3 Haziran 2020 Çarşamba

“NAMAZ KILMADIĞIMA BAKMA, KALBİME BAK” “Namaz kılmadığıma bakma, kalbime bak” diyenlere hatırlatmak lazım: a) Bir havuza akan sular ne ise, o havuzdan da ancak o sızar. Havuza akan sular pis ise, ondan sızan su da elbette ki pis olacaktır. Şu halde senin âzalarından kalbine neler sızıyorsa, kalbinde olan da odur. b) Bir kabın içinde ne varsa dışına da o sızar. “Sirke küpünden bal sızmaz!” Dolayısıyla bir kalpte ne varsa, ona bağlı âzalardan tezahür edenler de odur. c) Kabirde kıblen, mahşerde ise ilk sorun namaz olacaktır. Sen orada; benim kıbleyi bilmediğime, namaz kılmadığıma bakma, kalbime bak deyip meleklerin ellinden kurtulabilecek misin? d) Rabbımız, “… namazı dosdoğru kıl. Gerçekten namaz, fahşâ (çirkin utanmazlıklar)dan ve kötülüklerden alıkoyar…” (el-Ankebut, 45/29) buyuruyor. Peki kıldığımız namaz bizi kötülüklerden men ediyor mu? Etmiyorsa, neden? Demek ki kendimizi sorgulamamız gerekiyor: Namaz mı kılıyor, antreman mı yapıyoruz? e) Senin kalbin Rasûlüllah’ın, Ashab’ın, Pîran’ın (Rasûlüllah’ın vârisi olan Allah dostlarının) kalbinden daha mı temiz ki, onları hep secdede görürken, seni hiç secdede göremiyoruz... deriz.


esi, aradan ne kadar zaman geçerse geçsin bir daha o günâha dönmemeye kararlı olması, insanlara zulmetmeyi bırakması, üzerindeki haklarını teslim ederek ve özür dileyerek hak sâhiplerini râzı etmesidir.
Âyet-i kerîmede “Zîrâ O (senin Rabbin olan Allâhü Teâlâ) Tevvâb (tevbe eden kullarını ziyâde mağfiret eden) ve Rahîm (rahmeti çok olan)dır.” buyurulmuştur. (Bakara Sûresi, âyet 37) Tevvâb ve Rahîm sıfatlarının aynı âyette zikredilmesi tevbe edenlere af ve mağfiretle beraber çok büyük ihsanların va’d edildiğine işârettir.
Sabunun zâhirî (görünen) kirleri temizlediği gibi tevbe de bâtınî (gizli) kirleri temizler. Kul günahtan döner, amellerini ıslâh ederse Allâhü Teâlâ da onun hâlini ıslâh eder ve (günah işlemekle) elinden kaçırmış olduğu nîmetleri ona iâde eder.
Mâlik bin Dînâr (rahimehullah) anlatıyor: Bir gün toprakla oynayan ve bazen gülüp bazen de ağlayan bir çocuğa rastladım. Selam vermek istedim, lâkin nefsim kibirlenince selam vermekten kaçındım. Ancak çocuk ben selam vermediğim halde:
‘Ve aleyküm selam ve rahmetullâhi ve berekâtühû ey Mâlik bin Dînâr’ dedi.
‘Beni nereden tanıyorsun, daha önce beni hiç görmemiştin’ dedim. Çocuk:
‘Benim rûhum senin rûhunla âlem-i melekûtta karşılaşmış ve orada tanışmıştık.’ dedi. Çocuğun bu zekâsını görünce ona: ‘Akıl ile nefis arasındaki fark nedir?’ diye sordum.
‘Senin nefsin selâmdan seni men eden, aklın ise selâma sevk edendir.’ dedi.
‘Peki, niye toprakla oynuyorsun?’ dedim, ‘Çünkü biz topraktan yaratıldık ve yine toprağa döneceğiz’ dedi.
‘Bazen gülüp bazen ağlamanın sebebi nedir?’ diye sordum.
‘Allâhü Teâlâ’nın azâbını düşündüğüm zaman ağlıyorum, rahmet ve merhametini düşündüğüm zaman ise gülüyorum’ dedi. (Tefsîr-i Rûhu’l-Beyân)

قَالَ النَّبِىُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلنَّاسُ سَوَاءٌ كَأَسْنَانِ الْمُشْطِ وَإِنَّمَا يَتَفَاضَلُونَ بِالْعِبَادَةِ وَلَا تَصْحَبَنَّ أَحَدًا لَا...

Devamını Gör
Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: İnsanlar ikisi de tarama onu gördüğünüz gibi sizi kredisten görmeyen kimseye eşlik etmeyin. (Hazine)

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Bütün insanlar tarak dişleri gibi müsâvîdirler. Birbirlerine karşı ancak ibâdet ile fazîletli olurlar. Kendisi hakkında senin muvâfık gördüğün bir nîmet ve meziyeti, senin hakkında muvâfık görmeyen kimse ile arkadaş olma.” (Kenzü’l-Ummâl
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder