20 Şubat 2022 Pazar

Hazreti İsa (A.S.)'ın doğumu Şöyle rivayet edilmiştir:

 Hazreti İsa (A.S.)'ın doğumu

Şöyle rivayet edilmiştir:
Hazret-i Meryem'in, Hazret-i İsa'yı doğuracağı vakit geldiğinde, hücresinden çıktı. Uzak bir sahraya gitti. Nitekim Hak Teala şöyle buyurur:
"Meryem, karnındaki çocukla uzak bir yere çekildi." (Meryem suresi, ayet: 22)
Biraz gidince, HZ. Meryem'i doğum sancıları sardı. Karşısında kuru bir hurma ağacı gördü. Bu ağaç çok zamandır ki yemiş vermez olmuştu. Kurumuş ve yaprakları dökülmüştü. Budakları ufalmıştı ve Hazreti Meryem o ağacın altına vardı. Kur'an-ı Kerim şöyle buyurur:
"Bu doğum sancısı ile bir hurma ağacının altına sığındı." (Meryem suresi, ayet: 23)
Ve orada Hazret-i İsa'yı dünyaya getirdi. Çektiği zahmetten ve halktan utandığından şöyle dedi:
"Ne olaydı da bundan önce ölmüş olaydım ve unutulmuş gitmiş olsaydım." (Meryem suresi, ayet: 23)
Allah tarafından gelen bir ses ona şöyle diyordu:
"Sakın üzülme! Rabbin, alt yanında bir su arkı (küçük ırmak) yarattı." (Meryem suresi, ayet: 24)
Hazret-i Meryem, o türlü hüznünü bildirince ve o ses de gelince ayağının altına baktı. Gerçekten latif bir suyun aktığını gördü. Kendisini ve İsa (a.s.)'ı yıkadı. Hak Teala sonra şöyle buyurdu:
"Bu hurma ağacını kendine doğru silkele. Üstüne taze hurmalar dökülsün." (Meryem suresi, ayet: 25)
Hazret-i Meryem de o kuru ağacı silkeledi. Allahü Teala'nın emriyle o ağaç yeşerdi. Hurmalar verdi ve Hazret-i Meryem'in üstüne dökülmeye başladı. Hazret-i Meryem o hurmadan yedi, yüreği zayıflamıştı, güçlendi. O sudan da içti. Hurmanın özelliği sıcaktır ve yumuşaktır. Çocuk doğuran kadına çok mülayimlik (rahatlama) verir. Helva da iyidir. Bu gelenek Hazret-i Meryem zamanından kalmıştır ki ona Hak Teala öğretmiştir:
Cebrail (a.s.) da, Hz. Meryem'in gönlünü hoş etti. Ve ona şöyle dedi: "Bu hurmadan ye, bu sudan iç! Gözün aydın olsun."(Meryem suresi, ayet: 26) Melûl olma, üzülme. Hatırını hoş tut ki, Hak Teala sana bunun gibi oğul vermiştir, diye teselli verdi. Cebrail (a.s.) sonra şu öğütlerde bulundu:
"Eğer insanlardan birini görecek olursan; Ben Rahman'a bir oruç adadım. Bundan ötürü bugün hiç kimseyle asla konuşmayacağım!" diye söyle!.. Hiç de konuşma. Ta ki utanmayasın." (Meryem suresi, ayet: 26)
Bunun anlamını müfessirler şöyle anlatırlar.
"Savmen" demek, "samten" (susarak) demektir. Tevrat şeriatinde de şöyle denir.
"Es-samtü evvelü'l-ibade (susmak, ibadetin başlangıcıdır.) Nitekim oruç tutmak, namaz kılmak ibadettir, ama susmak da ibadettir. Nitekim bir kişi:
"Ben bugün iki rekat namaz kılayım!" veya "Bugün oruç tutacağım!" dese, bu, o kişinin üzerine vacip olur. Tevrat'ta hüküm böyleydi. Her kim:
-"Ben bugün söz söylemeyeyim!" dese, söz söylememek, bir kimseyle konuşmamak, onun üzerine vacip olurdu ve Allahü Teala'ya yaklaşırdı. Nitekim bugün bizim şeriatimizde itikafa oturmak, kutsal bir yere kapanıp ibadetle vakit geçirmek, gibi eğer bir kişi:
-"Ben bugün itikafa gireyim. Mescidden dışarı çıkmayayım!" dese o gün onun üzerine mescidin içinde oturmak vacip olur ve ona bu itikaf ibadet olur.
Bundan ötürü Hazret-i Meryem'e Cebrail (a.s.):
-Ben Rahman'a bir oruç adadım! diye söyle, dedi.
Samten veya Samt sözleri susmak, ebkem olmak demektir. Böylece, Hz. Meryem o hurmadan yedi ve suyu içti. Kendisine güç geldi. Sonra, İsa (a.s.)'ı aldı, mescide geldi. Kavmine göründü. Hak Teala şöyle buyurur:
"Sonra, çocuğunu (Hz. İsa'yı) aldı, kavmine getirdi. Ona:
-Ey Meryem! dediler, doğrusu sen acaip bir şey yapmışsın. Babasız çocuk doğurmuşsun! dediler."
Kimileri de şöyle demiştir:
-"Hazret-i Meryem oğlunu mescidin içinde doğurdu. Mescidin içinde bir direk vardi ki üzerine yapı yapılmıştı. O direk hurma ağacındandı. Meryem'i doğum sancısı tuttu. O hurma direğine yapıştı. Ayak üzerinde doğum yaptı. O anda mescidin içinde bir çeşme peyda oldu. Ve Allahü Teala şöyle buyurdu: "Hurma ağacını kendine doğru silkele." (Meryem suresi, ayet: 25)
-Ve yine Hazret-i Meryem'e; "Direği depret!" Diye buyuruldu. O da direği depretti. Kuru direk, taze yapraklarla donandı. Yemiş verdi.
Ama önceki haber daha doğrudur. Hak Teala'nın kelamına daha uygundur.
* * *
Mescidde bulunan zahitler ve ibadet edenler Hazret-i Meryem'in oğlunu görünce hepsi şaşırıp kaldı. Zekeriyya (a.s.) da şaştı. Mescid halkı Zekeriyya (a.s.)'ı azarladılar:
-Sen niçin bunu gözden ırak tuttun ki genç kadından bu gibi şey ortaya çıktı! dediler. Zekeriyya (a.s.) da:
-Ona hiç kimse el sürmemiştir! dedi. Zahitler:
-İşte çocuk doğurdu. Bu da ona el değdiğine bir delil, bir işarettir! dediler.
Hazret-i Meryem'in üzerine yürüdüler. Ve:
-Sen acaip bir iş işlemişsin! dediler. Sen Cenab-ı Hakk'ın hoşlanmadığı, şeriatın haram ettiği bir şeyi ortaya çıkardın, dediler. Ve ona şu soruyu sordular:
"Ey Harun'un soyundan gelen (Ey Harun'un kızkardeşi) senin baban kötü bir kişi değildi. Anan da iffetsiz bir kadın değildi. Zina etmemişti. Sen bunu nereden buldun?" (Meryem suresi, ayet: 28) Müfessirler şöyle demişlerdir:
-"Harun, Hazret-i Meryem'in kardeşi değildi. Pak ve salih kimseydi. Meryem'i onun soyuna kattılar. Ve: Senin baban ve anan ve kardeşlerinin hepsi de temiz kişilerdi. Sen niçin bunların arasında yaramaz kişi oldun?" dediler.
***
Kimi kişiler de şöyle demişlerdir:
-Bu Harun'dan murad, Musa (a.s.)'ın kardeşi olan İmran oğlu Harun'dur. Çünkü, Hz. Meryem'in kardeşi de Hazret-i Süleyman'ın oğullarındandı. Davud (a.s.) da Harun oğullarındandır. Nitekim bir kimse bir kabileden olsa ona: "Ya ehâ Temim, veya: Ya ehâ Esed! " derler. O kabileye uygularlardı. Bir hatunu ansalar: "Ya Uhte Temim! Ya Uhte Esed! " derler. Yani temim veya esedoğullarından demek olur. Bunun gibi Hz. Meryem'e de: "Ya Uhte Harun!" dediler. Zira, Hz. Meryem, Harun'un kabilesindendi.
* * *
Kimileri de şöyle demişlerdir:
-Harun, yavuz bir kişiydi. Hz. Meryem'i İsrailoğulları içinde ona benzettiler. Yani, ey Meryem, sen de onun gibi yavuzsun! denilmiştir.
Nitekim Harun yavuz kişiydi ve yaman, yaramaz, kıyak işler işlerdi...
Hz. Meryem onlara hiç karşılık vermedi. Bir söz söylemedi. Yalnız Hz. İsa'yı işaret ederek, onunla konuşun, söyleşin! dedi.
Nitekim Yüce Allah Kelam-ı Kadim'inde şöyle buyurur: "Meryem, İsa'yı işaret ederek:
-O cevap versin, demek istedi. Onlar:
-Biz henüz beşikte olan bir çocukla nasıl konuşuruz? dediler." (Meryem suresi, ayet: 29)
Cenab-ı Hakk o anda İsa (a.s.)'a dil verdi. Kulluğunu bildirdi. Ve hem de birtakım alametler gösterdi. Anası Hazret-i Meryem'i ve Zekeriyya (a.s.)'ı ve Yusuf'u o suçlamadan uzaklaştırdı, ayırdı, tertemiz kıldı.
* * *
Nasranilerin sonraları "Sâlis-i selase" dedikleri üç herze (uknum -parça) sözünü şu ayet-i kerime reddeylemiştir:
"Ben, hiç şüphe yok ki, Allah'ın kuluyum. Allah bana kitap (İncil'i) verdi. Ve beni peygamber yaptı." (Meryem suresi, ayet: 30) Bunları söylerken anası ibadet ederdi. İsa (a.s.) daha doğmadan anasının karnında İncil okuyup dururdu ve tesbih ederdi. Ve şöyle demekteydi: "Ve Allah beni mübarek kıldı ki nerede olursam olayım, halk benden ilim ve hikmet öğreneler. Benim ile doğru yolu bulalar ve Rabbim bana din verdi. Sağ oldukça bana salâtı ve zekatı öğretti." (Meryem suresi, ayet: 31)
"Beni anneme hürmetkar kıldı. Beni kibirli ve bedbaht yapmadı." (Meryem suresi, ayet: 32) " Allahü Teala, bana doğduğum gün de, öleceğim gün de, diri olarak (kabrimden) kalkacağım gün de selamet verdi." (Meryem süresi, ayet: 33) "Yani, güzel vasıflarla vasıflanan Meryem oğlu İsa'dır. Allah'ın sözü budur." (Meryem suresi, ayet: 34)
* * *
Gerçek olarak söylediği bu sözleri inkarcılar, tasdik etmezler, reddederlerdi. Bilmezlerdi ki İsa (a.s.) üfürüşten, nefestendi. Ve o inkarcılar ki, Allahü Teala'ya şimdi, ümmet için layık olmayan şeyler söylediler. Ve onlar doğru yoldan saptılar, gerçek yolu kaybettiler. Allahü Teala da şöyle buyurdu:
"Allahü Teala'ya çocuk edinmesi layık değildir. O bundan münezzehtir, oğuldan arıdır. Ve Allahü Teala'dan oğul ıraktır ve Allah avretten (kadına sahip olmaktan) de münezzehtir. Allahü Teala bir şeyi dilediği zaman «OL» der. O şey derhal olur!" (Meryem suresi, ayet: 35) "Gerçektir ki Allah benim de Rabbimdir, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin. İşte tek doğru yol budur." (Meryem suresi, ayet: 36)
* * *
Haberde şöyle gelmiştir ki; İsa (a.s.)'ın doğduğu o saatin içinde yeryüzünde puta tapan, Allah'a tapmayan insanların putları başaşağı olmuştu, bulundukları yerlerde yüzüstü düşmüşlerdi. Yeryüzünde bulunan bütün şeytanlar Allahü Teala'nın lanetlediği İblis'in katında toplandılar:
-Meğer, yeryüzünde bir olay görülmüş, bilmiyoruz, ne gibi bir olaydır! dediler.
Lanetlenmiş İblis, kalktı. Üç gün, üç gece yeryüzünü dolaştı. En sonra İsa (a.s.)'ın katına geldi. O'nu anasından, babasız olarak doğmuş olduğunu gördü. O fevkalade olayın bu doğum olduğunu anladı. İsa (a.s.)'a eziyet vermeyi diledi. Fakat melekler bırakmadılar. İsa (a.s.)'a ve Hazret-i Meryem'e onu dokundurmadılar. Çünkü, Hz. Meryem'in anacığı, gerek Hazret-i Meryem'i, gerekse doğacak çocuklarını şeytanın elinden saklaması için Yüce Allah'a ısmarlamıştı. Ve Meryem'i doğurduğu gün, duada bulunmuştu: Hak Teala da Meryem'in anasının bu duasını kabul etti ve Hz. İsa'yı şeytandan esirgedi.
* * *
Bizim peygamberimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) şöyle buyurdu:
-Anadan doğan her çocuğa şeytan mutlaka musallat olur. Fakat o şeytan İsa'ya musallat olamamıştır.
İblis, şeytanlara şöyle dedi:
-O olay budur. Yeryüzünde bir oğlan çocuk, kocası olmayan bir kadından dünyaya gelmiş, O, Allah'ın peygamberidir. Ve Yüce Allah'ın katında kerimdir. Her ne kadar bugün putlar yüzükoyun yere düştülerse de bilin ki bu oğlan çocuktan bize fayda gelecektir. Şeytanlar İblis'e:
-Bu nasıl olabilir? dediler. İblis de:
-Çünkü, halk o çocuk için fitneye düşerler. Hepsi de Cehennemlik olurlar! dedi. Nitekim puta tapanlar fitnelere uğramıştır.
Kaynak: a.g.e. ; s. 316

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder