Cenâb-ı Allah o gece güneşin batmasıyla dünya göğüne iner ve şöyle der:
Benden af dileyen yok mu; onu affedeyim.
Rızık isteyen yok mu; rızık vereyim.
Şifaâ dileyen yok mu; şifâ vereyim. ""Allah Teâlâ Şaban'ın onbeşinci geresi (Berâet gecesi) tecelli eder ve ana-babaya asi olanlarla Allah'a ortak koşanlar dışında bütün kullarını bağışlar.
Benden af dileyen yok mu; onu affedeyim.
Rızık isteyen yok mu; rızık vereyim.
Şifaâ dileyen yok mu; şifâ vereyim. ""Allah Teâlâ Şaban'ın onbeşinci geresi (Berâet gecesi) tecelli eder ve ana-babaya asi olanlarla Allah'a ortak koşanlar dışında bütün kullarını bağışlar.
Resûlü Ekrem Efendimiz de hadisi şeriflerinde bu gece hiç uyumamayı emretmişlerdir.
Bedeni, bünyesi zayıf veya hasta olanlar veya uykusuzluğa hiç dayanamıyanlar bir iki saat kaylûle yaparlar ve sonra kalkar geceyi uyanık geçirmeğe çalışırlar.
Çünkü herkes hakkında bu gece hüküm verilecektir. Hakkında hüküm verilecek kimse uyumamalıdır.
Dua, niyaz, ibadet, tevbe, istiğfar, zikir, şükür yaparak hakkında verilecek hükmün hayırlı olması için yalvarmalıdır.
Nısf-ı Şâbân (Şâbân’ın ortası) 14. günü 15. güne bağlayan gecedir.
Berat Gecesinde yüz rek’at namaz kılınması, o geceyi uyanık geçirmeğe güzel bir vesile olur.
Kılınacak yüz rek’at namazın her iki rek’atında bir selam verilir.
Her rek’atta Fâtiha-i Şerifeden sonra 10 defa İhlâs-ı Şerif okunur. 10 İhlâs okumağa tahammül edemiyen kimse üçer yahut beşer veya yedişer okusa da olur, fakat her rek’atta 10 İhlas-ı Şerif okunursa 100 rek’atta “1000 ihlas” okunmuş olur ki çok güzeldir.
Berat gecesi eceller tayin edilir, şakîler ve saîdler ayrılır, bu sebeple bu gece çok dua etmelidir. Çünkü Cenabı Hakkın bu edilen dualarla hakkımızda saîd ve hayır yazması mümkündür, bunun için çok niyaz etmelidi
.Peygamber Efendimiz bu geceyi ibadetle geçirmiş ve Allah'a şöyle dua etmiştir:
Azabından affına, gazabından rızana sığınır, senden yine sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamdetmekten âcizim. Sen seni senâ ettiğin gibi yücesin. "
et-Tergib, II, 119, 120).
et-Tergib, II, 119, 120).
Ecel!
İki türlü ecel vardır;
Biri ecel-i mübrem, diğeri de ecel-i muallak’dır.
Biri ecel-i mübrem, diğeri de ecel-i muallak’dır.
Ecel-i mübrem asla değişmez, kat’îdir, fakat ecel-i muallak değişebilir.
Çünkü bu ecel, bir işin yapılmasına veya yapılmamasına bağlanmıştır.
Bir iş yapılırsa ecelin gelmesi, yapılmazsa gelmemesi takdir olunmuştur.
Meselâ: duâ’ya bağlı ecel, sadaka’ya bağlı ecel, devâ’ya bağlı ecel gibi.
Duâya bağlı eceli Cenâb-ı Hakk, dua eden kuluna değiştirir, sadakaya bağlı eceli de, verilen sadaka ile değiştirir, ilaca bağlı eceli de, ilacın devasıyle değiştirebilir.
Bunlara ecel-i muallak denir.
Bir de kaza ve belaları değiştirme vardır ki, Allah yazdığı bir belayı, bir sadakaya veya duaya veya bir namaza, veyahut bir hayra bağlamıştır, o da, o hayır, o sadaka işlenince belayı def eder.
Nitekim Hadisi Şerifde sadaka hakkında buyrulmuştur ki: “Sadaka belayı def eder, ömrü uzatır, Allah’ın gadabını söndürür, günahları imha eder, rızka bereket getirir.”
Sadakanın daha pek çok hasletleri sayılmıştır. Faydaları çoktur.
Sadaka belayı def eder, eğer verilmezse bela gelir, sadaka ömrü uzatır, eğer verilmezse ecel gelir, çünkü ecel-i muallak buna bağlıdır... Sadaka verilince ecel değişecek ve ömür kat’î ecele kadar uzayacaktır. Verilmezse ecel-i muallak takdir olunacak veya mukadder bela gelecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder