48 SAATTE VÜCUTTAKİ ZEHİRLERİ KİLO KİLO ATAN SİHİRLİ 2Lİ
Krem Tartar Portakal Suyu Kürü
Nikotinin vücuttan atılması için 48 ila 72 saat arası bir süre gerekir. Krem tartar nikotini vücuttan etkili bir şekilde atar.
Krem tartarın başka kullanım şekilleri de vardır ve bunları da sizinle paylaşacağız.
Krem Tartar Portakal Suyu Kürü Faydaları
Tansiyonu düşürür
Düşük potasyum seviyeleri yüksek tansiyon riskini arttırır. 100 gr krem tartarda 16,500 mg potasyum bulunur.
Eğer potasyum eksikliği şikayetiniz varsa, doktorunuza danıştıktan sonra bir bardak suya 1 çay kaşığı krem tartar ekleyip her gece yatmadan önce içebilirsiniz.
Artrit ağrılarını azaltır
Magnezyum, iltihaplanmalara karşı etkili bir rol oynar ve 100 gr krem tartarda 2 mg magnezyum bulunur.Artrit şikayetiniz varsa, 2 yemek kaşığı krem tartarı 3 yemek kaşığı Epsom tuzu ile karıştırıp banyo tozu hazırlayabilirsiniz. Günde iki kere en az yarım saat süreyle, küveti doldurup suya bu karışımdan ekleyip içinde oturmalısınız.
Eğer ağrı belli bir bölgedeyse, örneğin el veya ayak, malzemelerin ölçüsünü yarı yarıya azaltıp, bir leğene veya kaba su doldurup karışımı ekleyip elinizi veya ayağınızı bu suda bekleterek de kullanabilirsiniz.
Sigarayı bırakmaya yardımcı olur
Krem tartar sigaranın tadını bozar. Nikotin yüzünden düşen C vitamini seviyesini yükseltmek ve nikotini en hızlı şekilde vücuttan atmak için portakal suyuyla karıştırıp içmek en iyisidir.
Eğer sigarayı bırakmak istiyorsanız, orta büyüklükte bir bardakta portakal suyu ile yarım çay kaşığı krem tartarı karıştırın ve 1 ay boyunca her gece için.
Akneleri yok eder
Krem tartarın asidik özellikleri cildi temizler ve aknelerle savaşır. 1 çay kaşığı krem tartarı 240 ml suya veya portakal suyuna ekleyin, vücudu temizlemek ve aknelere neden olan bakterilerden kurtulmak için her gün için.
İdrar yolu enfeksiyonuna iyi gelir
Krem tartar idrarın pH seviyesini değiştirdiği için idrar yolu enfeksiyonlarını da tedavi eder. 1,5 çay kaşığı krem tartarı sıcak suya ekleyin, bir kaç damla limon suyu sıkın ve günde birkaç kere bu karışımı için.
Sigarayı bırakmak isteyen veya kronik olarak yukarıda bahsedilen sorunlardan muzdarip olan arkadaşlarınızla bu yazımızı paylaşmayı ihmal etmeyin!
Nikotinin vücuttan atılması için 48 ila 72 saat arası bir süre gerekir. Krem tartar nikotini vücuttan etkili bir şekilde atar.
Krem tartarın başka kullanım şekilleri de vardır ve bunları da sizinle paylaşacağız.
Krem Tartar Portakal Suyu Kürü Faydaları
Tansiyonu düşürür
Düşük potasyum seviyeleri yüksek tansiyon riskini arttırır. 100 gr krem tartarda 16,500 mg potasyum bulunur.
Eğer potasyum eksikliği şikayetiniz varsa, doktorunuza danıştıktan sonra bir bardak suya 1 çay kaşığı krem tartar ekleyip her gece yatmadan önce içebilirsiniz.
Artrit ağrılarını azaltır
Magnezyum, iltihaplanmalara karşı etkili bir rol oynar ve 100 gr krem tartarda 2 mg magnezyum bulunur.Artrit şikayetiniz varsa, 2 yemek kaşığı krem tartarı 3 yemek kaşığı Epsom tuzu ile karıştırıp banyo tozu hazırlayabilirsiniz. Günde iki kere en az yarım saat süreyle, küveti doldurup suya bu karışımdan ekleyip içinde oturmalısınız.
Eğer ağrı belli bir bölgedeyse, örneğin el veya ayak, malzemelerin ölçüsünü yarı yarıya azaltıp, bir leğene veya kaba su doldurup karışımı ekleyip elinizi veya ayağınızı bu suda bekleterek de kullanabilirsiniz.
Sigarayı bırakmaya yardımcı olur
Krem tartar sigaranın tadını bozar. Nikotin yüzünden düşen C vitamini seviyesini yükseltmek ve nikotini en hızlı şekilde vücuttan atmak için portakal suyuyla karıştırıp içmek en iyisidir.
Eğer sigarayı bırakmak istiyorsanız, orta büyüklükte bir bardakta portakal suyu ile yarım çay kaşığı krem tartarı karıştırın ve 1 ay boyunca her gece için.
Akneleri yok eder
Krem tartarın asidik özellikleri cildi temizler ve aknelerle savaşır. 1 çay kaşığı krem tartarı 240 ml suya veya portakal suyuna ekleyin, vücudu temizlemek ve aknelere neden olan bakterilerden kurtulmak için her gün için.
İdrar yolu enfeksiyonuna iyi gelir
Krem tartar idrarın pH seviyesini değiştirdiği için idrar yolu enfeksiyonlarını da tedavi eder. 1,5 çay kaşığı krem tartarı sıcak suya ekleyin, bir kaç damla limon suyu sıkın ve günde birkaç kere bu karışımı için.
Sigarayı bırakmak isteyen veya kronik olarak yukarıda bahsedilen sorunlardan muzdarip olan arkadaşlarınızla bu yazımızı paylaşmayı ihmal etmeyin!
KANTARON YAĞI HAKKINDA BİLGİ
Sarı kantaron yağı sarı nokta ve tavuk karası göz rahatsızlığında kullanılır diğer göz hastalıklarında kırmızı kantaron Yağı kullanılır .saygılar
M.ulaş
YILLARCA GEÇMEYEN MÜZMİN AĞIZ BOĞAZ SES TELLERİ MİDE KAPAKÇIĞI MİDE ÜLSERLERİNİZDEN İÇ YARALARINIZDAN BAĞIRSAK ÜLSER VE YARALARINIZDAN KURTULUN m.ulaş
yemeklerden 1 saat önce 1 yemek kaşığı sarı veya kırmızı kantaron yağı içsin aç olarak üzerine ılık su içsin 2 saat bişey yemesin içmesin 2 saat sonunda yemekten 10 dakika önce tahin içsin 1 yemek kaşığı 10 dakika sonrada yemek yesin
Çocuklarda 1 çay kaşığı veya 10 yaş üzeri olanlarda 1 tatlı kaşığı içilir
yemekten sonrada 2 saat hiç bişey yiyip içmesin yatmasın 15 gün devam etsin karın bölgesinede akşamları sabahları kantaron yağı sürün 30 gün kadar
asitli gıda ekmek unlu gıda hazır gıdalar tatlılar hayvansal ürünler yasak 30 gün kadar sebze türü yesin inşallah düzelir karaciğer tedavimizide unutmayalım sağlık kalıcı olsun şifa Allah tan saygılar m.ulaş
Sağlık istiyorsak önce karaciğerimizi ve troidimizi onaralımki sağlık kalıcı olsun m.ulaş
İŞTE SERVETİMİZ OLAN SAĞLIĞIMIZ İÇİN OKUYALIM M.ulaş
Sağlığımızın müthiş şifreleri
Sağlığımızın müthiş şifreleri
Kanser olmak istemiyorsak doğal olan Apigeninden zengin besinler tüketmeliyiz maydanoz, kereviz, biberiye, kekik, fesleğen kişniş, papatya, karanfil, melisa, enginar, ıspanak, prasa nane, alıç, üzüm dağ çördüğü dağ elması ve meyankökü baharat olarak zencefil zerdeçal karabiber doğal zeytinyağı tüketmeliyiz kimyasal içerikli işlem görmüş fabrikasyon ürünlerden uzak durmalıyız buğdaygiller mısırgillerden hayvansal ürünlerdende mümkün oldukça az yemeye çalışalım yoksa yaşam zehir oluyor şifa Allah tan saygılar m.ulaş
ŞENAY AKÇAY HANIMIN PAYLAŞIMI ÇOK ETKİLENDİM BENDE PAYLAŞTIM
Kanser hastalığı ile mücadele eden 25 yaşında bir genç kız o.. Ve işte onun hepimize yazdığı etkileyici bir mektubu yayınlıyoruz.. Büyük dersler içeren tokat gibi bir mektup
Kanseri sevmedim ama minnettarım
Sorun aslında kanser değil, kemoterapi.
Evet belki kemoterapi görmeseydim ölecektim ama kemoterapinin de beni pek yaşattığını söyleyemem. Kemoterapi tümörümü yok ederken beni de darmaduman ediyor. Kanser teşhisi konmadan önce aylarca tümörümle birbirimizden habersizce, normal bir insan gibi yaşamıştık, kıtalar arası yolculuklar yapıp, en yakınlarımın düğününde göbek bile atmıştık. Tamam biraz abartıyorum son zamanlarda nefes darlığı, uyku sıkıntısı, gece terlemesi yaşıyordum ama kimseye muhtaç olmadan yuvarlanıp gidiyordum işte.
Gel gör ki teşhis konup kemoterapi başladığından beri 25 yaşında olmama rağmen kendimi 90'ına yaklaşmış bir nineden farksız hissediyorum. İki adım yol yürüyemiyorum, kendim hiç bir işimi halledemiyorum, bırakın yatağımı toplamayı, duşumu kendim alabilsem ne mutlu bana diyorum. Yemeğimden, giyinmeme, uyumamdan uyanmama yaptığım her şeyde birine bağlı olmak beni üzüyor. Kel olmayı saymazsak, geçtiğimiz altı ayda alışamadığım yegane şeylerden biri de birisine bu kadar bağlı yaşamak. Tek bir kişiye bağlanmaya herkes alışıktır genelde, ama benimki öyle değil yani tek bir kişiye değil herhangi bir kişiye bağlıyım ben.
Neyse ki güzel insanlar biriktirmişim. Ben göndersem de gitmeyen, her gün bana güç veren, gücümü hatırlatan insanlar. Güçsüz bilirdim kendimi, zayıf yönlerimi bilip onları geliştirmekten hep kaçtığım için her zaman en başından yenilgiyi kabullenenlerdendim. Ama bu sefer yenilemezdim. Ne kadar kaçsam da bu sefer savaşmak zorundaydım. Teşhis konduğu gün doktorun da dediği gibi 52 haftalık bir mücadele bekliyordu beni. Bende amatörce attım kendimi savaşa. Dedim ya kilit nokta aslında güzel insanlardı. Çünkü ben, hiç bir zaman kendim için bir şey yapmadım anca sevdiklerim için yaptım her şeyi. Bu savaşa da kendim için girdim sanmayın sakın. Sevdiklerim için girdim, kalbi benim için çarpan, duasında adım geçen herkesi mutlu etmek için. Kalbimde yer edinen, kalbinde yer edindiğim herkes benim için seferber olmuştu onları yüzüstü bırakmamak için girdim işte. Sevilmeyi ne kadar çok sevdiğimi hatırladım sayelerinde. Şimdi beni güçlü buluyorlar ya...
inanır mısınız bilmem ama beni güçlü bulan insanlardan aldım bu gücü. İlkokuldaki spor öğretmenimden, lisedeki sıra arkadaşımdan, evin karşısındaki otopark görevlisinden, karşı sokaktaki telefon tamircisinden aldım. Eklemeden edemeyeceğim; dini inançları pek güçlü olmayan ben, derdini veren Allah'ın gücünü de verdiğini gördüm. İğneden kaçmak için tebeşir tozu yutan ben, nelere gülüp geçmeye başladım.
Başlarda her şey çok pembeydi. Kanserdim (lenfoma) ve iyileşecektim hiç bir detaydan haberim yoktu. Hala gripmişim de 1 yıl sürüp geçecekmiş gibi geliyordu. Binlerce insan, yüzlerce telefon, onlarca ziyaretçi ve her gün aldığım tek bir ilaç 'Lustral' oyalıyordu beni. Salak gibiydim. Etrafımdaki herkesin neden bu kadar mutsuz ve panik halinde olduğunu anlamıyordum, çünkü henüz hiçbir şeyin farkında değildim. Günler geçtikçe ters orantı olmaya başlamıştı. İnsanlar rahatlamıştı, unutmuştu, boşlamıştı; benim paniğim ve mutsuzluğum ise gün geçtikçe artmıştı (6 ay 25gün geçti her gün artmaya devam ediyordu).
En çok gittiğim yer hastane, en çok duyduğum söz 'geçmiş olsun' olmuştu. İleride sayısız sayıda yapılmış olacak olan; damar yolu, kemoterapi, kan sayımı, intretekal, biyopsi gibi gerçekler teker teker değil bir anda yüzüme vurmaya başlamıştı.
Değişmiştim, ben değildim artık. Tenim, kokum, olmayan saçlarım ve gözlerimde ki ışık.
Sosyal hayatımdan, özgür ruhumdan, cinsel güdülerimden ve en acısı benliğimden çok kısa bir zamanda kopmuştum. Artık yegane muhabbetim ve düşündüğüm şey, kanımı hangi hemşirenin alacağı ya da nötrofillerimin ne kadar düşük olduğuydu. Bakmayın böyle yazıldığında okuması kolay oluyor ama böyle yaşaması inanın çok kolay değil. Tabi ki de ilk kanser olan genç ben değilim, keşke son olsam ama eminim ki son da değilim. Ama zor arkadaş. Ne kadar çok sevilseniz de, etrafınızdaki herkes tarafından günün her anı şımartılsanız da bu saatlerde yatağa girdiğinizde, ya da ne bileyim tuvalete girip instagram da gezindiğinizde boğazınız düğümleniyor işte.
Keşkeler,
Belkiler,
Nedenler,
Hayaller.
Pişmanlıklar da en kötüsü. Aklından geçirip yanlış olur, herkes ne der diye düşünüp yapmadığın her şey için 'ah be' diyorsun. Koşarak geri dönmek istiyorsun ama ya bir bardak soğuk su içiyorsun ya da kocaman bir iç çekiyorsun.
Kimseyi üzmek için ya da durumdan şikayet etmek için yazmıyorum bu satırları ama insan paylaşmak istiyor. İnşallah yaşamayın ve anlamayın hiç bir zaman şu yaşadıklarımı ama ne kadar zor olabileceğini bir hayal edin istiyorum arada.
Hayal edin ki şükür edebilin.
Her sabah uyandığınızda başta kendiniz olmak üzere etrafınızdaki herkesi ne kadar çok sevdiğinizi hatırlatın kendinize. Gülecek, şükür edecek sebepler yaratın. Lütfen daha çok gülün! Kendi gücünüzü asla küçümsemeyin. Bu yaşadıklarımın hiç birini yaşamanıza gerek yok gücünüzü görmek, kendinize saygı duymak için.
Kanseri sevmedim, ama bana kendi içimde ki gücü gösterdiği için ona minnettarım.
Neyse siz sadece şükredin, o kadar aslında.
Iris Mercan haberleri">Iris Mercan
irismercan@hotmail.com. alıntıdır içim yandı okudum
Kanseri sevmedim ama minnettarım
Sorun aslında kanser değil, kemoterapi.
Evet belki kemoterapi görmeseydim ölecektim ama kemoterapinin de beni pek yaşattığını söyleyemem. Kemoterapi tümörümü yok ederken beni de darmaduman ediyor. Kanser teşhisi konmadan önce aylarca tümörümle birbirimizden habersizce, normal bir insan gibi yaşamıştık, kıtalar arası yolculuklar yapıp, en yakınlarımın düğününde göbek bile atmıştık. Tamam biraz abartıyorum son zamanlarda nefes darlığı, uyku sıkıntısı, gece terlemesi yaşıyordum ama kimseye muhtaç olmadan yuvarlanıp gidiyordum işte.
Gel gör ki teşhis konup kemoterapi başladığından beri 25 yaşında olmama rağmen kendimi 90'ına yaklaşmış bir nineden farksız hissediyorum. İki adım yol yürüyemiyorum, kendim hiç bir işimi halledemiyorum, bırakın yatağımı toplamayı, duşumu kendim alabilsem ne mutlu bana diyorum. Yemeğimden, giyinmeme, uyumamdan uyanmama yaptığım her şeyde birine bağlı olmak beni üzüyor. Kel olmayı saymazsak, geçtiğimiz altı ayda alışamadığım yegane şeylerden biri de birisine bu kadar bağlı yaşamak. Tek bir kişiye bağlanmaya herkes alışıktır genelde, ama benimki öyle değil yani tek bir kişiye değil herhangi bir kişiye bağlıyım ben.
Neyse ki güzel insanlar biriktirmişim. Ben göndersem de gitmeyen, her gün bana güç veren, gücümü hatırlatan insanlar. Güçsüz bilirdim kendimi, zayıf yönlerimi bilip onları geliştirmekten hep kaçtığım için her zaman en başından yenilgiyi kabullenenlerdendim. Ama bu sefer yenilemezdim. Ne kadar kaçsam da bu sefer savaşmak zorundaydım. Teşhis konduğu gün doktorun da dediği gibi 52 haftalık bir mücadele bekliyordu beni. Bende amatörce attım kendimi savaşa. Dedim ya kilit nokta aslında güzel insanlardı. Çünkü ben, hiç bir zaman kendim için bir şey yapmadım anca sevdiklerim için yaptım her şeyi. Bu savaşa da kendim için girdim sanmayın sakın. Sevdiklerim için girdim, kalbi benim için çarpan, duasında adım geçen herkesi mutlu etmek için. Kalbimde yer edinen, kalbinde yer edindiğim herkes benim için seferber olmuştu onları yüzüstü bırakmamak için girdim işte. Sevilmeyi ne kadar çok sevdiğimi hatırladım sayelerinde. Şimdi beni güçlü buluyorlar ya...
inanır mısınız bilmem ama beni güçlü bulan insanlardan aldım bu gücü. İlkokuldaki spor öğretmenimden, lisedeki sıra arkadaşımdan, evin karşısındaki otopark görevlisinden, karşı sokaktaki telefon tamircisinden aldım. Eklemeden edemeyeceğim; dini inançları pek güçlü olmayan ben, derdini veren Allah'ın gücünü de verdiğini gördüm. İğneden kaçmak için tebeşir tozu yutan ben, nelere gülüp geçmeye başladım.
Başlarda her şey çok pembeydi. Kanserdim (lenfoma) ve iyileşecektim hiç bir detaydan haberim yoktu. Hala gripmişim de 1 yıl sürüp geçecekmiş gibi geliyordu. Binlerce insan, yüzlerce telefon, onlarca ziyaretçi ve her gün aldığım tek bir ilaç 'Lustral' oyalıyordu beni. Salak gibiydim. Etrafımdaki herkesin neden bu kadar mutsuz ve panik halinde olduğunu anlamıyordum, çünkü henüz hiçbir şeyin farkında değildim. Günler geçtikçe ters orantı olmaya başlamıştı. İnsanlar rahatlamıştı, unutmuştu, boşlamıştı; benim paniğim ve mutsuzluğum ise gün geçtikçe artmıştı (6 ay 25gün geçti her gün artmaya devam ediyordu).
En çok gittiğim yer hastane, en çok duyduğum söz 'geçmiş olsun' olmuştu. İleride sayısız sayıda yapılmış olacak olan; damar yolu, kemoterapi, kan sayımı, intretekal, biyopsi gibi gerçekler teker teker değil bir anda yüzüme vurmaya başlamıştı.
Değişmiştim, ben değildim artık. Tenim, kokum, olmayan saçlarım ve gözlerimde ki ışık.
Sosyal hayatımdan, özgür ruhumdan, cinsel güdülerimden ve en acısı benliğimden çok kısa bir zamanda kopmuştum. Artık yegane muhabbetim ve düşündüğüm şey, kanımı hangi hemşirenin alacağı ya da nötrofillerimin ne kadar düşük olduğuydu. Bakmayın böyle yazıldığında okuması kolay oluyor ama böyle yaşaması inanın çok kolay değil. Tabi ki de ilk kanser olan genç ben değilim, keşke son olsam ama eminim ki son da değilim. Ama zor arkadaş. Ne kadar çok sevilseniz de, etrafınızdaki herkes tarafından günün her anı şımartılsanız da bu saatlerde yatağa girdiğinizde, ya da ne bileyim tuvalete girip instagram da gezindiğinizde boğazınız düğümleniyor işte.
Keşkeler,
Belkiler,
Nedenler,
Hayaller.
Pişmanlıklar da en kötüsü. Aklından geçirip yanlış olur, herkes ne der diye düşünüp yapmadığın her şey için 'ah be' diyorsun. Koşarak geri dönmek istiyorsun ama ya bir bardak soğuk su içiyorsun ya da kocaman bir iç çekiyorsun.
Kimseyi üzmek için ya da durumdan şikayet etmek için yazmıyorum bu satırları ama insan paylaşmak istiyor. İnşallah yaşamayın ve anlamayın hiç bir zaman şu yaşadıklarımı ama ne kadar zor olabileceğini bir hayal edin istiyorum arada.
Hayal edin ki şükür edebilin.
Her sabah uyandığınızda başta kendiniz olmak üzere etrafınızdaki herkesi ne kadar çok sevdiğinizi hatırlatın kendinize. Gülecek, şükür edecek sebepler yaratın. Lütfen daha çok gülün! Kendi gücünüzü asla küçümsemeyin. Bu yaşadıklarımın hiç birini yaşamanıza gerek yok gücünüzü görmek, kendinize saygı duymak için.
Kanseri sevmedim, ama bana kendi içimde ki gücü gösterdiği için ona minnettarım.
Neyse siz sadece şükredin, o kadar aslında.
Iris Mercan haberleri">Iris Mercan
irismercan@hotmail.com. alıntıdır içim yandı okudum

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder