama nedâmet ve istiğfarından, dolayısiyle Cenab-ı Hakk’ın onu bağşladıından da haberdar olamayabilirsiniz. O bakımdan dikkatli olmak ve bu noktada gıybete düşmekten şiddetle kaçınmak gerekir.
3- O zikir halkalarına, bırakınız böyle bütün günahına rağmen halis niyetle katılanları, dünyevî bir maksatla iştirak edenleri bile boş çevirmiyor Hz. Allah. O’nun hazinesine sınır koymak kimin haddine!
4- Söz konusu durum, ‘aldatma’ hadisinin şumûlüne girmez. Bilakis, yukarıda 2’nci maddede anlatmaya çalıştığımız üzere, kişinin kendisini “fâsık-ı mütecâhir (günahı alenen/açıktan işlemek veya işlediği günahı konuşup açıklamak)” durumuna sokmaması olarak izah edilebilir. Evet, Ebû Hureyre’den (r.a.) rivayet edilen o hadis-i şerifte Rasûlullah (s.a.v.), “Bizi aldatan bizden değildir.” [Müslim, Sahih, İman, 164, Fiten, 16] buyurmuşlardır. Ancak ayetlerin tefsirinde sebeb-i nüzûl önemli olduğu gibi, hadislerin izahında da sebeb-i vürûd önemlidir. Binaenaleyh hadisleri de daha iyi anlayabilmemiz için yapmamız gereken en önemli hususlardan birisi, hadisi sebeb-i vürûdu ile birlikte okumak, öğrenmek ve değerlendirmektir.Bu hadis-i şerife de söz konusu kıstaslarla baktığımızda, anlatmaya çalıştığınız vaziyet ve kişinin durumu, ‘aldatma’ kategorisine girmez.
5- İnsanları tekfir ve nifakla (münafıklıkla) itham noktasında son derece dikkatli ve hassas davranmamız lazım. Bu mevzuda Ehl-i Sünnet’in kıstasları mâlum.
4- Söz konusu durum, ‘aldatma’ hadisinin şumûlüne girmez. Bilakis, yukarıda 2’nci maddede anlatmaya çalıştığımız üzere, kişinin kendisini “fâsık-ı mütecâhir (günahı alenen/açıktan işlemek veya işlediği günahı konuşup açıklamak)” durumuna sokmaması olarak izah edilebilir. Evet, Ebû Hureyre’den (r.a.) rivayet edilen o hadis-i şerifte Rasûlullah (s.a.v.), “Bizi aldatan bizden değildir.” [Müslim, Sahih, İman, 164, Fiten, 16] buyurmuşlardır. Ancak ayetlerin tefsirinde sebeb-i nüzûl önemli olduğu gibi, hadislerin izahında da sebeb-i vürûd önemlidir. Binaenaleyh hadisleri de daha iyi anlayabilmemiz için yapmamız gereken en önemli hususlardan birisi, hadisi sebeb-i vürûdu ile birlikte okumak, öğrenmek ve değerlendirmektir.Bu hadis-i şerife de söz konusu kıstaslarla baktığımızda, anlatmaya çalıştığınız vaziyet ve kişinin durumu, ‘aldatma’ kategorisine girmez.
5- İnsanları tekfir ve nifakla (münafıklıkla) itham noktasında son derece dikkatli ve hassas davranmamız lazım. Bu mevzuda Ehl-i Sünnet’in kıstasları mâlum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder