TC Ali Tunç - Alternatif tıp
KÜKÜRT İLE BAĞIRSAK PARAZİTLERİ VE CANDİDAYA SON
DİKKAT DİKKAT TARIMDA KULLANILAN KÜKÜRT ZEHİRDİR VE ÇOK TEHLİKELİDİR, ÇÜNKÜ NORMAL ENLEMANTAR KÜKÜRT İLE İLGİSİ YOKTUR TARIMDA KULLANILAN KÜKÜRTÜN İSMİ KÜKÜRT TRİOKSİT (SO3) OLUP TEHLİKELİDİR. YANLIŞLIKLA KÜKÜRT DİYE ANILIYOR.
Kükürt anyonik bir element -6 elektrona ihiyeç duyar ve bu elektronu almak için mikropların hücre zarını patlatır ve bu nedenle her türlü mikrobu öldürür. S + Ca + 2O2 = CaSO4 Kükürt ekleler, damarlar, yumşak doku, böbrekler, karaciğer, akçiğer ve bağırsaklArdaki kireçi çözer ve CaSO4 kALSİYUM SULFAT ŞEKLİNDE VÜZUTTAN ATILMASINI SAĞLAR VE BÖYLECE KAN AKIMINI DÜZENLER.
KÜKÜRT ile BAĞIRSAK PARAZİTLERİ ve CANDİDAYA SON, OBEZİTEYE SON
BAĞIRSAK KİREÇLENMESİ (GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU);
Kireçlenme deyince akla eklem, boyun, bel ve kalça kireçlenmesi gelir. Oysaki kireçlenme sadece eklemlerde ve kemiklerde değil hemen hemen her organda kireçlenme olur. Beyin kireçlenmesi, Safra kireçlenmesi, böbrek kireçlenmesi, kulak kireçlenmesi, sinüs kireçlenmesi gibi kireçlenmeleri sayabiliriz. Fakat bugüne kadar hiç duymadığınız yeni bir kireçlenmeden bahsedeceğim BAĞIRSAK KİREÇLENMESİ. Bağırsaktaki bakteri, parazit, virüs ve mantarların (fungal), özelliklede candidanın ürettiği toksik maddeler bağırsak mukozasını yakar. Yanan bağırsak mukozasının da yağlar yok olurken yerine açılan çentikleri kapamak için kalsiyum kullanılır. Kalsiyum yağ tabakası gibi elastik olmadığından bağırsak mukozasındaki mikrovilüs denen geçirgen gözenekler deforme olur. Kalsiyum ile şekli bozulan mikroviliüslerden geçmemesi gereken besin artıkları geçince bağışıklık sistemi mikrop salgını olduğu sanarak harekete geçer ve böylece obezite, alerjik hastalıklar, cilt hastalıkları, psikolojik rahatsızlıklar ve daha birçok hastalık ortaya çıkar. İşte burada kükürt mikrovilüslerdeki kalsiyumu kendine bağlar ve açılan boşluk özel lipit ile takviye eder ve kalsiyum azaldıkça hastalıklar yavaş yavaş ortadan kalkar.
BAĞIRSAK KİREÇLENMESİ (GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU);
Kireçlenme deyince akla eklem, boyun, bel ve kalça kireçlenmesi gelir. Oysaki kireçlenme sadece eklemlerde ve kemiklerde değil hemen hemen her organda kireçlenme olur. Beyin kireçlenmesi, Safra kireçlenmesi, böbrek kireçlenmesi, kulak kireçlenmesi, sinüs kireçlenmesi gibi kireçlenmeleri sayabiliriz. Fakat bugüne kadar hiç duymadığınız yeni bir kireçlenmeden bahsedeceğim BAĞIRSAK KİREÇLENMESİ. Bağırsaktaki bakteri, parazit, virüs ve mantarların (fungal), özelliklede candidanın ürettiği toksik maddeler bağırsak mukozasını yakar. Yanan bağırsak mukozasının da yağlar yok olurken yerine açılan çentikleri kapamak için kalsiyum kullanılır. Kalsiyum yağ tabakası gibi elastik olmadığından bağırsak mukozasındaki mikrovilüs denen geçirgen gözenekler deforme olur. Kalsiyum ile şekli bozulan mikroviliüslerden geçmemesi gereken besin artıkları geçince bağışıklık sistemi mikrop salgını olduğu sanarak harekete geçer ve böylece obezite, alerjik hastalıklar, cilt hastalıkları, psikolojik rahatsızlıklar ve daha birçok hastalık ortaya çıkar. İşte burada kükürt mikrovilüslerdeki kalsiyumu kendine bağlar ve açılan boşluk özel lipit ile takviye eder ve kalsiyum azaldıkça hastalıklar yavaş yavaş ortadan kalkar.
OBEZİTE SORUNUNA DOĞAL ÇÖZÜM; Yumuşak dokudaki hücre giriş ve çıkışlarındaki porlardaki yıpranma ve bozulma ile birlikte hücre içerisine girmemesi gereken maddeler hücre içerisine girer. Porlarıdaki hassas lipid yağ tabakasını zayıflaması ile onun yerine geçen kalsiyum hücre içine giriş ve çıkışları kontrol edemeyecek hale gelir. Zamanla hücre içine giren kalitesiz besleyici maddeler tam olarak yanmadığı ve tam enerjiye dönüşmediği için aşırı oranda artık madde kalır ve vücut zamanla çöplüğe döner. Hücre içerisindeki mitokondirinleri mini enerji santrallerine benzetebiliriz. Glikoz burada oksijen ile yakılarak enerjiye dönüşürken artık madde olarak asit artıkları çıkar (laktik asit, formik asit, asetik asit, ürik asit vs.,). Asitleri bünyemiz su ve karondioksite dönüştürerek dışarı atar. Hücre giriş ve çıkışlarının bozulması vücudun bütün hormon dengelerinin bozulması demektir ve kişin vücut sürekli cüruf depolanan bir kütleye dönüşür. Kalsiyumu kükürt ile zararsız getirir isek, bünyedeki bütün pislikler temizlenir ve arınır. Kişi yavaş yavaş zayıflayarak normal bünyesine kavuşur.
Dr. Karl Probst 40 yıl süreyle hastalarını Kükürt ile tedavi etmiş çok çok değerli bir ilim adamıdır. Fakat Elektronların mikropları öldürdüğü fikri doğru fakat bana yetersiz bir fikir gibi geldi ve araştırdım. Bir haftalık çalışma sonucu ağıza alındıktan sonra su ile içilen kükürt bağırsaklara gelince bağırsak mukozasını sarması gereken çok hassas yağ tabakasının CANDİDA'IN üretmiş olduğu toksik maddeler, kimyasal ilaçlar ve gıdalardaki kimysallardan dolayı tahriş olan ve yıpranan Bağırsak mukozasını yapısı bozulur. Bağırsak mukozasında meydana gelen tahriş ve tahribat nedeniyle NANO ÇENTİKLER (DELİKLER) oluşur. Çentiklerin özel bir yağ tabakası (özel bir lipit) ile kapanması gerekir. Fakat tahribat sürekli olduğundan bağırsak kendini yeniliyemez ve geçici olarak lipid yerine Kalsiyum ile delikleri tıkamaya çalışır ve böylece sertleşen bağırsak mukozası artık geçmesi gereken besinleri kontrol etmekte zorlanır.
GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU (LEAKY GUT);
Böylece bağırsaklardan geçmemesi gereken maddeler geçmeye başlar ve buna GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU (LEAKY GUT) oluşur. GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU ile kana karışan maddeleri bağışıklık sistemi tehlikeli madde olarak algılar ve böylece Alerjik hastalıklar, cilt hastalıkları, psikolojik rahatsızlıklar vb., başlar. Kişi kükürttü aldığında bağırsak mukozasında yamalar oluşturan Kalsiyum ile reaksiyona girer ve ortaya KALSİYUM SÜLFAT (CaSO4) ORTAYA ÇIKAR. Yani kükürt bağırsak mukozasından çözülür ve Kalsiyum sülfit şeklinde vücuttan atılır. Kükürt bağırsak mukozasına yapışmış ve yama oluşturmuş olan KALSİYUMU ÇÖZER. Böylece bağırsaklar tekrar temizler ve arını ve kendini yeniler. Bu da hastalıkların %99'unun ortadan kalkması demektir, çünkü bağırsaklar tekrar sağlığına kavuşur. Kireçlenme sadece eklemler de, damarlarda ve sinirlerde olmaz asıl en önemli organ olan bağırsaklarda KİREÇLENME OLUR (GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU).
Ca + S+ 4O2 = CaSO4 Kalsiyum sülfit
Böylece bağırsaklardan geçmemesi gereken maddeler geçmeye başlar ve buna GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU (LEAKY GUT) oluşur. GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU ile kana karışan maddeleri bağışıklık sistemi tehlikeli madde olarak algılar ve böylece Alerjik hastalıklar, cilt hastalıkları, psikolojik rahatsızlıklar vb., başlar. Kişi kükürttü aldığında bağırsak mukozasında yamalar oluşturan Kalsiyum ile reaksiyona girer ve ortaya KALSİYUM SÜLFAT (CaSO4) ORTAYA ÇIKAR. Yani kükürt bağırsak mukozasından çözülür ve Kalsiyum sülfit şeklinde vücuttan atılır. Kükürt bağırsak mukozasına yapışmış ve yama oluşturmuş olan KALSİYUMU ÇÖZER. Böylece bağırsaklar tekrar temizler ve arını ve kendini yeniler. Bu da hastalıkların %99'unun ortadan kalkması demektir, çünkü bağırsaklar tekrar sağlığına kavuşur. Kireçlenme sadece eklemler de, damarlarda ve sinirlerde olmaz asıl en önemli organ olan bağırsaklarda KİREÇLENME OLUR (GEÇİRGEN BAĞIRSAK SENDROMU).
Ca + S+ 4O2 = CaSO4 Kalsiyum sülfit
KALSİYUM- MAGNEZYUM Metabolizması;
Kalsiyum ve magnezyum insan vücudunda karşı oyuncular (antagonist=düşman kardeşler) ve aynı zamanda birlikte çalışırlar (cooperation=işbirliği). İnsan vücudunda ki magnezyumun yarısı kemiklerde yarısı da doku ve hücrelerdedir, kalsiyumun ise %99 kemiklerde ve %1' hücreler arası sıvıda bulunur. Kalsiyum hücre içine girince hücre büzülür, kalsiyum hücreden çıkıp magnezyum içerir girince hücre rahatlar. Bu hücrelerdeki pompa sisteminin çalışması için çok enerji gerekir. Şayet yeterince enerji yoksa kalsiyum hücre içinde yoğunlaşır. Enerji yersizliğinin sebebi Kandidoz mantarı, yanlış beslenme veya vücutta aşırı cüruf depolanması olabilir. Kemiklerdeki kalsiyum ne kadar çok yumuşak dokuya kayarsa organlarda sertleşme, lenf akışında yavaşlama buda hastalık demektir. Sinir hücrelerinde kalsiyum artar ise sinir hücrelerindeki haberleşme aksar. Göz merceğinde kalsiyum artar ise katarakta sebep olur. Hormon salgılayan bezelerde kalsiyum oranının artması hormonların azalması ve bütün hücrelerin fonksiyonlarını yerine getirememesi demektir. Hücreler arasında ki kalsiyum yoğunluğu magnezyumun azalması demektir. Magnezyum yetersizliği enzimlerin oluşmaması ve haliyle enerji yetersizliği ortaya çıkar ve kişide önce halsizlik, yorgunluk, sonra alerjik hastalıklar ve cilt hastalıkları sonrada depresyon vs. görülür. Hücre zarında kalsiyum oranı artar ise hücre içine giriş ve çıkışlarda yavaşlama olur ve artık maddeler atılamadığından çöplük (cüruf) oluşur. Hücreler arasında kalsiyum oranı çok yoğunlaşırsa hücreler ölmeye başlar. Bor hücre zarının fonksiyonlarını artırır, kalsiyum ve magnezyum dengesini sağlar. Bor ile birlikte hücre ve dokudaki fazla kalsiyum tekrar kemiklere depolanır ve magnezyum oranı arta ve problemler ortadan kalkar.
Kalsiyum ve magnezyum insan vücudunda karşı oyuncular (antagonist=düşman kardeşler) ve aynı zamanda birlikte çalışırlar (cooperation=işbirliği). İnsan vücudunda ki magnezyumun yarısı kemiklerde yarısı da doku ve hücrelerdedir, kalsiyumun ise %99 kemiklerde ve %1' hücreler arası sıvıda bulunur. Kalsiyum hücre içine girince hücre büzülür, kalsiyum hücreden çıkıp magnezyum içerir girince hücre rahatlar. Bu hücrelerdeki pompa sisteminin çalışması için çok enerji gerekir. Şayet yeterince enerji yoksa kalsiyum hücre içinde yoğunlaşır. Enerji yersizliğinin sebebi Kandidoz mantarı, yanlış beslenme veya vücutta aşırı cüruf depolanması olabilir. Kemiklerdeki kalsiyum ne kadar çok yumuşak dokuya kayarsa organlarda sertleşme, lenf akışında yavaşlama buda hastalık demektir. Sinir hücrelerinde kalsiyum artar ise sinir hücrelerindeki haberleşme aksar. Göz merceğinde kalsiyum artar ise katarakta sebep olur. Hormon salgılayan bezelerde kalsiyum oranının artması hormonların azalması ve bütün hücrelerin fonksiyonlarını yerine getirememesi demektir. Hücreler arasında ki kalsiyum yoğunluğu magnezyumun azalması demektir. Magnezyum yetersizliği enzimlerin oluşmaması ve haliyle enerji yetersizliği ortaya çıkar ve kişide önce halsizlik, yorgunluk, sonra alerjik hastalıklar ve cilt hastalıkları sonrada depresyon vs. görülür. Hücre zarında kalsiyum oranı artar ise hücre içine giriş ve çıkışlarda yavaşlama olur ve artık maddeler atılamadığından çöplük (cüruf) oluşur. Hücreler arasında kalsiyum oranı çok yoğunlaşırsa hücreler ölmeye başlar. Bor hücre zarının fonksiyonlarını artırır, kalsiyum ve magnezyum dengesini sağlar. Bor ile birlikte hücre ve dokudaki fazla kalsiyum tekrar kemiklere depolanır ve magnezyum oranı arta ve problemler ortadan kalkar.
KALSİYUM HAPI ALIN KEMİKLERİ GÜÇLENDİRİR MASALI;
Heidelberg'deki Alman Kanser Araştırma Merkezi'nde 23 bin 980 kişi, 10 yılı aşkın bir süre izlendi ve kalsiyum ilaçları alanlarla almayanların kalp krizi geçirme oranları karşılaştırıldı. Merkezde, kalsiyum ilaçları almayan 15 bin 959 kişiden 851′inin kalp krizi geçirdiği, kalsiyum ilaçları alanların kalp krizi geçirme olasılığının ise almayanlardan yüzde 86 oranında daha yüksek olduğu gözlendi. Araştırma sonuçları 'Heart' (Kalp) dergisinde yayımlanmıştır. O halde kalsiyum hapı almak daha tehlikelidir, bu nedenle kalsiyum yerine bor hapı alınmalıdır. Kalsiyum alalım diye kullandığımız haplar kalp krizi tehlikesini arttırıyor. Kalsiyum ilaçlarının, kalp krizi geçirme olasılığını artırabileceği bildirildi. BBC'nin haberinde, Almanya'da yapılan bir araştırmanın, kalsiyum ilaçlarının, kalp krizi geçirme olasılığını artırabileceği tespit edilmiştir. (Associations of dietary calcium intake and calcium supplementation with myocardial infarction and stroke risk and overall cardiovascular mortality in the Heidelberg cohort of the European Prospective Investigation into Cancer and Nutrition study (EPI, Junior Tennis Hopefuls Often Lose to Harsh Parental Critics )
Heidelberg'deki Alman Kanser Araştırma Merkezi'nde 23 bin 980 kişi, 10 yılı aşkın bir süre izlendi ve kalsiyum ilaçları alanlarla almayanların kalp krizi geçirme oranları karşılaştırıldı. Merkezde, kalsiyum ilaçları almayan 15 bin 959 kişiden 851′inin kalp krizi geçirdiği, kalsiyum ilaçları alanların kalp krizi geçirme olasılığının ise almayanlardan yüzde 86 oranında daha yüksek olduğu gözlendi. Araştırma sonuçları 'Heart' (Kalp) dergisinde yayımlanmıştır. O halde kalsiyum hapı almak daha tehlikelidir, bu nedenle kalsiyum yerine bor hapı alınmalıdır. Kalsiyum alalım diye kullandığımız haplar kalp krizi tehlikesini arttırıyor. Kalsiyum ilaçlarının, kalp krizi geçirme olasılığını artırabileceği bildirildi. BBC'nin haberinde, Almanya'da yapılan bir araştırmanın, kalsiyum ilaçlarının, kalp krizi geçirme olasılığını artırabileceği tespit edilmiştir. (Associations of dietary calcium intake and calcium supplementation with myocardial infarction and stroke risk and overall cardiovascular mortality in the Heidelberg cohort of the European Prospective Investigation into Cancer and Nutrition study (EPI, Junior Tennis Hopefuls Often Lose to Harsh Parental Critics )
Son zamanlarda kemik erimesi için verilen kalsiyumun ve kemik erimesine karşı kullanılan ilaçların kalp krizi riskini artırdığına dair yayınlar yapılmaktadır. İsveç'te yapılan bir çalışmaya göre fazla kalsiyum alımının tüm nedenlere bağlı ölüm riski, kalp ve damar hastalıkları ile iskemik kalp hastalığı riski artırdığı tespit edilmiştir. British Medical Journal dergisinde yayınlan bu çalışmada kalsiyum alan 1914-1948 doğumlu yaklaşık 61.433 kadın ortalama 19 yıl süreyle takip edilmişlerdir. Katılımcıların aldıkları besinlerin içindeki kalsiyum miktarı hesaplanmış, ayrıca dışarıdan ilaç olarak aldıkları kalsiyum miktarı kaydedilmiştir.
Araştırmaya katılanların günlük aldıkları kalsiyuma göre 4 gruba ayrılmıştır;
1-) Günlük 600 mg'dan az kalsiyum alanlar
2-) Günlük 600-999 mg kalsiyum alanlar
3-) Günlük 1000-1399 mg kalsiyum alanalar
4-) Günlük 1400 mg'dan fazla kalsiyum alanlar
19 yıl süre bu araştırma süresinde 11.944 kadın vefat etmiş ve bunlardan 3962 'si kalp-damar hastalığı, 1932 si iskemik kalp hastalığı ve 1100'ü inme sonucu ölmüştür. Yüksek oranda kalsiyum alanlarda kalp-damar hastalıkları ve iskemik kalp hastalığından ölenlerin diğer gruplara göre çok yüksek olduğu tespit edilmiştir.. Kaynak: Michaëlsson K, et al "Long term calcium intake and rates of all cause and cardiovascular mortality: community based prospective longitudinal cohort study" BMJ 2013; 346: f228.
Not: Doğrusu kalsiyum hapı almak değil, kalsiyumun kemikte kalmasını sağlamaktır, bu da ancak boraks ile mümkündür. Dünyayı kimyasal ilaç ve kimyasal gübre ile zehirliyoruz sonrada hortlayan hastalıkları tedavi edebilmek için yine zehir olan kimyasallara sarılarak sürekli zehirlenme sarmalından kurtulamıyoruz.
ibrahim Gökçek
Araştırmaya katılanların günlük aldıkları kalsiyuma göre 4 gruba ayrılmıştır;
1-) Günlük 600 mg'dan az kalsiyum alanlar
2-) Günlük 600-999 mg kalsiyum alanlar
3-) Günlük 1000-1399 mg kalsiyum alanalar
4-) Günlük 1400 mg'dan fazla kalsiyum alanlar
19 yıl süre bu araştırma süresinde 11.944 kadın vefat etmiş ve bunlardan 3962 'si kalp-damar hastalığı, 1932 si iskemik kalp hastalığı ve 1100'ü inme sonucu ölmüştür. Yüksek oranda kalsiyum alanlarda kalp-damar hastalıkları ve iskemik kalp hastalığından ölenlerin diğer gruplara göre çok yüksek olduğu tespit edilmiştir.. Kaynak: Michaëlsson K, et al "Long term calcium intake and rates of all cause and cardiovascular mortality: community based prospective longitudinal cohort study" BMJ 2013; 346: f228.
Not: Doğrusu kalsiyum hapı almak değil, kalsiyumun kemikte kalmasını sağlamaktır, bu da ancak boraks ile mümkündür. Dünyayı kimyasal ilaç ve kimyasal gübre ile zehirliyoruz sonrada hortlayan hastalıkları tedavi edebilmek için yine zehir olan kimyasallara sarılarak sürekli zehirlenme sarmalından kurtulamıyoruz.
ibrahim Gökçek
DİKKAT DİKKAT TARIMDA KULLANILAN KÜKÜRT ZEHİRDİR VE ÇOK TEHLİKELİDİR, ÇÜNKÜ NORMAL ENLEMANTAR KÜKÜRT İLE İLGİSİ YOKTUR TARIMDA KULLANILAN KÜKÜRTÜN İSMİ KÜKÜRT TİOCİYANAT (SO3) OLUP TEHLİKELİDİR. YANLIŞLIKLA KÜKÜRT DİYE ANILIYOR. https://www.facebook.com/groups/265342760799625/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder